Sendika.org: Pensilvanya konuştu, Zaman ağız değiştirdi

Türkiye’nin dört bir yanında AKP faşizmine karşı direniş yandaş medyanın ağzını değiştirmeye zorluyor. Zaman gazetesi ise Fethullah Hocaefendisi’nin uyarıyla biçimleniyor.

zamanTaksim Gezi Parkı’nda başlayan ve ülkenin dört bir yanına yayılan direnişin talepleri açığa çıkıp büyürken “yandaş” medya” ağız değiştirmeye başladı. Zaman Gazetesi bu gidişatın öncülüğünü yapıyor. Bugün (6 Haziran) manşetlerinde klasik “provokatörler” edebiyatını tekrarlayan Zaman, “Demokratik protesto hakkını operasyona çevirmek isteyenlerin maskesi düştü” diyerek Gümüşsuyu’nda yakalanan 6 diplomatik pasaportlu yabancı haberi verirken, hemen altında “Topçu Kışlası Projesi iptal edilsin” başlığı Taksim Platformu’nun taleplerini ve Arınç’la görüşme sonrası yapılan basın açıklamasını ele alıyor. Zaman gazetesi, direnişle ilgili olarak ayrıca polise kandil simidi dağıtan eylemcileri, sendikaların eyleme destek için grevini haber olarak görüyor.

Bulaç isyanı iç ve dış mihraka bağladı

Gazetenin köşeleri ise konuyu anlamaya çalışan ve hükümeti geç olmadan adım atmaya çağıran yazılarla dolu. Bu yazılardan ilki Ali Bulaç’ın yazısı. Ali Bulaç “Anlamak” başlıklı yazısında, her toplumsal hareketin içerisinde iç ve dış mihraklar olduğunu, Taksim merkezli olaylarda da bunun olmamasının beklenemeyeceğini söyledikten sonra, bu dış mihrakların “zannedildiği gibi komşular değil, küresel müttefik güçler veya onların bir kanadı” olduğunu belirtiyor. İç mihraklara ise ayrıntılı olarak yer veriyor.

Bulaç’a göre iç mihrakları, “Bireysel mutsuzlar, gayri memnunlar, kızgınlar”, Çarşı” ve “Öteden beri sorunları olan, her nedense makul ve haklı talepleri karşılanmayan; son Suriye olayında iyice düş kırıklığına, hatta kaygıya kapılan ve 3. Köprü’ye “Yavuz Sultan Selim” isminin verilmesiyle iyice öfkeleri kabaran Alevi kesimler” olarak üçe ayırıyor. Bulaç, şu sözlerle bitiriyor yazısını:

“Gösterilere katılan ana gövdenin sosyolojisi ve sosyo-politik profili bu. Elbette iç ve dış odakların provokasyonlarına karşı gerekli tedbirler alınmalı. Ama bu toplumsal hareket ve protestonun sosyolojisini de doğru anlamalı. Sosyolojinin politikayı değiştirme gücü var”

Şahin Alpay: ‘Başbakan değişmeli’

Bir diğer yazı ise “Başbakan değişmeli” şeklindeki manidar başlığı ile Şahin Alpay’a ait. Şahin Alpay yazısında Tayyip Erdoğan’ın 2011 seçimlerinden sonra özgürlükçü demokrasiyle bağdaşmaz bir tavır benimseyerek “Muhalefetin yıllarca uğraşsa yapamayacağını, başka türlü bir araya gelmeleri düşünülemeyecek grupları iktidara karşı birleştirmeyi başarmış olduğunu” söylüyor. Alpay sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Gördüğüm şu: Başbakan artık değişmeli. 2011 öncesindeki Erdoğan olmalı. Toplumun bütün kesimlerinin hassasiyetlerine saygılı bir tavrı yeniden benimsemeli. Cumhurbaşkanı, AKP’nin durumun vahametini görebilen kurucularını, ileri gelenlerini yanına alarak Başbakan’ı bu konuda ciddi şekilde uyarmalı. Zira askerî vesayeti geri getirmek, Türk–Kürt kavgasını canlandırmak, ülkenin binbir güçlük ve çabayla inşa edilen iyi imajını yerle bir etmek isteyenler hemen kapı arkasında! Eğer Başbakan değişmeye ikna edilemezse, o zaman ben şahsen yaklaşık on bir yıldır sürdürdüğü yoğun çalışmalar sonunda ziyadesiyle yorulmuş olduğu ya da sağlık durumunun göreve devam etmesine izin vermediği sonucuna varacağım. O zaman çare bulma sorumluluğu halka düşecek.”

