Ve Paylaşmak Bir Simidi Kardeşcesine…

20:10′da Abbasağa’dan hareketle çarşıya indik. Yürürken bizi destekleyen pek çok esnaf ve vatandaş oldu. Bizi ilk gördüklerinde, yüzlerinde ki ifadelerden anladığım kadarıyla taşkınlık çıkacağını sandılar ama etkinliğin barışçıl duruşu bu fikirleri tamamen çürüttü.

Çarşı’dan çıkıp deniz müzesi yanındaki polis kordonuna girmek üzereyken 3 polis amiri önümüzü kesti, onlarda bu barışçıl tavrımız karşısında buyrun geçin dediler; ortam sakindi, onlarca kilo kandil simidini dağıtmaya başladık. En çok dikkatimizi çeken şey liseden yeni mezun olmuş etkisi yaratan “minik yüzlü” polislerdi. Polis ideolojisini henuz kavrayamamış olacaklar ki göz göze gelmeye çok çekiniyorlardı.

Oradan Dolmabahçe polis kanadına geçmek için yola çıktık, Mehmet adında bir başkomiserin yanımızda ilerlediğini gördüp sordum; taşkınlık çıkmayacağının farkında olduğunu düşünüyorum, neden bizimle yürüyorsun? dedim, diğer polis kordonları biraz gergin ben size eşlik edeyim, yoksa gözaltı veya gerginlik olabilir diyerek gönüllü olarak bizi diğer kordona götürdü. Dolmabahçe’ye yürürken aramızda geçen diyaloglardan özet; (M, Mehmet. B, Ben)

M : Sizin temel ideolojiniz nedir, yapılanmanız?
B : Herhangi bir ideolojimiz yok, bağımsız sivil topluluğuz. Ama grup dışında benim şahsi fikrimi soruyorsan, ben uçan spagetti canavarına inanıyorum =)))
M : Gülücükler. Peki neden diğer siviller sizin kadar anlayışlı ve sağ duyu değil?
B : Mehmet, o diğer siviller dediklerinde biziz zaten. Bundan 3 gün önce gümüşsuyu barikatını yıkmaya çalıştığınızda sizi engellemeye çalışanlar da bizleriz.
M : Peki neden şimdi böyle bir tavır içerisine girdiniz?
B : Sizler devletin, halkını korumak için görevlendirdiği kolluk güçlerisiniz. Uzlaşmacı olmalıydınız, konuşmadan gaz sıkmamalıydınız. Temel prensipte bu zeytin dalının sizden gelmesi gerekirdi. Ancak mantalite olarak bunun bir hayal olduğunun hepimiz farkındayız. Biz de barış nereden ve nasıl gelirse gelsin diye düşünerek, dün karşımızda olan polislerin yanına inerek barışı başlatmak istedik.
M : Gülücükler. Sence başladı mı bu barış?
B : Sana bir şey soracağım Mehmet, yanlış anlamazsan eğer. Bugün biz burada seninle barış içindeyiz; yarın barikatın arkasında bizi gördüğünde, bugünkü barışçıl eylemimiz aklına gelmeyecek mi? vicdanın el verecek mi bize sıkmaya?
M : Şu an bana vicdan yaptırıyorsun ama
B : Biz zaten bugün sizin vicdanınızı hortlatmak için geldik buraya, işe yaradı galiba?
M : Gülücükler; bu konuyu daha fazla uzatamam, netice de başkomiserim. Ama eğer kaydetmiyorsan (vücudumu ve elimi kolumu şöyle bir süzdü) hükümetin şu an hakla uyguladığı politikaları bende desteklemiyorum. Hepimiz özeleştiri yapabilmeliyiz.

Dolmabahçe kordonuna geldik. Gerçekten de biraz stresliydi, ağırlıklı olarak yüksek rütbeliler buradaydı. Elimizde pankartla aralarında gezindiğimiz için son derece şaşkındılar. Bazı polisler ikramları kabul etmedi, dünkü kavgadan sonra trip atan sevgili gibiydiler, burun kıvırdılar…

Burada ki aktivitemiz de bitti, Dolmabahçe camiinin önündeki polis kordonuna geldik. Buradakiler doğrudan çatışan polisler olduğundan inanılmaz gerginlerdi. Zannedersem yanımızda gönüllü refakatçi polis olmasaydı pek hoş karşılanmayabilirdik. Neyseki onlarda yumuşadı, Simitlere olan yoğun ilgilerinden anladığım kadarıyla TOMA’da ki polisler zannedersem uzun süredir bir şeyler yememişler.

Oradan ayrıldık, mehmet trafiği araçlara kapatıp bizi karşıya geçirdi ve selametle diyip uzadı yanımızdan.

Kurukafacı Mehmet Efendi (İsmini vermek istemeyen bir aktivistin Gezi Parkı Notları’ndan)

6 Haziran 2013
Kaynak; Sosyal Medya