Yurt: ‘Gezi-PKK kardeşliği’ymiş! – Ayşenur Arslan

Her seferinde aynı soru takılıyor aklıma: Bunlar bizi mi aptal sanıyor? Yoksa “kendi akıllarıyla” ancak bu kadar mı oluyor?

Müzakere süreci bitmese ya da “bitti” açıklaması yapılmasa da bıçak sırtında. İktidar ile Öcalan arasındaki mutabakat askıda. Bunu, sadece PKK/BDP cephesinden gelen tepkilere bakarak söylemiyorum. İktidara yakın gazeteler, kalemler artık itiraf etmeye başladı.

Yeni Akit Gazetesi birkaç gün önce “PKK – Gezici Hain Planı” diye manşet attı. “Suriye’ye yapılacak olan müdahaleye Türkiye’nin de dahil olması halinde içerideki Gezicilerle PKK’lılar bir olup Hükümet’i arkadan vurmayı planlıyor” diye fal açtı.

Dün de (TMSF tarafından el konulup Erdoğanlaştırılan) AKŞAM Gazetesi’nde, Genel Yayın Yönetmeni (eski AKP Milletvekili) Mehmet Ocaktan kaleme davrandı. “Gezi-PKK kardeşliği” yazısı yazdı.

Yazının başındaki sorunun nedeni, işte bu! Bunlar bizi mi aptal sanıyor sahiden! Hani Geziciler “barış sürecini baltalamak isteyenlerin” koalisyonu idi. Hangi ara ne değişti de şimdi kardeş oldular?

MANEVRADAN BAŞLARI DÖNDÜ

Yanlış anlamayın. Kardeşliğe itirazım yok. Barışa olmadığı gibi.

Ama Erdoğan ve has kadrosunun sürekli aklımızı karıştırmasına itirazım var. “Bugün bunlarla barışılacak.. Hadi el ele tutuşun!”

“Şimdi bırakın o eli.. Karşıya geçin.. Bunlarla bugün de düşmanız!”

Dış politikada ne yaptılar, daha doğrusu yapamadılarsa; aynısını içeride de “yapamıyorlar”. Düşman yaratmaktan, kriz üretmekten öteye gidemiyorlar.

İşte Mehmet Ocaktan’ın yazısından bir bölüm:

“Gezi-PKK kardeşliği aslında çok da yabancısı olduğumuz yadırganacak bir durum değil. Malum, Silivri’de Ergenekon kararının verildiği son günde bazı sanıklar, ‘Sonbaharda görüşürüz’ diyerek bazı imalarda bulunmuşlardı. Şimdi de Cemil Bayık, bir taraftan ulusalcılara göz kırpıyor, bir taraftan da ‘Ekim başına kadar ikinci aşamanın bitmesi gerekir, yoksa…’ diye tehditlerde bulunuyor. Şimdilerde, Kandil-Gezi hattında oluşturulmaya çalışılan ittifak, esas itibarıyla Kürt sorunu konusunda cesur adımlar atan Başbakan Tayyip Erdoğan’ı etkisizleştirmeyi ve Türkiye’yi yönetilemez hale getirmeyi amaçlamaktadır. Eğer ‘çözüm süreci’ olmasaydı, Erdoğan böylesine bir nefretin hedefi haline gelmez, Gezi’nin arkasına gizlenerek hazırlanan ‘Toplum mühendisliği’ projeleri içeride ve dışarıda Türkiye’nin önünü kesmek için sotada bekleyen ‘şişman kediler’in iştahını böylesine kabartmazdı.”

DEMOKRASİ BİLE ARAÇ OLUNCA…

Mehmet Ocaktan bu satırları inanarak mı yazdı? Verileri neler? İmralı-Ankara-Kandil hattı ne zaman koptu da Kandil-Gezi hattı kuruldu?

Ayrıca “Gezi /Geziciler” derken neyi kastediyorlar? Sokaktaki çocuklar bile farkında; Gezi, tek başına siyasi bir güç / hareket değil. Demokrasi talebiyle sokağa çıkan onlarca “benzemez” arasında bir köprü.

Bunu Ocaktan veya Yeni Akit bilmez mi? Bence bilir. Ama demokrasinin kendisine “araç” gözüyle bakanlar, gündelik politikada her türlü manevrayı hiç düşünmeden yapar.

Şimdiki manevranın amacı da belli: Seçimler yaklaşırken, Erdoğan “Kürt sorununu çözen, terörün önünü kesen cesur lider” olacaktı. Öcalan’a vaat ettiklerini yerine getiremeyeceklerini de, müzakere sürecinin kolay kolay barışa evrilmeyeceğini de biliyorlardı. Zaten bu yönde ne somut bir projeleri vardı ne de görünür bir yol haritası..

Vaktiyle bunları söyleyenler, barış düşmanı ilan edilmişti. Şimdi de “PKK ile el ele vermiş hainler” oldu. Çünkü sürecin bitişini izah edebilmeleri gerekiyor. “Kabahat bizim değil” diyecekler. “Kabahat, Erdoğan’ı devirmek için ittifak yapan Geziciler ile PKK’da” diyecekler.

Diyorlar da! Hiç utanıp sıkılmadan, herkesi aptal yerine koyup diyorlar! Yalnız, herkesi bir süreliğine kandırabileceklerini.. Bazılarını hep kandırabileceklerini.. Ama herkesi hep kandıramayacaklarını unutuyorlar.

