Hürriyet: Ya sizin çocuğunuz ekmek almaya giderken kafasından vurulsaydı ve 39 gündür uyanmasaydı?

BU başlıktaki soru var ya… Bitirir insanı.

Oyar. Mahveder.
Buna yürek mi dayanır?
Çocuğun ya, canın ya…
Ötesi var mı?
Orada, Berkin, öylece 39 gündür yatıyor.
İki beyin ameliyatı olmuş.
Bilinci hâlâ kapalı.
Bir daha hayata dönecek mi belli değil. Annesine babasına sarılabilecek mi belli değil.
Bu satırları okuyan herkesin -adım gibi eminim- çocuğunun kılına zarar gelecek diye aklı çıkıyordur. Peki o zaman Elvan ailesi?
Onların suçu ne?
Pazar günü ekmek almaya gitmek mi? Fırına varamadan, kafasından vuruldu. Komada. Uyanıp uyanmayacağı belli değil.
Geri gelse de, eski Berkin olarak gelemeyecek.

Benim anlayamadığım evet olan oldu, büyük acılar yaşandı, olanları geri sarmak da mümkün değil,indir ama bir tek duyarlı yönetici yok mu, telefon açacak, “Bir felaket yaşadınız. İnşallah evladınız iyileşir, ayağa kalkar. Üzüntünüzü paylaşıyoruz” diyecek…
Orada, acılar içinde kavrulan bir aile var.
Ama bir “Geçmiş olsun” bile çok görülüyor.
Onlar adına ben utanıyorum.

Adınız?
-  Sami Elvan.

Sizi tanıyabilir miyiz?
-  Tokatlıyım. Tekstilde çalışıyorum. Ekmek almaya giderken kafasından vurulan 14 yaşındaki Berkin’in babasıyım…

Şu an durumu ne?
-  Değişen bir şey yok, hâlâ yoğun bakımda…

Kaç gün oldu?
-  39. İki kere beyin ameliyatı geçirdi. Ama uyanmadı. Bilinci hâlâ kapalı. Her gün, bir umut bekliyoruz…

Berkin kaçıncı sınıfta okuyor?
-  Bu sene 8’i bitirdi. İki gün sonra mezuniyeti vardı. Gittik, alışveriş yaptık, giysiler aldık. Pek heyecanlıydı. Ama maalesef, o mezuniyet törenine katılamadı. Çünkü hastanede şuuru kapalı yatıyor. Arkadaşları da töreni iptal etmişler. Berkin uyandığı zaman yapacaklarmış. Aldığımız takım elbise, evde asılı duruyor…

BABALAR GÜNÜYDÜ

O sabah ne oldu?
-  Okmeydanı’nda oturuyoruz. O cumartesi gecesi çok olaylı geçti, bizim mahalle, savaş alanına döndü. Evlerde bile biber gazından durulamıyordu. Sabah kalktık, o gün de Babalar Günü, kahvaltı yapacağız. Dayımız ve çocukları da evde. Kalabalığız. Sofra hazırlanıyor. Çay demlenmiş. Eşim, “Ekmek alıp geleyim” dedi. Berkin, “Anne sen dur, ben gider alırım” dedi…

Saat kaç?
-  Sabah 07.00. Bizimki fırlıyor. Çıkış o çıkış. Bekle bekle Berkin yok. 07.39’da kapımız çaldı: “Oğlunuz kafasından yaralandı, hastaneye götürdük”. Ne olduysa o arada olmuş…

Ne olmuş?
-  Fırına giderken, kafasından vurmuşlar. Fırladım dışarıya…

O sırada, olaylar devam ediyor muydu?
-  Hayır, gösterici filan görmedim. Ama mahallenin girişindeki polisleri gördüm. Ve keskin bir biber gazı kokusu vardı. Hemen hastaneye koştum, Berkin’i apar topar ameliyata almışlar.

Görgü tanığı var mı?
-  Bir kişi var. Anlattığına göre, Berkin, ara sokaktan çıkıyor, bizim evle fırın arasında bir sokak var, o sokaktan. Ve birdenbire vuruluyor. Bayağı, çocuğunun kafasına hedef almışlar. Fişek tam sağ kulağının arkasına isabet ediyor, küt diye yere düşüyor.

