Birgün: Diyarbakır’ın ‘Gezi askerleri’

Amed’de bir kahvehanede Gezi askerleri diye bir şaka var. Nedeni Gezi direnişi için İstanbul’a gelen iki kafadarın çektirdiği hatıra fotoğrafının, meşhur ‘Çanakkale şehitleri’ fotoğrafıyla neredeyse bire bir olması…

diyarbakır

Diyarbakır, surlarından sokaklarına kadar dokusuna siyaset işlemiş bir şehir. Kentteki birçok kahve açık kürsü durumunda ve her sosyo-ekonomik çevreden Amedli sizinle gündemin herhangi bir konusunu konuşacak kadar gündem takip ediyor. Böylesi bir kentte Türkiye siyasi tarihine damgasını vuran Gezi direnişinin ne etki uyandırdığı sorusunun cevabında ise biraz hayalkırıklığı var. Bağlar’daki Gençler Roboski Katliamı’na değil ‘iki ağaca’ ayaklanılmış olmasını kabul edemiyor, öğrencilerde de ‘buradaki acılar, direnişler için batı ne yaptı?’ sorusu hakim, kahvelerde başlangıç tarihi itibariyle direnişin çözüm sürecini baltalamak için çıkarılmış olabileceği bile konuşuyor. Tüm bu gözlemler çerçevesinde ‘Batı ile doğu arasındaki duygu bağı bu kadar mı koptu?’ diyecek olursanız da imdadınıza “Diyarbakır’ın Gezi askerleri” yetişiyor. Bu son bölümde hem onların hikayesini hem Amed’in Gezi’sini okuyacaksınız.

Diyarbakır’ın ‘Gezi askerleri’

Amed’de bir kahvehanede Gezi askerleri diye bir şaka var. Nedeni Gezi direnişi için İstanbul’a gelen iki kafadarın çektirdiği hatıra fotoğrafının, meşhur ‘Çanakkale şehitleri’ fotoğrafıyla neredeyse bire bir olması

Türkiye’nin batısında “Kürtlerin Gezi direnişine yeterince katılmadığı, hatta BDP’nin ‘temkinli’ durduğu” eleştirilerinin yükseldiğini biliyoruz. Peki Doğu’dan nasıl görünüyor?

Bunu sormak için kentin kahvelerini gezerken Diyarbakırlı Gezi askerleriyle karşılaşıyoruz. Lakaplarının sebebi, Gezi direnişi için kalkıp İstanbul’a gittiklerinde çektirdikleri bir hatıra fotoğrafı. Kim farketmişse farketmiş ve o fotoğrafın meşhur ‘Çanakkale harbinde iki asker’ fotoğrafıyla aynı olduğu keşfedilmiş. Derken Amed’de onların bu fotoğrafı bir cep telefonundan öbürüne aktarılan, bakanın güldüğü bir fotoğraf olmuş ama onlar bundan rahatsız değil.

‘TELEVİZYONDA GÖRMEYİNCE GİTTİK’

Gezi’yi konuşmak için girdiğimiz kahvede hemen bu fotoğrafı gösterip onları işaret ediyorlar. Sonrasında onlarla muhabbetimiz başlıyor.

Bu, 45 yaşındaki Abdülrezak Kaplan ile 27 yaşındaki Yusuf Ayaz’ın gözünden Gezi direnişini görmek ve bölgede neden heyecan uyandırmadığını anlamak için iyi bir fırsat. İkisi de eczacı kalfası ve yakın arkadaşlar.

“Direnişi televizyonda görüp de mi gitmeye karar verdiniz?” diye soruyorum, “Televizyonda bir şey görmediğimiz için gittik” diye yanıtlıyor beni Yusuf. Bu destek ziyaretleri işlerin güçlerini de aksatmamış çünkü haftasonuna denk getirmişler.

