Site hakkında

Bizler Türkiye’de ve dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan akademisyenler, çeşitli meslek gruplarında çalışanlar, öğrenciler, sanatçılar, kültür işçileri ve insanlar olarak Türkiye’de hala yaşanmakta olan polis şiddetini kınıyoruz.

27 Mayıs’ta başlayan hareket, Gezi Parkı’nı korumaktan öteye geçmiş ve bir insan hakları, ifade özgürlüğü ve katılımcı demokrasiyi hayata geçirme mücadelesi haline gelmiştir. Yüzbinlerin katılımıyla devam eden bu mücadele de polisin, kendi vatandaşına gösterdiği, resmi açıklamayla 4 kişinin ölümüne, 96 kişinin tutuklanmasına, 3398 kişinin gözaltına alınmasına 8041 kişinin yaralanmasına 11 bin 155 kişinin gazdan etkilenmesine yol açan bu şiddetin hiçbir bahanesi veya açıklaması olamaz. (*) Biliyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti anayasasında da yer aldığı şekilde, barışçıl biçimde düşüncesini dile getirmek amacıyla gösteri düzenlemek her vatandaşımızın en doğal anayasal hakkıdır.

Son zamanlarda giderek artan insan hak ve özgürlükleri ihlallerini, korku ve dayatma kültürünü endişeyle takip ediyoruz. Kadın haklarına ve bedenine, LGBT haklarına, yaşam tarzlarına, azınlık haklarına ve doğaya yapılan sert müdahaleler ve baskılar demokrasi anlayışı ile örtüşmemektedir. Düşünce özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün, ve en önemlisi hükümete karşı düşünce muhalefetinin temel haklar olduğunu hatırlatıyoruz.

Olaylar karşısında Türkiye’deki ana akım medyanın sessizliğini, tutarsızlığını ve taraflılığını da kınıyoruz. Biz yurtdışında sosyal medya ve yabancı medya kuruluşları üzerinden olaylar hakkında ayrıntılı bilgi alırken ana akım medyanın olayları kimi zaman filtreleyerek kimi zaman da küçülterek veya sansürleyerek aktarması da bizi korkutmaktadır. Türkiye halkının, binlerce kişinin katıldığı bu olayları her yönüyle görmeye, yaşananları bilmeye ve en önemlisi tümüyle bağımsız bir medyaya hakkı vardır.

Hükümet sözcülerinin ve başbakan Erdoğan’ın, göstericileri ve bu hareketi marjinalleştirme söylemleri boşadır. Bu bir halk hareketidir. Gezi Parkı direnişçilerinin istekleri ile paralel olarak, Gezi Parkı’nın park olarak kalmasını, İstanbul’a ek olarak, Antakya, Dersim, Ankara ve İzmir basta olmak üzere diğer bölgelerde halen yaşanan baskı ve polis şiddetinin hemen sona ermesini, gözaltına alınanların tıbbi ihtiyaçlarının karşılanmasını ve anayasal savunma haklarının sağlanmasını, barışçıl bir bicimde, yalnızca halk direnişine katıldığı için gözaltına alınanların hemen bırakılmasını, sorumlular hakkında soruşturma açılmasını, sosyal adaletin, Türkiye halkının hakları ve özgürlükleri doğrultusunda sağlanmasını, katılımcı demokrasi kültürünün oluşturulmasını ve sağlanmasını talep ediyoruz.

Şiddete maruz kalan tüm arkadaşlarımıza acil şifalar diliyoruz. Ölenlerin yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Direnişinizi yankılamaya, ilk günkü inancımız ve kararlığımızla yanınızda durmaya devam ediyoruz.

#Occupy Gezi Hareketi ile Uluslararası Beraberlik Platformu

SİVİL UYARI
Ülkemizde yaşanan yoğun insan hakları ihlallerini görünür kılmak ve bu olağanüstü gündemle ilgili bir bellek kaydı oluşturabilmek için yaptığımız bu çalışma içerisinde kullanılan yazı ve kaynakların sorumluları, muhatabları veya sahipleri tarafından bir çekince veya itirazda bulunulmadığı sürece, üretilen materyalleri sitede yayınlamaya devam edeceğiz.

Gezi parkı direnişleri kamulaştırma eylemleridir. İnsanların olağanüstü baskılara rağmen yaşam alanlarına sahip çıkma mücadeleleridir. Bu süreçte üretilen bilgi ve materyallerin de bu direnişin ruhuna uymasını gönülden arzu ediyoruz.

Kütüphanemiz, dünyanın dört bir yanında insanca ve onurlu bir yaşam için mücadele eden herkese açık olacaktır. Direniş ruhunu çoğaltabilmek umuduyla.

(*) 1 Temmuz 2013 tarihli Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Türk Tabipler Birliği verileridir.

    This post is also available in: İngilizce