Radikal: Selfie gerçeği

selfıeSosyal medya platformları sayesinde iletişim alanları o kadar canlandı ki standart bir alıcı-verici ilişkisinin boyutları, insanın düşünsel alanın alamayacağı kadar büyüdü. Bu platformlar “Kitle iletişim” tartışmalarını ve biçimlerini bir kenara bırakarak oldukça hareketli mobil bir iletişim olanağı yaratarak yeni medya biçimini oluşturdu. Bu doğrultuda Facebook – Twitter gibi oldukça yaygın kullanılan siteler her bireyin birer medya aracına dönüşmesine de neden oldu. Artık medya sahibi olan kişilerin ya da bu kişilere hükmeden otoritenin belirlediği alıcıdan çıkan veriler, pasif bir kitleyle buluşmuyor. Herkes düşüncelerini, fotoğraflarını, videolarını kendi istedikleri biçimde kullanarak muazzam bir bilgi ağı oluşturuluyor.

Üstelik medyanın bu biçimi eski teknolojilere göre süper bir hızla yayılıp dünyanın her yanındaki insanla buluşabiliyor. Elinde kamerası, fotoğraf makinası olan herkes muhabire dönüşerek, dünyanın geri kalanını, kendi yorumlarıyla harladıkları bilgilerle ve haberlerle donatıyor.

Bu özetin somut hali Eskişehir’de kısa bir süre önce yaşandı. 7 Mart günü Tayyip Erdoğan‘ın Eskişehir’e geleceğini öğrenen halk kısa süre içerisinde toplandı. Yüzlerce kişi bu durumu protesto etmek için yürümek istedi. Ancak bilindiği üzere Tayyip Erdoğan’ın uğradığı her ilde sıkı yönetim koşulları geçerli oluyor. Miting alanının çok uzağında olmasına rağmen daha eylemciler birkaç adım atmıştı ki polis cami dahil her yere saldırdı. Çok sert olan polis müdahalesinin ardından (Hatta polisler gözaltına aldıkları öğrencilerin üzerlerine bile zıpladı) 203 kişi gözaltına alındı. Gözaltılara rağmen binlerce kişi gece yarılarına kadar eylem yapmayı sürdürdü. Hatta eylemler o kadar etkili oldu ki Tayyip Erdoğan Eskişehir mitinginde şu açıklamayı yaptı: “Çocuklarıma helal lokma yedirmedim.”

Ben de o gün gözaltına alınanlar arasındaydım. Büyük ölçüde şiddet gördük, plastik mermilerle bacağı paramparça olanlar, beyin travması geçirenler, kolu çıkanlar, üstü başı yırtılanlar, sinir krizleri.

Ancak hem Erdoğan’a hem de polis şiddetine karşı direnirken gülümsemelerimiz hiç eksik olmadı. Ne de olsa gülmek dahi bizim gibi toplumlar için devrimci bir eylemdi. Saatlerce bekletildiğimiz gözaltı aracında aklımıza geleni aniden yaptık. Herkesin bildiği gibi polis zeki değildir. İşte biz de bu zeki olmama durumundan yararlanarak aracın içerisinde bir selfie çektik ve sanırım selfie tarzına da bambaşka ve yeni bir anlam eklemiş olduk.

Aslında biz kimseden farklı değiliz. Bizler AKP‘li olmayan herkes gibi fiziksel ve psikolojik şiddetin en ağırına karşı kalıyoruz. Eylemlerde bize karşı TOMA’lar, gaz bombaları ve plastik mermiler kullanılırken; televizyonlarda ve internette her gün ateistler, teröristler, türbanlı bacılara saldıranlar hatta üzerine işeyenler, camilere ayakkabıyla girenler olarak tanımlanıyoruz. Ama bunca şiddetin, baskının ve muazzam derecede otoritenin içerisinde bizi diğerlerinden ayıran çok önemli bir şey var: Gülebilmek.

İşte biz sadece güldük, gülerken de bunu fotoğrafladık. Fotoğrafımız bütün dünyaya yayıldı. Ulusal ve uluslar arası basının gündeminde geniş yer etti. Bu ne bizim sadece gözaltına alınmamızla alakalı, ne de karakterlerimizle. Bu fotoğraf devlet tarafından özgürlükleri engellenen, saatlerce şiddete maruz kalan gençlerin dahi gülebileceğiyle alakalı bir durumdu. İşte biz de tam bu yüzden bu kadar sahiplenildik.

İnanıyorum ki bu kadar kutuplaşmış, her gün ölüm haberlerinin geldiği ülkemizde bir gün mutlaka Berkin’in getirdi güneş ısıtacak hepimizi. Ve dünyanın en büyük ve güzel selfie’sini bütün bir halk el ele tutuşarak çekeceğiz.

Ali Emre Mazlumoğlu
14 Mart 2014
Haberin kaynağı için tıklayınız: http://blog.radikal.com.tr