GEZİ’DEKİ BARİKATLARI BEĞENMİŞLER

“Peki nereden öğrendiniz direnişi?” diyorum, twitter’dan takip ettiklerini ve gençlerin “Demek ki biz Kürt sorununu da bu satılmış medyadan öğrenmişiz” diye düşünmeye başladıklarını gördükleri anda derhal gidip bilet aldıklarını anlatıyorlar. “İstanbul’un gazı/copu farklı mı?” diye soruyorum ama çok konuşmayan Abdülrezak, “Bize nasip olmadı biz 7 Haziran’da gittik 9’unda döndük. Ama barikatlar çok güzeldi. Bize yabancı değil, biz buradaki eylemlerde ötürü profesyoneliz ama ‘demek ki burada da oluyormuş’ diye düşündük” diyor.

İÇKİ VE ‘ÖPÜŞME’ ELEŞTİRİSİ

Taksim’e ilk adım attıklarında ‘kimle konuşuruz, nasıl karşılanırız’ kaygısı taşımışlar ama gittiklerinde “Size Amed’den selam getirdik, desteğe geldik” deyince karşılaştıkları tavır bu kaygıyı silmiş atmış. Ama eleştirdikleri şeyler de var; eylem yerinde alkol içilmesi ve ‘sevgililerin fazla sarmaş dolaş olması’ gibi. Hatta bu konuda tartışmışlar. Bira için öpüşen bir çifte “Böyle sarmaş dolaş eylem olur mu?” diye sormuşlar, kadın da “Sen bizim ne kadar gaz yediğimizi biliyor musun?” demiş. “E sen ne dedin?” diye soruyorum Abdülrezak’a hazır alışmışken konuşsun diye, bıyıkaltından gülerek anlatıyor: “Ben de ‘Biz senin ne kadar gaz yediğini öğrendik de geldik zaten. Peki sen bizim 30 yıldır yediğimiz gazı, copu, mermiyi biliyor musun?’ dedim ben de.”

‘PARKTAKİ GİBİ YAŞAMAK İSTERDİK’

Bu durum üzerine uzun konuşuyorlar çünkü “bazılarının pikniğe gelir gibi eylem yerine gelmesini yadırgamışlar” ama devrimci örgütleri ayırıyorlar: “Orada da buradaki gibi profesyoneller vardı. Onlar diğerleri gibi değildi.”

İkilinin en çok etkilendiği şey ise park içerisindeki komün yaşantı olmuş. “Çay alıyoruz, ‘ne kadar?’ diye soruyoruz, ‘bedava, bunlar çapulcu malı’ diyorlar. O dayanışma çok güzeldi” diyor Yusuf. Öyle bir dünyada yaşamak isteyip istemediklerini soruyorum, “Soru mu bu şimdi” der gibi gülüyorlar: “Kim istemez abi!” Konuşurken Yusuf bir yandan ‘çapulcu berber’ ile fotoğraflarını gösteriyor bana. Parkta tek kelimeyle ne gördünüz diye soruyorum, Abdülrezak yanıtlıyor: “Hoşgörü gördük. Hatta aramızda Doğu’da bu kadar hoşgörü yok diye konuştuk, tartıştık.”

‘KATILSAYDIK ERDOĞAN YIKILIRDI’

“Siz buradan kalkıp gitmişsiniz ama genel olarak Kürtlerin Gezi’ye çok katılmadığı söyleniyor” diyorum, Abdülrezak suskunluğunu bozuyor:

“Çözüm süreci olmasaydı, Kürtler de katılsaydı hükümet yerinde duramazdı. Diyarbakır’da ayaklansaydı artık Erdoğan’a geçmiş olsun derdik!” BDP’nin direnişteki temkinli tavrı konusunda ise Yusuf biraz hayıflanıyor: “Bir yandan iyi oldu çünkü Kürtler katılsaydı AKP bahane edip müzakereden çekilebilirdi ama diğer yandan çok güzel bir şeye katılamadık. Şimdi bakıyorum da AKP’nin adım atacağı falan yok. O yüzden diyorum ki keşke burası da katılsaydı da ne olduğunu görseydik!”

Çaylar da bitiyor, sohbet de; Yusuf’tan fotoğrafı bana da yollamasını istiyorum, “Dalga geçmezler değil mi?” diye soruyor, teminat veriyorum: “Geçmezler, herkesin çok hoşuna gider…”

Onurkan Avcı
02 Eylül 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız;birgun.net