Etha: ‘LGBT örgütleriyle tartışmalar partiye çok şey kattı’

EHP Genel Başkanı Sibel Uzun bir dönem güçlü bir LGBT örgütleri olduğunu hatırlatıyor. LGBT örgütleriyle yaptıkları tartışmaların partilerine çok şey kattığını ifade eden Uzun, “LGBT hareketi sadece nefret cinayetlerinde değil, her konuda sözünü söylemeli” diyor.

sibel-uzun“Solun LGBT ile imtihanı” başlığı altında gerçekleştirdiğimiz dizi söyleşilerin bugünkü konuğu Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Sibel Uzun. LGBT mücadelesini patriyarkal kapitalizme karşı mücadelenin bir parçası olarak gördüklerini belirten Uzun, bir dönem güçlü bir LGBT örgütlenmelerinin olduğunu hatırlatıyor.

LGBT’ler adına konuşmak istemediklerini, parti içerisindeki LGBT’lerden talep geldikçe siyaset ürettiklerini de ifade eden Uzun, “LGBTT örgütleriyle tartışmalarımız partiye çok şey kattı” diyor. Uzun, Lenin’in erkek egemenliğine ilişkin düşüncelerinin örnek alınması gerektiğini de söyleyerek, “LGBT hareketi sadece nefret cinayetlerinde değil, her konuda sözünü söylemeli” diyor.

‘PARTİ İÇERİSİNDE LGBTT’LERİN KENDİ ORGANLARI VAR’

LGBT meselesine ilişkin yaklaşımınızı açıklar mısınız?

Biz lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve transseksüelleri, toplumda ezilen bir kesim olarak görüyoruz. O yüzden de mücadele alanlarımız arasında onların demokratik haklarının kazanılması ve homofobik yaklaşımlarına karşı ezen-ezilen çelişkisinin ortadan kaldırılması için aslında patriarkal kapitalizme karşı kadın mücadelesi ile birlikte ittifak halinde yürüteceğimiz bir mücadele alanı olarak görüyoruz. Partimizde de LGBTT üyelerimizin kendilerinin seçtikleri temsilcileri oluyor, kendi organları oluyor. O organlardan merkezde temsil ediliyorlar. Kendi politikalarını belirleyebiliyorlar. Partinin genel bütünsel merkezi politikalarıyla buluşturmaya çalışıyoruz. Bunun dışında bağımsız, genel LGBTT hareketi içerisinde anlaştığımız, ittifak halinde olduğumuz, demokratik işleyen kurumlarda, platformlarda, birliklerde üzerimize düşen görevi yapmaya çalışıyoruz.

‘BİR DÖNEM GÜÇLÜ BİR LGBTT ÖRGÜTLENMEMİZ VARDI’

Parti içerisinde LGBT bireylerin merkezi düzeyde katılımını sağlıyoruz, parti politikalarına dedin, bunu biraz açabilir misin? Partinin bir LGBT örgütlenmesi var mı ve nasıl bir mekanizmayla ilişki kuruyor LGBT’lerle?

Program ve tüzüğümüzde buna yer veriyoruz. Bir süre ciddi anlamda bir örgütlenme içerisindeydi LGBTT arkadaşlarımız ve üyelerimiz. Bunların yöneticileri ve il düzeyindeki temsilcileri olabiliyordu. Şu anda üye olan arkadaşlarımız var. Yer yer EHP’li LGBTT’ler olarak açıklama yapıyorlar. Fakat şu anda merkezi düzeyde temsilcilerini seçecek durumda değiller. Ama tabii ki çoğunluk olduğu sürece merkezi düzeyde onların kendilerini ifade etmeleri, merkezi politikaları belirlemeleri açısından kapımız sonuna kadar açık. Bizde kadınlar, kadın temsilcisini seçiyor, gençler gençlik temsilcisini seçiyor. Bunlar merkez komiteye temsilcilerini gönderiyorlar. Kendi örgütlerinde hem politikalarını belirliyorlar, hem eylem kararlarını alıyorlar ve programatik ve politik metinlerini kendileri hazırlıyorlar, tartışmalar sonucunda.

