Fraksiyon org: Şapka çıkartan slogan – Erkan Karaaslan

simitciYargısız infazların, faili belli katliamların yoğun olarak yaşandığı, aynı zamanda cevabının da verildiği, 90′larda atılan bu sloganın (ilk çıktığı dönem tamamı “Polis simit sat, onurlu yaşa, hedefimiz olma!” olan slogan) hala geçerli oluşu, yaşanan olayların günümüzle paralellik göstermesindendir.

Haziran ayaklanmasından sonra mücadele biçimi ve yöntemi üzerine birçok tartışma yaşandı. Biçim ve yöntem üzerine dar, geniş, uzun, kısa, doğru, yanlış birçok yazı yazıldı. Sonuç olarak, her kesimin üzerine düşeni doğru biçimde yerine getirmesi ve mücadele çizgisini/çıtasını bir üst noktaya taşıması ortak noktasında buluşuldu. Bu da yeni bir şeyler söylemenin yeni bir şeyler yazmanın gerekliliğini yüreğimizde ve beynimizde hissetmemizi sağladı. Evet, bir şeyler değişmeliydi…

“Polis Simit Sat Onurlu Yaşa!”

Geçmişi ya da günceli tartışırken köklerine inmeden, varoluşunu irdelemeden yapılan eleştiriler ve değerlendirmeler anlamlı ve yararlı olmayacaktır. Bu yazı, “Polis simit sat, onurlu yaşa” sloganından yola çıkarak, geleneğin karikatürize edilmesinin mücadelemizi bir adım ileriye götüremeyeceğini savunacaktır.

Bir deyişin ya da sözcük topluluğunun sloganlaşması zamana, sloganın yaratıldığı süreçlere ve toplumdaki karşılığına bağlıdır, bazıları güncelliğini yitirir bazıları da zaman karşısında ya küçük değişimler geçirir ya da ilk haliyle kalır.

Yargısız infazların, faili belli katliamların yoğun olarak yaşandığı, aynı zamanda cevabının da verildiği, 90′larda atılan bu sloganın hala geçerli oluşu, yaşanan olayların günümüzle paralellik göstermesindendir. Aslında bu slogan da 90′lardan bu yana küçük bir değişim geçirmiştir. Slogan ilk çıktığı zaman, tamamı “Polis simit sat, onurlu yaşa, hedefimiz olma!” şeklindeydi. Burada öncelikle halka; ‘biz sistemi uyarabilecek güçteyiz! mesajı verilmekteydi.

Nitekim uyarılar karşısında İstanbul Valisi, yayımladığı bir genelgeyle polislerin kolay hedef olmaması için taktıkları şapkaları çıkartarak görevlerini icra etmesini istedi. Devrimciler, bunu yaparken de kitlelere mantıksal bir önermede bulunularak “Onlar bunu yapmaya mecbur değil, bizim tarafımızda olmuyorlarsa da düşman saflarını terk etsinler, yoksa hedefimiz olmaya devam edecekler” propagandasını yapıyorlardı. Ez cümle, bu sloganın ortaya çıkış sebebi budur.

Bugün ise halkın artık gazdan, coptan, sudan bıkması ve kitleselliğine güvenerek bir meydan okuması söz konusudur. Yoksa kitlenin ne 90′lara dönme isteği ne de özlemi vardır; kaldı ki zaten haberi de yoktur 90′lardan. Sonuç olarak kitle kendisi karşısında egemenin çıkarlarını kollayanın onursuz bir iş yaptığını kabul etmiş ve o sloganla buluşmuş, daha güçlü haykırmış, daha güçlü bir anlam kazandırmıştır.

Kolluğa Rehberlik Eden Yok

Mesele, Serdar Türkmen’in yazısında ele aldığı gibi kolluğa onurlu bir yaşam için rehberlik etmek değil, teşhir olmuş kolluğun yüzüne bunu haykırmaktır, esas olarak pratik içinde bu gerçeği öğrenirken henüz polis şiddetine ve zorbalığına maruz kalmamış kitlelere öğretmektir.

Ayaklanmada yer yer devrimci militanlığı aşan cüret ve yaratıcılığı göz ardı etmiyoruz ancak kitlenin ardına takılıp sürüklenmek başka bir şey, onun içinde gelişip onu dönüştürmek başka bir şeydir. Polise karşı terbiyeli terbiyeli kitap okuyup, stadların bol küfürlü sloganlarını atan da, dozer kamulaştırıp TOMA kovalayan da aynı kitleydi.

Sorun bu kitleleri kendi talepleri etrafında örgütleyecek araçları ve dili çeşitlendirmek ise ‘geçmişi aşmak gerek’, önermesi doğru bir önerme. Ama “onur”, “tam bağımsızlık” gibi kavramları tahrif ederek daha hızlı koşamayız. Sloganlarımız çeşitlenecek elbette; fakat yoz, içi boş, ne ifade ettiği belirsiz sloganlar bizi en fazla, emperyalizme emperyalizm, faşizme faşizm dememek için kırk takla attıran lafazanlığa götürecektir.

Özcesi; daha iyisini bulmak için yaratıcılığımızın sınırlarını zorlamalı, ama önemli tarihsel süreçlerden süzülerek günümüze gelen birikimleri bir kalemde silip atmamalıyız.

19 Mart 2014
Kaynak: fraksiyon.org