SİYASETTE “GÜL” KOKUSU!

Erdoğan ile Gülen, ya da genel olarak ifade edersek iktidar ve Cemaat arasındaki kavga iyiden iyiye su yüzüne çıktı.

Gazete köşelerindeki atışmalar, AKP içindeki kıpırdanmalar giderek artmaya başladı. Kavganın boyutuna dair en çarpıcı örnek ise Fethullah Gülen’in twitter mesajıyla geldi: “Hayatını gayri-ciddî yaşayanlarda kalbî hayat olamaz.. Onların ağlamaları da ayrı bir yalandır.”

Mesaj, Erdoğan’ın canlı yayındaki (durduramadığı) ağlaması üzerine gelmeseydi, muhatabını tartışıp dururduk belki. Ancak zamanlaması itibariyle muhatap çok net: Erdoğan!

Geçtiğimiz günlerde, yine zamanı ve zemini açısından önemli bir anket yayınlandı. Today’s Zaman’da, yani Zaman’ın İngilizce versiyonunda yayınlandı anket. Gerçekleştiren de, geçmişte AKP’nin pek itibar ettiği MetroPOLL idi.

Ayrıntılara yer vermemin nedeni, kaynağı hakkında fikir sahibi olmanız. MetroPOLL, örneğin 2012 başında yaptığı ankette AKP’nin oyunu yüzde 50 bulmuştu. Sonrasında da, elde ettiği sonuçlar iktidarın da muhalefetin de itiraz etmediği bulgulardı. Haziran ayında ise -Gezi olaylarının ardından- AKP’nin yüzde 35’e kadar gerilediğini iddia etmişti.

BUGÜNLERDE ÇANKAYA’YA DİKKAT!

Birkaç gün önce yayınlanan son anket, çok daha çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde bile zorlanacağını gösterdi. Elbette, karşısına Cumhurbaşkanı Gül çıkarsa. Bir süredir sandık tarifinden Suriye meselesine kadar ters düşen Erdoğan-Gül ikilisi, Çankaya sandığında karşı karşıya gelir mi? Şimdiden söylemek zor. Ancak MetroPOLL’ün anketi “olabilir” diyor.

GÜL ERDOĞAN’I GEÇTİ: “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Çankaya’da kimi görmek istersiniz?” sorusuna yüzde 24.8 “Gül”, yüzde 19.3 “Erdoğan” dedi.

YARIŞIRLARSA GÜL ALIR: Cumhurbaşkanlığı seçimine sadece Gül ve Erdoğan’ın katılması durumunda, ankete katılanların yüzde 50.3’ü “Gül”, yüzde 29.3’ü “Erdoğan” yanıtını verdi.

AKP’DE DE YARI YARIYA: AKP seçmeninin yüzde 46’sı Erdoğan’ı, yüzde 44’ü Gül’ü destekleyeceğini belirtirken; muhalefet partilerinin tercihi Gül’den yana oldu.

ERGENEKON SORUSU: Ankette Ergenekon davası ile ilgili sorular da yöneltildi. Ergenekon kararlarının “adil olmadığını” düşünenlerin oranı yüzde 38.6, “kararların adil olduğunu” belirtenlerin oranı ise yüzde 35.2 oldu. Yüzde 26.2 oranında kişi ise fikir belirtmedi.

MEDYAYA MÜDAHALE VAR: “Hükümetin TV ve gazetelere müdahale ettiğini düşünüyor musunuz?” sorusuna ise, yüzde 55.8 gibi çok önemli bir kesim “Evet düşünüyorum” yanıtını verirken, yüzde 37.1’i “düşünmüyorum” dedi.

Şimdi bu verileri bir araya getirin.. Zaman Gazetesi, AKP’nin aleyhine döndüğü için mi böyle bir ankete yer veriyor? Yoksa Erdoğan, anketin gösterdiği oranlarda ve yine anketin sergilediği nedenlerle düşüşe geçtiği için mi Cemaat “karşı safa” geçti?

Ama bu soruları bir yana bırakalım.. Sonuçlar, halkın yavaş yavaş uyanmaya başladığını göstermiyor mu? Baksanıza, Zaman Gazetesi, Ergenekon davasında en ateşli sloganları atan cephede olduğu halde bugün “kamuoyunun ikna olmadığını” söylüyor. Söylemek zorunda kalıyor.

Erdoğan’ın gidişatı ise sadece bu anketle değil, son günlerdeki tüm hamleleriyle “tükenişe geçtiğini” gösteriyor. Muhtemelen bu nedenle, başta ABD olmak üzere BAZILARI Erdoğan’ın yerine alternatif arıyor.

GÜNÜN SORUSU

Dün, yüreğimiz ağzımıza geldi. Rusya Dışişleri Bakanlığı, Doğu Akdeniz’e doğru (yani Suriye’ye) iki balistik füze atıldığını duyurdu. Hemen ardından açıklama geldi. Meğer ABD İLE İSRAİL FÜZE DENEMİŞ!. Habere tepkiler yağdı. İktidar partisi AKP’nin kurucularından Ayşe Böhürler’den de bir soru geldi: “Bu füze bilmecesi, savaş çıktı işareti taşır mı?” Doğrusu bilemeyeceğiz Ayşe Hanım. Genel Başkanınıza sormanız lazım. Sonra cevabı bir zahmet bize de söylerseniz seviniriz.

Ayşenur Arslan
4 Eylül 2013
Kaynak: yurtgazetesi.com.tr