BirGün: Gezi Parkı Sözlüğü – Onur Caymaz

gaz-grafiti

Ahlak: Bunu diyorduk işte bak. On gündür orada her cinsel yönelimden dolu insan var; ne sarkıntılık, ne de cinayet. Yılbaşı kutlamalarında olduğundan çok daha fazla insan kalıyor Gezi’de, ne tecavüz, ne hırsızlık, ne taciz… İşte bu da bizim ahlakımız. Haberin ola yani, bu biziz!

Bulut: Ama başka tür bulut bu; Yiğit Bulut. Taksim’de dolanan, sarı, kusturan bir gaz bulutu görürseniz Yiğit Bulut’tur o. İyi mi oldu, sizin yüzünüzden milyonlarca dolar kaybettik diyen ak ekonomist. Bizim hiç o kadar paramız olmadı, bizim kaybedecek şeyimiz yok. Büyük hareketleri de kaybedecek şeyleri olmayanlar çıkarır zaten, onun için sizden bir şey çıkmıyor.

CNN Türk: Telefonlar yağdırarak, ittire kaktıra, ancak haber yaptırabildiğiniz bir kurum olarak geçer Gezi tarihine. Peçeteyle haber istediğimiz haber merkezi. Neredeyse gazino! Yazıyorsun verilmesi gereken haberi, yaparlarsa artık, yapabilirlerse. İzinli her yayın organı, bir boyun eğiştir demişti sakallılardan biri…

Çarşı: Bu direnişteki büyük paylarıyla çoktan Gezi tarihine geçmiş güzel adamlar… Tomayı ele geçiren arkadaşın telsizin diğer ucundaki amirle diyaloğunu hiç unutmayacak Türkiye. İlk gün gaz maskeli polisler kasklarını çıkarsın diye sıktıkları siyah sprey boyalar… Çarşının bekâr erkekleri diye açtıkları siteyi sonra… Yok canım yok, güzel adamlar. Futboldan az bir şey anlasam Beşiktaşlı olmak isterdim.

Dayanışma: Gezi’nin asıl galibi. İnsanlar 12 Eylül’den sonra belki de ilk kez korkuyu yendi bu ülkede. Korku sınırdır çünkü. Geçildiği vakit yeni hayaller kurmaya başlarsınız. Sabah beşteki ilk saldırı gününü hatırlayın. Bütün gün büyük mücadele sürdürüldü. İşte o gün, Tophane’ye doğru bir apartmanın girişinde, duvara yapıştırılmış bir kâğıt duruyordu: “Eylemcilere kapım açık, 6 numara…” Eczanesini, lokantasını açık tutanlar; apartman kapılarını direnişçiler sığınsın diye açanlar; insanlara maske veren askerler… İnsan güzeldir evet, direnen insan daha güzeldir, kusura bakmayın.

Elif Şafak: Sağa çek ticari! Bunu biliyorsunuz değil mi? Dünyanın en önemli romancılarından (!) sayın Shafak, Arınç’ın olayla ilgili “nihayet” ilk konuşmasını değerlendirerek önemli şeyler söylediğini vs yazıyordu Twitter’da. Bir arkadaş kendisine şöyle cevap verdi: “Ticari, sağa çek!”

Fikri Sönmez: Diyorum ki Terzi Fikri görseydi bütün bu olup biteni, görseydi Terzi Fikri…

Gaz: Sık bakalım, sık bakalım / Biber gazı sık bakalım… Bu tezahüratı Gezi’nin ağaçları hiç unutmayacak. Ağaçlar hatırlar çünkü. Din kitapları yazmasa da asıl onların bir ruhu vardır… Normalde bir kimyasal silah biber gazı ama son dönemin Türkiye’sinde bir klasik. Her klasik gibi kanıksandı, nakarata dönüştü. Şimdiyse bu tuhaf devrimin üzerini parlatıyor. Artık kimse muktedirin gazından korkmuyor! Ne diyordu duvar yazısı: “Bu gaz bir harika dostum!

Hak: Kısa çöpün, daima uzun çöpünden alacağıdır. Nitekim direnişin ilk günlerinde borsanın yaşadığı düşüş (üzülme Yiğit); Hürriyet’te AVM’lerin Gezi molası verdiğine dair (mola demeyelim, uzun tatil diyelim ona) çıkan haber; Goldman Sachs’ın enerji şirketi Cogentrix Energy’nin Türkiye’den kaçarak Hes projelerini Bereket Enerji’ye satması… Bunlar hep haktır. Sermayenin kölesi olmuş izinli basında bir haber vardı geçen: Türkiye kaybetti diyordu. Başlığın altına uzun bir envanter dizmişler, maliyet hesapları, analizler vs. İnsanlar ölürken maldan bahsedenler uzun çöptür, hak alınır günü geldiğinde.

Ilıcalı: Üzerindeki yaldız kazınınca içi görünenlerden. Halkın seferber olduğu bir harekete, “halk sanatçısı” ve bu köleleşmiş medyanın gurularından olarak tek kelime edememesine dair soru sorulduğunda, yaptığı korkunç ötesi program için bulunduğu adadan ahkam kesmek istemedim diye cevap verebilen… Yani buradakileri kısaca ahkam kesmekle suçlayan… Kendisi aslında hep firardaydı. Bizim en azından Gezililer olarak Acun’a hiç ihtiyacımız olmadı.

Kenan Evren: Bir ara içeri atılacağı falan söylenmişti, çok sevinen, buna inanan insanlar tanıdık. Ufuk Uras bile bu yüzden blokladı beni Twitter’da. 30 Ağustos 1984’te, Milliyet’e şöyle konuşmuş bakın bu kanlı diktatör: “Çapulcu dersini alacak” Yoruma gerek var mı? Dersini kim alıyor son bir haftadır?

