Birgün: Dinle Başbakan! – Ahmet Şık

Dinle Başbakan!

Size nasıl hitap etmeliyim bilmiyorum. Son günlerde sıklıkla duyduğumuz şekilde ve artık bir küfür gibi kullanılan Tayyip diye seslensem yakışık almaz. Recep Bey desem içime sinmez. Her ne kadar “hizmetkâr” olduğunuzu iddia etseniz de içinizdeki “sultan” olarak anılmak istediğinizi düşünsem de böyle de söylemeyeceğim. Hoş, gözlerinizi kör eden kibir ve çok sevdiğiniz nobranlık nedeniyle ne dersem diyeyim sayın diye başlayasım hiç yok ki size zerre saygı duymuyorum. Şartlar gereği başbakan diye anılıyorsunuz ya o yüzden ben de öyle sesleneyim o zaman. Madem nasıl hitap edeceğime karar verdim, o halde işim gereği yüzbinlerce insanın sizden talep ettiğine aracılık edeyim ki kısaca dinle diyorlar. Dinle Başbakan!

Dinlemen gerektiğini emreden ben değilim. İnancım, ideolojim nedeniyle kimseye emir vermek aklımın ucundan geçmez. Hizmetkâr olduğunuzu söylemenize karşın size bile. Ama günlerdir sokakları işgal edenler “dinle” diye haykırıyor size. Kulak vermenizi talep ediyor. Kendilerini olduğu gibi kabul etmenizi, hazır el değip rejimi değiştirirken kendilerini biçimlendirme amacınıza direneceklerini söylüyorlar size. Duyuyor musunuz?

Elbette duyuyorsunuz. Duymamış olsanız kibrin kör ettiği gözlerinize yerleşmezdi o korku. Ülke yangın yerine dönmüşken, bahane bulup yurtdışı gezisi adı altında apar topar kaçıp gitmezdiniz. Nobranlığınızın sınırlarını zorlamazdınız. Söylediklerinizin hiç birini hak etmeyen bu insanlara hakaret etmezdiniz. Evinde oturduğunu söylediğiniz yüzde 50’yi sokağa salmakla tehdit etmezdiniz. Bu bile sizin duymanıza karşın anlamadığınızı kanıtlıyor aslında. O bahsettiğiniz yüzde 50 var ya başbakan, hepsi değil ama onlar da sokaklardaydı. Ama sizin kişisel hırslarınızı tatmin etmek için değil. İsteklerinizin, yaptıklarınızın ve yapacaklarınızın saygısız ve bir o kadar kötü olduğunu haykırıyorlardı. Ama dedim ya gözlerinizi kör eden kibrin saltanatı sallanınca kulaklarınız da sağır olmuş gibi davranıyorsunuz. Sokaklara dökülen yüzbinler, ellerinde tencere tavalarla evlerinin pencerelerinden destek verenler hepsi aynı şeyi söylüyorlar size: Dinle! Dinlemezsen dinletirler zaten.

Bu konuda söylediğiniz onca laf kalabalığının içinde bir tek doğru var. O da “Bu ağaç meselesi değil,ideolojik” demeniz. Evet ideolojik. Ama alanları dolduranların büyük kısmı hiçbir ideolojiye bağlı değil. Biliyorum. Konuştum. Kulak verdim onlara. Hatta bu müthiş günlere dek bir kez olsun gezmek dışında sokaklara çıkmamış hiç biri. Ama şimdi meydanları işgal ediyorlar. Haklı nedenlerini tek bir sözcükle açıklıyorlar: Baskı. Diktatörlüğün sınırlarını zorlayan biri olarak zaten sen de biliyorsun. Kendilerini sokağa döken bu tek sözcüğe kâh sloganla, kâh küfürle tepki gösteriyorlar. Duymuşsundur. Her sorunu öznel algılayan siz bu yüzden gaz kaçırtıyorsun polislerine. Ama gözlerimiz yaşartan, nefesimizi kesen, kapsülleri kafamızı vücudumuzu o gazları “parfüm olarak kullanacağım” diyenleri duyuyorum sokaklarda.

Artık bitti başbakan. Sen de biliyorsun. 31 Mayıs 2013 Türkiye’de bir milat. Gözleri dönmüş bir şiddetle sokağa saldığın o polislerin şiddetinin korkutamadığı insanlar var ettin. Bir oyuncağa çevirdiğin ve patronlarını kapında kul köle haline getirdiğin medya haber vermese de olur. Birbirlerini haberdar eden insanlar bunlar. Yıllar yılı sığ bir kurnazlıkla o ya da bu diyerek böldüğün bu halk artık bir arada. Tek ses, tek yürek aynı şeyi haykırıyorlar. Hak, özgürlük, demokrasi. Gezi Parkındaki ağaçlar, üzerine kurduğun HES’lerle ömürlerini tüketmeye çalıştığın her bir dere, Sulukule’den Tarlabaşı’na, dümdüz ettiğin Emek’imize kadar tüm kültürel değerler, gözleri sadece para için açılıp kapanan madencilere tahsis ettiğin ormanlık alanlar ve tarım arazileri sözün kısası partinin adındaki “kalkınma” sözcüğünün sadece talanına uğrayan tüm doğa için özgürlük istiyorlar. Partinin adındaki diğer önemli sözcük olan “Adalet”i talep ediyorlar. Bu kavramların içini boşalttığının farkındalar. Sizin bahsettiğiniz adaletin haksızlık, hukuksuzluk anlamına geldiğini iyi biliyorlar. Hapishanelere doldurduğun binler için de fırsatını bulsan her birini demir parmaklık ardına göndereceğini bildiğin kendileri için de tek bir şey istiyorlar: Adalet. Zaten talana ve hukuksuzluğa son verirlerse gelecek olanın adının da demokrasi olacağının farkındalar. Hak, adalet, özgürlük ve demokrasi elbet gelecek. Sizinle ya da siz olmadan. Karar size kalmış. Bundan sonra ne yaparsınız bilemem, tahminim o ki öncekinden farklı olmayacaksınız. Ama korku duvarının yıkıldığı bu günler var ya haddini bilmek istemeyenlere haddini bildirmesini bilenlerin bir arada duruşuyla geldi. O yüzden benden söylemesi, dinle başbakan!

Ahmet Şık
5 Haziran 2013
Kaynak; birgun.net