Bu LGBTT için de bu şekilde. Biz sadece LGBTT’lere yönelmiş bu sistem içerisinde tek bir çelişkiden giderek çözülemeyeceğini düşünüyoruz. O yüzden bunu patriarkal kapitalizme karşı bir mücadele olarak görüyoruz. O yüzden de sosyalist bir partinin içinde sonuna kadar LGBTT’ler de, nasıl kadınlar böyle bir hakka sahipse, gençler sahipse, toplumun en ezilen kesimlerden biri olarak gelip tüm dünyayı değiştirecek iddiasının içerisinde onlar da olmalı diye düşünüyoruz.

‘GENEL SİYASET YÜKSELDİĞİNDEN LGBTT SİYASETİMİZ AZALDI’

Yıllar içerisinde EHP’nin LGBT meselesine yaklaşımında nasıl değişimler oldu. Mesela 5 yıl öncesiyle karşılaştırsan bu cümleleri rahatlıkla kurabilir miydin?

Kurabilirdik, çünkü, daha fazla kurabilirdik. Daha fazla LGBTT arkadaşlarımız vardı. Kadın hareketi nasıl bir dalgalanmayı yaşıyorsa, gençlik hareketi nasıl bir dalgalanmayı yaşıyorsa, LGBTT hareketi de bu tür dalgalanmaları yaşıyor. Sistemdeki çelişkilerin yoğunluğuna baskınlığına göre bu tür dalgalanmaları yaşıyor.

Beş sene önce mesela daha sistematik bir faaliyet yürütüyordu, EHP’li LGBTT arkadaşlarımız. Şu anda daha genel siyaset daha yükseldiği, aktığı için aslında daha az diyebilirim EHP içerisindeki LGBTT faaliyeti.

Şunu çok net söyleyebilirim. Parti kuruluş sürecinde programatik metnimizde, kuruluşumuzdan beri LGBTT’ler gündemimizde. Metinler içerisinde, maddelerimiz içerisinde yer alıyor.

‘LGBTT’LERİ YAŞATMAMIZ GEREKİYOR’

Süreç içeriside EHP’li LGBTT’ler daha örgütlü güç olarak var oldukları zamanlarda ne gibi çalışmalar yaptılar. Şunu öğrenmek istiyorum, EHP LGBT gündemine dair neler yaptı, somut olarak neler yapmayı planlıyor?

Bizim EHP’nin kadın örgütü açısından da biraz böyle oluyor. İşçi ölümleri açısından da böyle oluyor. LGBTT gündeme geldiğinde de onların yaşam hakkının kurtarılması bence çok acil bir sorun. Bir kere onları yaşatmamız gerekiyor. Toplumda var etmemiz gerekiyor. Artık varlık yokluk meselesi Kürtler için böyleyse, LGBTT için de bu şekilde önümüze geliyor.

Uzun bir süre nefret cinayetlerine karşı ittifaklarımızla birlikte gündeme geldiği anda, birlikte eylem, açıklama, politik tavır alma açısından bir takım faaliyetler ve eylemlilikler yürüttük. Bir başka aşamada aslında bence LGBTT’lerin istihdamı. Bununla birlikte paralel gelişebilecek olan, onların sokakta var olan, onlara dayatılmış yaşamdan kurtarmak için gerekli olan işsizlik konusunu, istihdam edilmeleri konusunu çözme konusu bizim için çok temel bir konu.

‘GÜLER ZERE SÜRECİNDE LGBTT’LERLE ORTAK TUTUM ALDIK’

Somut bir politika haline getirip, ortak yürüteceğimiz mücadele alanlarında dile getirme konusu da gündemimizde yer aldı. Bunun dışında çok uzun süre LGBTT arkadaşlarımızla birlikte biz ,hatırlarsın mesela, Güler Zere için çok ciddi yürüyüşler yaptık. O dönem tartışmalar da oldu. O dönemlerde, arkadaşlarımızın genel siyaset alanı temsilen devrimci hasta tutsak, ölmek üzere olan bir kadın arkadaşımız için Güler Zere için LGBTT arkadaşların sokağa dökülmesini çok kıymetli bulduk. Nasıl şimdi Gezi direnişi gündemde onlar yer alıyorsa, o zaman da Güler Zere’de yer aldılar.

Biz çok yakıcı bir şekilde LGBTT arkadaşlarımızın karar organlarında eylem içerisinde olmak istediği sürece, var oldukları sürece yer almaları gerektiğini savunduk sonuna kadar. Canlı bir tartışmaydı o tartışma ve biz onlarla birlikte tavır aldık. O platformda o olsun, olmasın tartışmaları sürerken, onlarla birlikte tavır aldık.