Liseli: Direnişin sakin sabahlarından birinde Kadıköy – Karaköy vapurunda liseliler şöyle bağırıyordu: “Liseliler çıldırdı biber gazı istiyor!” Keşke halen öğretmen olsam da edebiyat derslerine ben girseydim…

Mizah: Bu ülke hiç bu kadar şenlenmemişti. En son gördüğüm yazıyı paylaşayım. “Are you scared? ARINÇ you?” Ya da buyurun bir tane daha: “Donumuz siyasetten daha temiz…” Ya da böyle: “Polis gözümüzü yaşartıyor…” Ve son: Duvardaki bir Barış Manço fotoğrafının altında yazıyordu: “Toma- Su- Biber- Portakaaaaaaal

Özgürlük: Özgürlük park değil, ormandır. Gezi Parkı da bir orman artık. Orman olmasın diye kesilir ağaçlar. Ağaçlar özgürlük şimdi işte. Çünkü ağacın altında kitap okunur, çay ya da rakı, gölgeli içilir, sevişilir. O yüzden istemezler dalları. Aslında ana sebepleri ağacı satmaktır ama senin ağaç altında okuduğun şiirden de bir o kadar korkarlar. Onlar öyledirler. Sanki hiçbir zaman, hiçbir gençliği yaşamamış gibi… Sarhoş olmamış, düşmemiş, bir şiirin elinden tutmamış, âşık olmamış gibidirler… Yunus Emre’ydi değil mi, “aşkı olan neylesin namusu arı” diyen…

Poma: Çarşının, Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı (TOMA)’yı ele geçirdikten sonra bu iğrenç görünümlü nesneye verdikleri yeni isim: Polis Olaylarına Müdahale Aracı (POMA)!

Rize: Ankara’da Müslüman iktidarın barış ve huzur dilediği bir kandil gecesi, aynı iktidarın kolluk kuvvetleri terör estirirken; Rize’de de muhtemelen o iktidarın çocukları, Türk sağının her zamanki 50’ye 5000 kuralıyla ikinci bir Madımak Katliamı’na yürüyordu ve şanlı güvenlik, onların üzerine tomalarla gitmedi, ateşli arkadaşları ikna yoluyla dağıttı. Bu sırada Taksim’de ateistler ve başka dine mensup olanlar, dinsiz olanlar kandili kutluyordu. Yeni Şafak’ın, kana bulayacaklar diye haber yaptıkları kandili…

Sosyal medya: Türkiye’nin gerçek basın kaynağı. Ülkemizde ana akımın ne kadar düştüğünü, ne kadar zavallı olduğunu, gerçeğin ne olduğunu insanlara öğretti. Bu anlamda başbakan tarafından da “baş belası” olarak tanımlandı tabii…

Uyar: Turgut Uyar tabii… Gezi tarihinin en güzel insanı, şiir için insana güç veren, ustam Turgut Uyar. Ankara’da bir direğin altına Göğe Bakma Durağı yazan güzel çocuklar vardı. Ya da bir duvarın altına mavi boyayla yazılmış, ondan bir dize: “Muş – Tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan…

Üniversite: Dayanışma diyorduk ya; bu eyleme öğrencilerin katılması için sınav tarihlerini öteleyen üniversiteler oldu. Bir okulun verebileceği en güzel eğitim değil midir bu?

Vatan: Vatan için şöyle diyordu Bernard Schlink: “Çünkü yerleri vatan yapan, hatıralar ve özlemlerdir. Anne babanın elini tutarak atılan ilk adımların mutluluğundan, arkadaşlarla oynanan futbol maçının güzel duygusundan, yüzme havuzundaki yaz günlerinin keyifli tembelliğinden, ilk öpücüğün büyüsünden bir şeylerin, büyüdüğümüz en sıkıcı taşranın ve en çirkin sanayi şehrinin bağrında saklı kalmasını sağlayan hatıralardır… Vatan, olduğu yer değil, olmadığı yerdir.” Gezi Parkı’nda bugün benim hayal ettiğim vatan var işte. Bu yazıyı şimdi bırakıp işlerimi toparlayacağım, öğlen yemeğinde işyerinden kaçıp parka gideceğim. O ince devrimi ucundan tutayım diye. Nâzım’ı da anmak isterim ki bir sürüsünün bu direnişten neden bunca korktuğunu kolayca anlayalım: “Bursa da havlucu Recebe / Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman / fakir köylü Hatçe kadına / Irgat Süleyman’a düşman / sana düşman, bana düşman / düşünen insana düşman / vatan ki bu insanların evidir / sevgilim, onlar vatana düşman…

Yeni Şafak: Yeni Şafak hayal gücü epey zengin arkadaşlardan oluşan bir kadroya sahip. Direnişçi arkadaşları Ergenekon, Balyoz gibi “şeylerle” bağdaştıran haberler yapıp duruyorlar. 28 Şubatlardan örnekler devşirmekle meşguller. İnsan, karşısında birinin bunca panik olmasına üzülüyor, yazık onlara… Başbakanımızı yedirtmeyiz tadındaki afişleri de Türk sağının sığ mizah tarihi müzesinde gerekli yerini alacak, Gezililer olarak bundan eminiz.

 Zaman: Türkçe Olimpiyatları haberi yapıp duran, güzide basının incisi. Havada bulut yok bu ne dumandır diye detone detone bağıran Etiyopyalı kardeşe, “gazdır o duman, gaz” diye cevap veriyoruz…

Onur Caymaz
9 Haziran 2013
Kaynak; birgun.net