Ayvazoğlu’nun takdir edesi geldi

Beşir Ayvazoğlu ise “Gezi’deki ağaçlar” başlıklı yazısında “Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesini önlemek isteyen direnişçileri bunları düşünerek takdirle takip ediyordum” diyor ama hareketin geldiği noktadan üzüntü duyduğunu belirtiyor. Ayvazoğlu, eğer direnişin en başında takdirlerini belirtmiş olsaydı, bahsettiği ağaç sevgisini samimi bulunabilir ve gelinen noktada duyduğu üzüntü anlaşılmaya çalışılabilirdi.

Ocakoğlu’ndan ‘tüketici analizi’

Günseli Ocakoğlu’nun “Zamanın ruhunu yakalayamayan siyasiler Y’leri nasıl anlasın!” başlıklı yazısı, Y kuşağından olduklarını savladığı direnişçilere dair “tüketici analizi” düzeyinde bir çözümleme içeriyor. Ocakoğlu, çok iyi anladığını düşündüğü “Y’lerin” potansiyel enerjisinin kinetiğe dönüştüğünü söyleyerek şu uyarıda bulunuyor:

“Fizik kanunudur. Durağanın her zaman harekete geçme potansiyeli vardır. Yani bir gölde sessiz sakin bekleyen su kendine mecra bulduğunda harekete geçer ve potansiyel enerji kinetiğe dönüşür. Kinetik enerji de elektrik enerjisine. Barajlarda bekletilen suların türbinlerden akıtılması bu nedenledir. Ancak 1-Potansiyel enerji birikip de kontrollü bırakılmadığında barajın bentlerini yıkar. 2-Hızla bırakılan su kontrolden çıkıp sele neden olur. 3- Debisi yüksek suyun önünde durursanız akıp gidersiniz. Bu potansiyelden kinetiğe dönüşerek fayda üreten enerji metaforunu severim. Daha fazla açıklamama gerek yok sanırım.”

Gülen’den hükümete: ‘Haksızlık, zulüm, kin, nefret, umursamazlık’

Asıl çarpıcı haber ise Zaman gazetesinin bugünkü online yayınında “Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, sohbetlerinin yayınlandığı Herkul.org sitesinden Gezi Parkı olayları ile ilgili değerlendirmelerde bulundu” diye veriliyor.

Fethullah Gülen’in değerlendirmesinde gelişmelerle başa çıkılamadığı vurgulanıyor, başa çıkmak için “haksızlık ve zulüm”e başvurulduğu, kin ve nefretin körüklendiği söyleniyor ve “belki daha büyüğü vardır bunun” diyerek uyarıda bulunuluyor. “Umursamaz ruhlar, anlamaz düşünceler” diye bahsettiği hükümetin meseleye yaklaşımının, “akıllı Mehmet’in” işine benzediğini söyleyen Gülen, bir fıkra anlatıyor:

“Kırkı bir uçurumdan aşağı inmek için el ele tutunmuşlar, el ele tutunarak oradan inmek istemişler. Sonra hepsi çözülmüş, yere düşmüşler; otuz dokuzu ölmüş, birinin de kolu-kanadı kırılmış. Demişler, ‘Akıllı Mehmet ne oldu?’, ‘Sormayın, demiş, az daha bir sakatlık çıkaracaktık.’”

Gülen, “böyle bir hak arama meselesi yoktur” diyenlere de, oradaki masum insanların masum taleplerini görmezden gelmemeyi öğütlüyor. “Meselenin dipten ele alınmasına, çerik-çürük hale gelmiş, enkaz halindeki bir neslin yeniden elden geçirilmesine, restorasyona tabi tutulmasına ihtiyaç var” diyerek çözüm önerisini açıklayan Gülen, peygamber yoluna dönülmesi çağrısında bulunuyor.

Gülen’in mesajının en çarpıcı yanı, AKP hükümetini aymaz ve umursamaz olarak nitelemesi olduğu söylenebilir. Ancak, diğer yandan “bizim elimizden bir şey gelmez”, “kendimizi düzelteceğimiz” ana kadar sözleri ile kime, hangi mesajı verdiği de önem taşımaktadır.

6 Haziran 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; sendika.org