‘LGBTT ÖRGÜTLERİYLE TARTIŞMALAR PARTİYE ÇOK ŞEY KATTI’

Yine Ahmet Yıldız konusu önemli bir konu. Benim unutamadığım konulardan bir tanesi. Ve elbette ki kadın cinayetleri ile ilgili İzmir’de üç seri cinayet diye anılan, Siyah Pembe Üçgen’den arkadaşlarla birlikte müdahil olduğumuz bir dava var. İki kadın, bir transseksüel arkadaşımızı kaybetmiştik. Orada çok güncel, kadın cinayeti ve nefret cinayeti konusunu güncel olarak ele aldık. O davada üç kez ağırlaştırılmış müebbet verdirdik birlikte. O da gündeme taşımak bakımından güncel ve pratik örneğimiz sayılabilir.

Bu arada tartışmalar da yürüttük. Kadın Kapısı’ndan arkadaşlarla tartışmalar yürüttük. İstanbul LGBTT’yle tartışmalar yürüttük. Bir araya gelip, ‘Ne olmalıdır, para karşılığı cinsel ilişkiye neden zorlanmaktadır? Ne yapmalıyız, sokakta çalışanlara ne yapmalıyız’ gibi, LGBT hareketinin oldum olası gündeminde olan tartışmaları da birlikte yapabildik mesela. O da fazla şey kattı partimize.

‘LGBTT’LER ADINA KONUŞMAK İSTEMİYORUZ’

Parti içine dönük bir mücadeleden bahsedebilir miyiz. Bildiğimiz üzere homofobik, transfobik bir toplumda yaşıyoruz ve homofobi transfobi her yerde. EHP kendi içinde homofobi ve transfobi atölyeleri yaptı mı? Buna ilişkin plan projeniz var mı?

Bizim aramızda LGBTT arkadaşlarımız var. Onlar bizimle birlikte işçi ölümlerine, kadın cinayetlerine karşı mücadele veriyorlar. Ama örgütlü bir biçimde, bu konunun çalışmasını yapalım, toplantısını yapalım demedikleri sürece bizler onlar adına yapmayı doğru bulmuyoruz. Onlar adına konuşmuş ve onlar adına karar vermiş oluyoruz. Ama elbette ki hem sosyalist feminizm üzerine yaptığımız okumalarda kadın örgütünün varlığı ve sadece sadece kadınlara yönelen çalışmalarI bazen yeterli görmüyoruz. O durumda diyoruz ki, erkek arkadaşlarımızla da bu konuları konuşalım. Onlara da bir bakış açısı katar diyoruz.

Sonuçta nefret cinayeti gündeme geldiğinde ya da Onur Yürüyüşü gündeme geldiğinde bunun politik anlatımını yapabiliyoruz, genel toplantılarımızda. Bu da atölyenin çok ötesinde bir şey, siyasal bir bilinç katıyorsun, ona üyelerin gidiyor. Üyelerine anlatıyorsun, yeni katılan parti dostuna diyorsun ki, bu Onur Yürüyüşü şuna tekabül etmektedir, diyebiliyorsun mesela. Bu şekilde ilerliyor. Ne kadar LGBTT gündeme geliyorsa, bizde ister istemez o paralellikte gidiyoruz. Hiç gündemde değilken, hiç yokken, biz onlar adına şunu yapıyoruz, şunu diyoruz diyemiyoruz. LGBTT hareketi yükselince ve gündeme gelince gündemleşebiliyor ve partimize katılımlar olabiliyor. Yani öbür türlü çok önemli onlar adına şunu yaptık, bunu yaptık diyemiyoruz.

Peki parti içerisinde homofobik, transfobik yaklaşımlara yaptırımı var mı, tüzükte veya başka organda?

Tabii ki.

‘PARTİDE LGBTT’LERE SÖZLÜ YA DA FİZİKİ TACİZ KABUL EDİLEMEZ’

Nasıl bir yaptırım var. Böyle bir olayla karşılaştığınızda, nasıl yüzleştiniz?

