Evrensel: Ölü çocuklar ülkesi – Adnan Gerger

Ah Berkin’im…
Ah benim gözleri sürmeli, saçları ırmak akışlı, teni anne sütü kokulu yavrum…
Ah Berkin’im, ne zaman bu coğrafyada çocuk bedenlerinizin üzerinde bir kızıl lekesi düşerse, o zaman o masum bakışlarınız aklıma geliyor. Uğur’umun, Ceylan’ımın, son yirmi beş yılda katledilen hepsinin isimleri bu ülkenin insanlık tarihine mıhlanmış 576 çocuğumun gözleri geliyor.
Ah Berkin’im, sen gelince aklıma Roboskî’den Halepçe’ye, Atina’dan Rojava’ya, Hiroşima’dan Ruanda’ya uzanan kanlı bir yeryüzünün bedelini o minicik bedenleriyle ödeyen çocuklar da geliyor. Elimde değil, bedenim bir hasat mevsiminde yakılan ateşler gibi tırmanan alevlerle göğe sarmalanıyor.
***
Ah benim Berkin’im, yokluğun hiçbir insanlığa yakışmıyor, hiçbir insanlık senin yerini dolduramıyor. Bir ülkede zamansız mevsimler, dipsiz düşlerin ayrıntısına dönüşüyor.
Yoksun sen; bir serabı çölden çalmayı becerdiğini sanan bir hırsız, cahil kitlelere konuşunca bir diktatör gibi heyecandan boğuluyor. Öte yandan bir anne bebekken sana sarılışının özetini gözyaşlarıyla aklına getiriyor. İşte o annenin içi, çaresizliğini anlatan bir okyanusta kopan fırtına oluyor. Milyonlarca insanın her yarasından lime lime kopan kabukların parçaları, yeryüzüne dağılıyor. O zalimliğini köpürte köpürte konuşmaya devam ediyor.
Ah benim devlet dersinde katledilen çocuklarım, cennet olsa da yetmeyen günler hep cehenneme dönüşüyor bu ülke. Ömrümüze bir gerdanlık gibi takılan günlerimizin ar damarı çatırdıyor. Demokrasi havarisi kesilenler yalanlarını, hırsızlıklarını, utanmazlıklarını ayakkabı kutularından polislerin kasklarına saklıyorlar. Bir önsöz gibi yazılıyor günler, ağrılı karanlık dolu yitik bir atlasın sayfalarına.
Sonsuzluğa uğurlanan Berkin, yalana sımsıkı sarılanlar senin çocukluk anılarından ürküyor, rüyalarında görmeye başladığı masumluğundan korkuyor, uykusuzluktan gözleri kapanıp başı önüne her düştüğünde silkinerek kalkıyor, yüzünü, boynunu soğuk sularla yıkıyor. Arkasına sığındığı o dini kavramların bile kendisini terk ettiğinin farkına varıyor, korkusu daha da büyüyor. Kafasında yanıtsız sorularla geçen geceler, senin yattığın o toprağın altındaki sessizliğe bürünüyor. Vicdansızlık lisanlı sancıyla ve kalabalıklarla başladığı o çile törenini sabaha karşı tüm dillerde ama tek başına kutluyor. Yalanla, rüşvetle, yolsuzlukla yürüttüğü iktidarı çatırdıyor. Senin bedenin gibi Berkin, o körpecik çocukların bedenlerine doymayan bir zalim avcı, balta girmemiş bir ormanda hükümlerini sorgulamadan uyguluyor. Yoksullukla terbiye ettiği insanlarla, milyon dolar ve avrolarla oluşturduğu paragöz çevresiyle uçuruma gidiyor.
***
Bu baba, bugün içindeki ateşi çoğaltıyor, kendi sözleriyle kendini cezalandırdığını sanma… Sadece duyduğu acı, tek tek her harfe dönüşüyor; öz yurdundan sürgün edilmiş bir çivi edasıyla dilinin ucundan yüreğinin ortasına çakılıyor. Gücenmiyor ama, hiddete de kapılmıyor.
Ah benim katledilen yavrularım, bu baba, yine de korkuyor. Henüz kendisinin bile tanımadığı korkularından, bildiğini sandığı kişi olmaktan bıkıp bilmediği, ama tanımak isteyeceği yeni biri olmaya kalkışmaktan korkuyor. Tüm endişelerinin onu sürükleyeceği acı dolu yeni yolculuklara çıkan ülkesinden, hayal kırıklığına uğratmasından, bu halktan yeniden gücenmekten korkuyor. Bir yerde olmanın, her yerde olmak ile aynı şey olduğunu bilmeden besliyor bu korkusunu. Çünkü o baba, sizin ölümünüzden nemalanan bu insanları gördükçe; bu korkusundan, kendini aramak için değil kendinden kaçmak için gelecek günlere olan inancındaki gerçeği bilerek gizliyor. O baba artık kararsızlığından değil korkuyla yüzleşmek için hep yeni sözcükleri kullanmaya başladığı andan itibaren korkmuyor. Oysa masallar dinleyerek büyüyen insanların yalanlara kolayca inanmaya dönüşen kalabalıktan utanç duyduğunda, o yüreğinde korkularından eser bile kalmıyor.
***
Ne diyor, usta Şair Bedri Rahmi Eyüboğlu:
“Aşk, bir eşkıyanın hayata itirazıdır/ Susarsa çatışma/ Konuşursa savaş/Yazarsa destan/ Severse devrim olur/ Tut ki ben bir eşkiyayım…”
Ah Berkin’im… Ah benim mini mini katledilen yavrularım. Siz aşkı bilmeden öldünüz, ben sizi bir eşkıyanın aşkı gibi seviyorum. Söz.

Adnan Gerger

18 Mart 2014

 

Haberin kaynağı için tıklayın; evrensel.net