Özgür Gündem: Halkın ‘kırmızı çizgileri’ – Delil Karakoçan

Bugüne kadar hep devletler “kırmızı çizgiler” oluşturmuştur. Topluma, ezilenlere sınırlar çizmiştir. Birey ve toplumun yaşam, hareket ve eylem alanlarını belirleyen de bu çizgiler olmuştur. “Çizgiyi aşanlar” ise, “devlete karşı gelen, yıkmaya yeltenen” olarak kodlanmış, ezilmek istenmiştir.

Devlet açısından “yurttaş” tanımı da, “bu çizgilere bağlı kalan, dışına çıkmayan, dahili yaşayan” olmuştur. “Harici” olan, çizgiyi aşan ise; ya “eşkiya” ya da “kışkırtıcı”, “çapulcu”, “istismarcı” sayılmıştır.

***

Toplum, iktidarın kabaca “devlet karşıtı” olarak dikte ettiği “suç” ve “suçlu” tanımı yerine kendi tanımını yapmaya başlamıştır. Siyasi ve vicdani bir ağırlık oluşturmaya başlamıştır.

Devrimseldir.

“Hak”, “adalet”, “eşitlik”, “özgürlük” gibi kendi doğasını doğrudan ilgilendiren konularda da algısal açılımlar yaparak; toplumu değil, devletin kendisini sınırlayan “kırmızı çizgilerini” de hızla oluşturacaktır.

Öcalan’ın “siyasal kırılma yarattı” dediği duruş (Taksim Gezi Parkı duruşu), sadece bir “kırılma” yaratmamış, aynı zamanda düşünsel, sosyal, kültürel ve ahlaki yapılanma sürecinde toplumu devletle eşit düzeye çekmiş, değişim sürecinin paydası haline getirmiştir.

Bundan böyle “sürü toplum” değil, mücadeleci ve müzakereci toplum refleksinden sıkça bahsedilecektir.

***

Toplum Taksim eylemiyle iktidara” üzerime fazla gelme, iktidarı kötüye kullanma, faşizan uygulamalara yönelme, doğayı tahrip etme, tekleşme, hak ve özgürlüklere düşman olma, birey ve toplum hayatına bu kadar müdahale etme, duyarsız tepkisiz bir toplum yaratmaya kalkışma” demiş, sınırlar çizmiştir.

Artık bir başka Türkiye, bir başka toplumsal hayattır bu…

Zor olmuş, geç olmuş ancak Türkiye 12 Eylül şokundan çıkmıştır!

Bu gerçeği görmezden gelip tutumlarında ısrar edenleri ise, her zaman ve her yerde karşılayacak bir toplumsal basınç, bir karşı ısrar olacaktır!

***
Aynı şey Kürtler için de geçerlidir.

Kürtlerin de “kırmızı çizgileri” vardır ve bu çizgiler Türkiye toplumunu, Türkiye sorunlarını da kapsar, içine alır niteliktedir.

Burada da sadece “iktidar doğruları” yoktur. Bir de Kürtlerin doğruları, öncelikleri, duyarlılıkları, şartları, çekinceleri vardır.

Taksim Türkiye’de nasıl bir “kırılma” yarattıysa, “çözüm süreci” de Kürt coğrafyasında benzer etkiler yaratmış, Kürtleri; süreci doğrudan sahiplenen, içinde olan, izleyen, denetleyen, tutum alan, müdahil olan konumuyla çözümüm paydası yapmıştır.

İktidarın, “Öcalan’la, PKK’yle, süreçle, kazanımlarla, beklentilerle oynama, oyalama” şansı yoktur; kalmamıştır.

Öcalan da, “Şu ana kadar üzerime düşen sorumluluğu fazlasıyla yerine getirdim. Umarım hükümet de kendi üzerine düşen sorumluluklara aynı ciddiyetle yaklaşır. Bu dönemde beni kullanıp aldatabileceğini düşünenler yanılıyor” sözleriyle buna dikkat çekmiştir.

Hükümet ciddi yaklaşmazsa “kırmızı çizgiler” zorlanmış olur. Bu da bir başka kırılma noktası yaratacaktır.

İktidar, Doğu’da da Batı’da da tamamen yalnızlaşacaktır.

Delil Karakoçan
9 Haziran 2013
Kaynak; ozgur-gundem.com