Akşam: Kedilere ‘süper kahraman’ yardımı

Selçuk Çiftçi’den, Gezi Parkı eylemleri vesilesiyle haberdar olduk. Kaykayıyla sokakları geziyor, bir süper kahraman gibi gazdan etkilenmiş kedileri kurtarıyordu. Kendisiyle, kedileri kurtarıp götürdüğü Maçka Demokrasi Parkı’nda görüştük …

Gezi Parkı eylemleri boyunca konuştuğumuz kişilerden, atılan tweet’lerden adını duyduk ‘kaykaylı çocuk’un… Bazen Alman Hastanesi’nin önünde, bazen Gümüşsuyu’nda, bazen Elmadağ tarafında… Benzetme yerindeyse bir süper kahraman misali, ortalığı gazlar kaplamışken kaykayıyla olay mahallinde beliriyor ve biber gazından etkilenmiş kedileri kurtararak gazlı bölgeden uzaklaştırıyordu.

Eylemlerin ikinci gününde polisin sıktığı gaza karşı direnen ‘Kırmızılı Kadın’ ya da fotoğrafları daha sonraki günlerde karşımıza çıkan ‘Siyahlı Kadın’, ‘Talcid Man’ gibi simgesel kişilere benzer biriyle karşılaştığımızı düşündük.

Aradık, sorduk soruşturduk ve zor da olsa bulduk Selçuk Çiftçi’yi… 29 yaşında, fotomodellik ve oyunculuk yapacak kadar iyi bir fiziğe sahip, buna karşılık sosyal hayatta ‘zor’ biri. Aklınıza gelebilecek standartların epey üzerinde bir hayvan sevgisi taşıyor ve bu sevgiyi taşıdığına inanmadığı kişilerle iletişim kurmakta bile bazen zorlanıyor. Hayvan sevgisinin zorluklar içinde geçmiş çocukluğuna uzanan bir hikâyesi var. Eylemler sırasında kurtardığı kedileri götürdüğü Maçka Demokrasi Parkı’nda kendisini görüp tanımak istedik…

- Gezi Parkı eylemlerinin başından sonuna kadar kediler için çalıştınız mı? 
O civarda oturuyorum zaten; Kurtuluş’ta… Eylemlerde ilk günlerde en öndeydim ama atılan gazlar arttıkça, zor durumda kalan kedileri gördükçe soğudum eylemden, sadece gördüğüm sokak kedilerini kurtarmaya çalıştım. Bazılarını alıp Maçka Demokrasi Parkı’nda kurulan küçük barınağa götürdüm.

- Bazı kişilerin sizin hakkınızda konuşurken ‘kahraman’ benzetmesi yaptığını gördük… 
Hayvanların kurtarıcısı olarak görülmek güzel bir şey. Ama görünümüme, giyimime bakanlar bazen benim zengin çocuğu olduğumu, boş vaktini kedilerin peşinde geçiren biri olduğumu zannediyorlar. Böyle düşünmelerini istemem. Birincisi zengin çocuğu hiç değilim, hatta şu sıralarda desteğe ihtiyacım var. Hayvanlara bu kadar yardım eden biri olarak belediyeden ya da valilikten destek istiyorum. İkincisi bu hayvanlarla ilgilenmek hobi değil benim için; onlar çok şey ifade ediyor bana.

ANNE SEVGİSİ YERİNE…

- Hayvan sevginizin geçmişi nereye kadar uzanıyor? 
Çocukluğuma… Annemi babamla zorla evlendirmişler ve ben de annemin isteği dışında doğmuşum. 5 yaşıma kadar bana anneannem baktı. Bir komşumuzun kedileri vardı, onların evine gidip kedileri severdim. Anneme sarılamamanın eksikliğini o kedilere sarılarak giderdim galiba. Daha sonra da 18 yaşıma kadar Çocuk Esirgeme Kurumu’nda kaldım. Hayvanlara yapılan eziyetleri gördükçe sevgim daha da gelişti. Şiddeti yakından tanıdım. Uzunca bir süredir yaralı kedileri toplayıp evimde bakıyorum. Bir ara 35 kedim vardı, şimdi 10 tane var…

- “Şiddeti yakından tanıdım” derken… 
Hayvanlara yapılan şiddeti gördüm hem de kendim şiddete uğradım çokça. 16 yaşımdayken, polis yurda gelip giyimini beğenmediği 20 kişiyi alıyordu mesela. Dayak yediğim, işkence gördüğüm oldu. Duvar tırmanışı, çatılardan atlama gibi ekstrem sporlara ve dövüş sporlarına ilgim var. Bunlar beni güçlü yapıyor aynı zamanda.

‘HAYVANSEVER’LER SAMİMİ DEĞİL

- Hayvanseverlerin buluştuğu derneklerden üye olduğunuz biri var mı? 
Dernekler bana göre değil. ‘Hayvansever’ sözünü pek samimi bulmuyorum artık, içi boşaldı. Onun yerine başka bir söz bulmak lazım. Hayvansever olduğunu söyleyen çoğu kişinin yaralı bir hayvan gördüğünde alıp bakımını yapacağını sanmıyorum ya da mesela veterinere götürüp tedavi ettireceğini. Hayvanseverlik, imajı güçlendirmeye yarayan bir etiket, bir reklam gibi kullanılıyor artık. Facebook grupları kuruluyor bazen; vahşete uğramış hayvan fotoğraflarını gösteriyorlar. Oraya yorum yazan hayvanseverlerin samimiyetine de inanmıyorum pek. Yorum yazmak kolay, kalk bir hayvanı kurtar bir yerlerde…

KUZUYU ÖPERSENİZ YİYEMEZSİNİZ

- Hayvanseverlikle ilgili radikal fikirleriniz var gibi… 
Yok, çok radikal sayılmaz. Vejetaryen olmak gerektiğini düşünüyorum mesela. Kuzuya bir kere sarılıp öperseniz bir daha onun etini yiyemezsiniz bence. Yiyebilenleri anlayamıyorum.

- Kedilerle iletişim kurmak gibi yetenekleriniz var mı? 
Çocukluğumdan beri yakından tanıdığım için belli düzeyde bir iletişim becerim gelişmiş. Bakışlarımla kedilerimi durmaları ya da gitmeleri konusunda yönlendirebiliyorum.

- Hayvanlara çok yakın olmak insanlardan uzaklaştırıyor mu? 
Yok, öyle demeyelim ama hayvanları sevmeyen birini sevmem imkânsız. Gezi Parkı olaylarında çok uykusuz kalmıştım. Bir ara yorgunluktan düştüm, hastanede serum alırken kendi kendime öleceğimi düşündüm. Ailem yok, kız arkadaşımdan ayrıldım… Bu yalnızlık duygusu bir bakıma insana güç veriyor ama biraz da can sıkıcı oluyor bazen.

Fotoğraflar: Uygar Taylan

Eyüp Tatlıpınar
23 Haziran 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; aksam.com.tr