Birgün: Gezi’nin işsizler ordusu – Gülşah Karadağ

issizlerGezi direnişine katılan milyonları gözlemleyenler, ağırlıklı olarak üç unsura dikkat çektiler. 1-Kadınlar ön plandaydı. 2-Çoğunluk gençti. 3-Polisin ölümüne saldırılarına rağmen direnişe şekil veren, Uykusuz’dan bir arkadaşın ifadesiyle karikatüristleri dahi ‘ezikleyen’ bir ‘orantısız zeka’ kullanımı vardı.

Bu tabloya bakarak, AKP’nin yasakçı ve/veya muhafazakar politikalarından en çok etkilenen, bireysel özgürlüklerine ket vurulduğunu düşünenlerin isyan ettiğini söylemek mümkün. Nitekim kahve sohbetlerinden gazete köşelerine “Gezi’de ne oldu?” sorusuna yanıt arayan herkes, kürtaj hakkına baskıdan içki yasaklarına, değişen devlet ideolojisinden artan muhafazakarlığa ve hükümet erkanının uzman dinlemez, insan aşağılar tavrına kadar halkın ‘damarına basan’ ne gelişme varsa sayıp, isyanın ‘heterojen’ yapısına vurgu yaptı.

Evet, isyanın sosyal yapısı heterojendi. Ya ekonomik yapısı? Bu sorunun yanıtı en basit tabirle ‘havada kaldı’, çünkü bu konu ne zaman açılsa bir ‘orta sınıf’ lafıdır aldı yürüdü.

Orta sınıf sorunlu kavram. Ekonomide benim bildiğim bir ‘orta direk’ vardır, bir de ‘orta burjuvazi’; kapitalist sistemi ‘ortalayan’ bu yeni kavram ise içinde geçen ‘sınıf’ kelimesine karşın, bir ekonomik durumdan çok sosyal durumu anlatır nitelikte görünüyor. Yani bir sınıftan çok, yeni dünyada statüsü değişen ‘beyaz yakalılar’ ile yaşam biçimleri birbirine yakınlaşan ‘memur’ ve ‘işçi’ kesiminin, ek olarak küçük iş sahiplerinin ortak kümesini anlatmakta kullanılıyor. Buna, ekonomik bir tahlil demek mümkün değil, buradan çıkışla Gezi için bir ‘homojen’ grup tanımlamak mümkün değil.

Ancak Türkiye’deki isyanın ekonomik bileşenini ararken, ‘homojen’ duruma işsizlik verilerinde rastlamak mümkün.

GENÇLER İŞSİZ
Türkiye’de Nisan ayı itibarıyla işgücüne dahil olan her 100 gençten 17′si işsiz. İsyanın çıktığı kentlerde bu oran (tarımdışı genç işsizlik oranı) yüzde 20,5. Gençlerin işsizlik oranı 2009 krizinde tarımdışında yıllık yüzde 29,8 ortalama ile rekor seviyeye yükselmişti. Son 10 yılda da hiçbir zaman yüzde 20′nin altına inmedi. Özeti şu: Türkiye’de on yıldır değişmeyen tablodur, işgücüne dahil olan kentli HER 5 GENÇTEN EN AZ BİRİ hep işsizdir.

KADINLAR DAHA İŞSİZ
Çalışan veya iş arayan 15-24 yaş arası gençlerden oluşan ‘genç işgücünün’ cinsiyete göre dağılımına bakıldığında, kadınların durumu iç acıtıyor. Son verilere göre Türkiye’de tarımdışı genç işsizlik oranı erkeklerde yüzde 18 iken kadınlarda yüzde 25,7. Arada yaklaşık 8 puanlık fark var. Son 10 yılın verilerine bakıldığında ise bu oranın yüzde 26-33 arasında gidip geldiği görülüyor. Yani değişmeyen biçimde on yıldır HER 4 GENÇ KADINDAN EN AZ BİRİ İŞSİZ.