Bugüne kadar cinsel yönelimi dolayısıyla bir arkadaşımıza karşı bir suç teşkil eden bir durum olmadı. Bu gündeme gelirse disiplin ve soruşturma konusu bizde keskin işler. Bu konuda tavizsiz bir örgütüzdür. O yüzden cinsel kimliği veya yöneliminden dolayı herhangi sözlü ya da fiili olarak taciz ve tecavüzün gündeme gelmesi asla kabul edebileceğimiz bir şey değildir. Para karşılığı cinsel ilişki konusu asla kabul edebileceğimiz bir şey değildir. Bu konuda hem politize ederek, hem taraflarıyla birlikte ele alarak net bir şekilde uzaklaştırma, üyelikten çıkarma düzeyinde partinin ilişkinin kesilmesi üzerinde olabilir. Tereddüt etmeyiz, bu konuda tavizsizdir.

‘LENİN’İ ÖRNEK ALMALIYIZ’

Sovyetler, Küba deneyimi ve başka sosyalizm deneyimleri var. Özellikle Sovyetler deneyimi üzerinden soruyorum. Buradaki sosyalist deneyimlerin LGBT meselesine nasıl yaklaştığını biliyor musunuz? Buna ilişkin çalışmanız hem sizin ve hem partinizin var mı?

Kadın okumalarında Lenin’e baktığımızda, aslında Lenin’in kadın kurtuluş mücadelesine önemli bir bakış açısı kattığını düşünüyoruz. Gerçekten de erkek egemenliğini, patriarkayı çok keskin eleştiriyor. Bunu güncel manada şimdiki tartışmalarımız gibi gelişkin yer verilmemiş. Ama erkek egemenliğine karşı, erkek egemenliğini kınayan, sosyalist bir devlette erkek egemenliğiyle hesaplaşan bir takım açıklamalarda bulunmak çok ileri bir şey. Kolontay’dan bile daha keskin bir şekilde yapıyor. Onları bayağı ileri buluyorum.

Önümüzde sonuçta, LGBTT hareketinin bildiğimiz en yükselen ses Amerika’dan gelmiş durumda. Tarihe dönüp baktığımızda iyi ki de başlamış bir yerlerden. Hangi tarihe bakarsak bakalım, varlığı yadsınamayacak, reddedilemeyecek, varlığımıza armağan olması gereken bir kesim LGBTT kesimi. O yüzden dillendiriyor olmak, yeniden tarifliyor olmak, bunları yeniden izini sürüyor olmak çok önemli. Güncel manada da aslında biz sosyalistler olarak anayasada, Türk Ceza Kanunu’nda nasıl kadın cinayetleri için talep içerisindeysek, cinsel yönelim için de bir talepte bulunmaya çalışıyoruz, bunun izini sürüyoruz. Bir parçamız ve ittifakımız olarak görüyoruz. O yüzden de aslında Sovyet deneyiminden de biz erkek egemenliğine bakış açısıyla tartışmasını Lenin’i örnek olarak almalıyız, dönüp bakmalıyız diye düşünüyoruz.

‘LGBTT HAREKETİ GEZİ DİRENİŞİNDEN İYİ ETKİLENDİ’

Son sözlerin…

LGBT hareketinin son dönemde güncel olarak Gezi direnişinden çok iyi bir şekilde etkilendiğini düşünüyorum. Onur Yürüyüşü’ne karakterini veren o oldu. Dora’nın cinayetinden hemen sonra refleks gösterebildi. Diyarbakır’da bir eylem olduğunu ETHA’nın haberlerinden okudum. Bunlar bizi umutlandırıyor. LGBTT’leri de cesaretlendiren bir şeydir eminim.

Bunlar süreklilik kazanırsa ve Gezi direnişinde LGBTT’ler nasıl biz de varız diyorsa, aslında milyonların, binlerin, yüzlerin, onların varolduğu genel dünyadaki, sistemdeki, AKP karşıtı politikalardaki, anayasalardaki, TCK’daki ne varsa bunlara karşı sözünü söylemeleri gerekir. Buna çok ihtiyacımız var. Sadece nefret cinayetleri gündeme geldiğinde açıklama değil, bu konularda mutlak suretle bir arada olmalıyız. O yüzden keza Kürt sorunu konusunda, kadın cinayetlerine karşı sadece İzmir’deki davalarda değil de bütün davalarda bir arada olmayı çok isteriz. LGBTT hareketinin büyümesi için elimizden ne geliyorsa önümüze geldiğinde içerisinde olmaya, aklımızı ve pratiğimizi katmaya devam edeceğiz.

Yıldız Tar
17 Ağustos 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; etha.com.tr