Amnesty.org: Türkiye, Gezi Parkı eylemlerinde ağır hak ihlalleri gerçekleştirmekle suçlanıyor (Video-haber)

“Bütün bu Gezi olaylarında, Gezi direnişinde devlet işkenceyi sokağa taşıdı.”
Gökhan Biçici, gazeteci

Uluslararası Af Örgütü bu yaz Gezi Parkı eylemlerini bastırma girişimleri sırasında hükümetin geniş çaplı ve ağır insan hakları ihlalleri gerçekleştirdiğini dile getirdi.

Bugün açıklanan “Gezi Parkı Eylemleri: Türkiye’de toplanma özgürlüğü hakkı şiddet kullanılarak engelleniyor” adlı raporda Uluslararası Af Örgütü eylemler sırasında polisin aşırı güç kullandığı vakalar arasından en dikkat çekici olanlarını, bu hak ihlallerini adalet önüne çıkarma konusundaki başarısızlığı ve eylemlere katılanların daha sonra maruz kaldığı kovuşturma ve tacizi belgeliyor.

Uluslararası Af Örgütü  Türkiye Araştırmacısı Andrew Gardner “Gezi Parkı eylemleri bastırılmaya çalışılırken çok geniş çaplı bir dizi insan hakları ihlali gerçekleştirildi. Bunların arasında barışçıl toplanma hakkının tamamen engellenmesi ve yaşam, özgürlük ve işkence ve kötü muameleye tabi tutulmama hakkının ihlal edilmesi bulunuyor. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda, ihtar üzerine dağılmamak gibi, barışçıl bir gösteriye katılımı suç sayan maddeler kaldırılmalı” diye konuştu.

Gardner sözlerine, “Öte yandan Pazartesi günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan ‘Demokrasi Paketi’ bu hak ihlallerine değinmemekte ya da bu ihlallerin gelecekte tekrar gerçekleşmeyeceğini güvence altına almamaktadır” diye devam etti.

Uluslararası Af Örgütü,  İstanbul ve Ankara’daki gösterileri izledi ve Türkiye çapında İstanbul, İzmir, Ankara ve Antakya olmak üzere dört ilde polis tarafından yaralanan ya da gayri resmi olarak gözaltına alınan, dövülen ya da gözaltı sırasında cinsel tacize uğrayan birçok insanla görüştü. Bazı durumlarda hak ihlallerine uğrayanların akrabaları ya da avukatlarıyla görüşüldü.

Bunların arasında Uluslararası Af Örgütü’nün kendisi ile ilgili uzun dönemde uluslararası kampanya yapacağı Hakan Yaman ve Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan, Hülya Arslan, Burak Ünveren, Umur Can Erşahin, Gökhan Biçici, Eylem Karadağ, Deniz Erşahin, Kemal Soğukdere, Alper Çakıcı ve Deniz Kaptan gibi isimler bulunuyor.

Rapor,

* eylemcilerin ve diğerlerinin bir ölüme ve sayısız yaralanmaya yol açacak şekilde nasıl dövüldüğünü;

* polisin çoğu zaman plastik mermileri doğrudan eylemcilerin kafasına ve vücutlarının üst kısmına doğru attığını;

* biber gazı kapsüllerinin rutin olarak doğrudan eylemcilere, oradan geçenlere ve bazen de evlerden içeri atılmasının yüzlerce kişinin yaralanmasına ve tanıklara göre en az bir kişinin ölümüne yol açtığını;

* tazyikli su tanklarına kimyasal maddelerin eklenmesini;

* kadın eylemcilerin kolluk kuvvetleri tarafından sözlü ve fiziksel cinsel tacize maruz kalmasını;

* gerçek mühimmat kullanılarak bir protestocunun öldürülmesini belgeliyor.

Raporda, gerçek mühimmat, biber gazı, tazyikli su, plastik mermi kullanımının ve eylemcilerin dövülmesinin eylemler sırasında 8.000’den fazla kişinin yaralanmasına nasıl yol açtığı detaylı bir biçimde anlatılıyor. Rapora göre en az üç eylemcinin ölümü polisin güç kullanımı ile doğrudan ilgili.

Gardner, “Gezi Parkı eylemlerinde polis tarafından başvurulan şiddetin seviyesi bize şunu açıkça gösterdi; gerekli eğitimi almamış ve kötü idare edilen polis memurlarının, şiddet kullanma talimatı aldıklarında, bunu yapmak için cesaretlendirildiklerinde ve yaptıkları ihlaller yüzünden kimliklerinin teşhis edilmeyeceğini ya da kovuşturmaya tabi olmayacaklarını bildiklerinde sonuç bu yaşananlar oluyor” dedi.

Türkiye Hükümeti, toplumsal olaylarda kolluk görevi üstlenen polis memurlarının hem üniformaları üzerindeki kimlik kartları hem de özel zırh ve kasklarının üzerindeki numaralar aracılığıyla tanınabilir olmalarını sağlamalıdır.

Polisin gerçekleştirdiği ihlallerin büyük çoğunluğu cezasız kalacak gibi görünüyor. Öte yandan eylemleri düzenleyenler ve eylemlere katılanlar hakarete uğradı, taciz edildi ve şu anda adil olmayan kovuşturmalara tabi ya da şişirilmiş suçlamalarla karşı karşıya. Eylemcilere yardımcı olanlar ya da eylemlerle ilgili bilgilendirmede bulunanlar -doktorlar, avukatlar, gazeteciler ve hatta iş yerleri- tehditler ve tacizle karşılaştı.

Gardner “Türkiye yetkililerinin Gezi Parkı eylemlerini sonlandırmadaki ve tekrarlanmaması konusundaki kararlılığı çok açık. Seçtikleri taktikler güç kullanma, tehdit, hakaret ve kovuşturma oldu. Yüzlerce insan herhangi bir şiddet olayına karıştıklarına dair kanıt olmaksızın sadece eylemlere katıldığı için kovuşturmayla yüz yüze. Eylemleri düzenlemekle suçlananların çoğu terörle mücadele mevzuatı uyarınca soruşturmaya tabi. Türkiye hükümeti sokak eylemleri ile ifade edilen muhalif görüşleri tolere etmeyi öğrenmelidir. Bu yüzden polislerin toplumsal olaylarda, yasalara uygun şekilde polislik yapmak için gerekli teçhizata sahip olduğunu, eğitildiğini ve talimat aldığını güvence altına almalıdır” dedi.

Uluslararası Af Örgütü  hükümetlere ve çevik kuvvet ekipmanı tedarikçilerine, Türkiye’ye yapılacak ihracat ve sevkiyata acilen yasak koyma çağrısında da bulunuyor. Türkiye yetkilileri ihlaller ya da keyfi kuvvet kullanımı iddiaları ile ilgili derhal, bağımsız ve tarafsız bir soruşturma başlatana ve güç kullanımının uluslararası standartlarla uyumlu hale getirilmesini taahhüt edene kadar özellikle göz yaşartıcı gaz ve biber gazı spreyi, plastik mermi ve diğer kinetik etkiye sahip fırlatıcılara dair bu yasak yürürlükte kalmalıdır

Raporu okumak için tıklayın:
Türkçe: amnesty.org.tr
İngilizce: amnesty.org.tr

gap

2 Ekim 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; amnesty.org.tr