GENÇLİK BİTSE DE İŞSİZ
Kentlerde kadınların işsizlik sorunu, erkekleri katlar seviyede. Türkiye’de son veriler itibarıyla tarımdışında genel işsizlik oranı yüzde 11,5; erkeklerin işsizlik oranı yüzde 9,9; kadınların işsizlik oranı ise yüzde 16. Bu oranlar, Türkiye’de kadınların işgücüne katılım düzeyleri erkeklere göre daha düşük olduğu halde ortaya çıkan veriler. İstatistiklere göre 28,3 milyon kişilik işgücünün 19,5 milyonunu erkekler oluştururken 8,7 milyonunu kadınlar oluşturuyor. 8,7 milyon kadından 954 bini işsiz.

İŞ BULMA SÜRESİ UZUN
Kadın veya erkek, Türkiye’de işsiz birinin iş bulması uzun sürüyor. Nisan itibarıyla 2 milyon 641 bir işsizin 768 bini 1-2 aydır, 688 bini 3-5 aydır, 408 bini 6 aydır, 129 bini 9-11 aydır, 648 bini 1 yıl ve daha uzun süredir iş arıyor. 6 ay ve üzerinde sürelerle iş arayanların oranı, toplam işsizlerin yaklaşık yarısını oluşturuyor.

İŞSİZ SAYILMAYAN İŞSİZLER
Resmi işsizlik rakamları 3 ay ve daha uzun süredir iş aramayan işsizleri ‘işsiz’ saymıyor. Oysa Türkiye’de ‘çalışmaya hazır olduğunu ancak iş aramadığını’ ifade eden, bu nedenle ‘işsiz’ sayılmayan 1 milyon 940 bin kişi bulunuyor. ‘Umutsuzlar’ diye bildiğimiz bu kitle toplamlara dahil edildiğinde, genel işsizlik oranı nisan itibarıyla yüzde 9,3 değil, yüzde 16′ya çıkıyor.

EĞİTİM İŞSİZLİK DEMEK
Gezi direnişine damga vuran ‘orantısız zeka’ya gelince… Bu zekanın bir izdüşümü de eğitim seviyesi olarak düşünüldüğünde, izdüşümünü eğitim seviyesine göre artan işsizlikte bulmak mümkün gibi görünüyor. Eğitim durumuna göre bakıldığında kadınlarda işsizliğin artış biçimi ise en iyi ifadeyle ‘alarm’ veriyor. Türkiye’de okur yazar olmayan nüfusta işsizlik oranı genelde yüzde 5,3; erkeklerde yüzde 12,3; kadınlarda yüzde 2,5. Lisealtı eğitimde genel oran yüzde 9,2′ye; kadınlarda yüzde 8,8′e yükselirken, erkeklerde yüzde 9,4′e geriliyor. Lise eğitimi almışlarda genel oran yüzde 11′e, kadınlarda yüzde 17’4 fırlıyor; erkeklerde yüzde 8,5′e iniyor. Mesleki veya teknik liselerde genel oran yüzde 10,6′ya; kadın oranı yüzde 19,9′a kadar çıkıyor; erkeklerde yüzde 10,6′ya iniyor. Yükseköğretimde genel oran yüzde 9,0; kadın işsizlik oranı yüzde 13,4; erkek işsizlik oranı yüzde 6,2.

BU DA MI TESADÜF
Türkiye’de işsizlik sorunu yapısal bir sorun. Resmi işsizlik yüzde 9,3; umudu kalmayanlarla birlikte işsizlik oranı yüzde 16. (Eksik istihdama, esnek çalışma biçimlerine hiç girmedik.) İşsizliğin yapısal sorununda en çarpıcı veri, bu sorunun gençlere, kadınlara ve eğitim seviyesine göre bakıldığında giderek büyümesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu, Gezi direnişine katılan milyonların heterojen yapısının ‘genel kesişim kümesi’ ile paralellik içeriyor. Gezi’nin homojenliğini ‘faiz lobisi’nde arayan hükümete bu kez biz  soralım: Bu da mı tesadüf?

Gülşah Karadağ
9 Ağustos 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; birgun.net