FİŞEĞİ KENDİSİ ÇIKARMIŞ

Kim yardım ediyor?
-  O görgü tanığı. “Yerde yatıyordu” diyor. Kaldıramamış. Yardım istiyor, birileri geliyor, yürüyerek indir (1)sağlık ocağının önüne kadar getiriyorlar. Arkadaşlarının anlattığına göre, gaz fişeği, o sırada kafasında duruyormuş, eliyle çekiyor Berkin ve birden kan boşalmaya başlıyor. Bir yere oturtuyorlar. “Sakın babama söylemeyin, üzülür” diyor. Sonra istifra etmeye başlıyor. Bakıyorlar ki durum kötü, hastaneye götürmeye karar veriyorlar. O sırada bir araba geçiyor, şoför bir kadın, korkusundan arabasına almıyor. Olabilir, ürkmüştür, bir şey diyemem. Derken başka bir araba geliyor, o hastaneye götürüyor, zaten hastane 5 dakika uzaklıkta. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Oğlumuz, o gündür bugündür orada…

Siz ilk duyduğunuzda ne hissettiniz?
-  Şoke oldum. İlk anda insan olayın vahametini kavrayamıyor. Doktor ameliyattan çıktı ve “Durumu çok ağır” dedi. “Beyin çok hasar görmüş, kanama devam ediyor, beyinde baloncuklar oluşmuş. Her an kalbi de durabilir.” Akşamüzeri tekrar ameliyata alacaklarını söyledi. Kısacası bize hiç umut vermedi. Sonra günlerce, gecelerce bekledik, hastane evimiz oldu. Hâlâ o vaziyetteyiz…

HASRETLE BEKLİYORUZ

Görünce ne hissettiniz?
-  İkinci gün gördük. Makinelere bağlıydı, üzerinde bir sürü kablo vardı. Çok acı. Evladın orada yatıyor, hiçbir şey yapamıyorsun, çaresizsin, elin kolun bağlı. Oysa sadece ekmek almaya çıkmıştı…

Bir anne-baba nasıl bir psikolojide oluyor? Ne geçiyor aklınızdan, kalbinizden?
-  Düşündüğüm tek şey var: Gözlerini açıp bize bakması. Bana, annesine, ablalarına. Ondan sonrası bizim için önemli değil. Her şey kabulümüz. Ne olursa olsun, o bizim oğlumuz, canımız, parçamız. Her şeyimiz. Şu anda biraz olsun ayakta durabiliyorsak, bu umut sayesinde. Öteki türlü bu acı, tahammül edilecek gibi değil, delip geçiyor. Yine de acımızı ona yansıtmıyoruz. Evet bilinci açık değil ama bizim hissediyor diye düşünüyoruz. Hatta eminiz. O yüzden hep ordayız. Ve hep güler yüzlüyüz yanına girdiğimizde. Onu ne kadar sevdiğimizi söylüyoruz. Bize geri geleceğini bildiğimizi, onu hasretle beklediğimizi. Bizi duyduğuna inanıyoruz…

Bir sürü duyguyu aynı anda mı hissediyorsunuz?
-  Evet. Onun yanındayken iyiyiz ama yanında ayrıldıktan sonra paramparçayız. Hep, “İnşallah gözleri açılmıştır” diyoruz. Dua ediyoruz. Şu ana kadar bir gelişme olmadı. Yine de umudumuzu kaybetmemeye çalışıyoruz. Yoğun bakımda 4 kişilik odada kalıyor. Sürekli girmek de mümkün değil, 24 saat kapıda bekliyoruz. Bazen ateşi yükseliyor, çok şey yaşadık bu 39 gün içinde, enfeksiyon da kaptı. Bazen yeni hastalar geliyor, onların da enfeksiyon kapma riski var, dikkatli olmaya çalışıyoruz. Berkin geçirdiği için biz biliyoruz, o aileleri de düşünüyoruz…

Daha önce konuştuk sizinle. Kafasından vurulmuş oğlunuzu arabaya almayan hanımefendiyi bile anlayışla karşılayacak kadar iyi kalplisiniz. Peki size anlayış gösteren var mı?
-  Kötü düşünceler bir işe yaramıyor ki, aksine insanı daha kötü yapar. Biz, iyilikten umuyoruz. Beni şu an güçlü tutan Berkin ve onu tanımadığı halde seven, dua eden insanlar. İnanılmaz destek var. Her taraftan arıyorlar. Amerika’dan bir öğretmen arıyor mesela, anlatılacak gibi değil. Sürekli soruyor. İnsanlar o kadar duyarlı ki, gerçekten bu destek olmasa ben çoktan aklımı kaybetmiştim.

Onun yanında ağlamıyor musunuz?
-  Asla. Sadece yalnız kaldığımda kendimi koyveriyorum.

Doktorlar umut vaat ediyorlar mı?
-  Henüz bir şey söylemiyorlar. “Uyansa bile bakıma muhtaç olabilir” diyorlar. Ona da seviniyoruz, yeter ki hayata tutunsun.

GEÇMİŞ OLSUN DEMEDİLER

Herhangi bir şey ihtiyacınız var mı?
-  Maddi olarak çok iyi durumda olmayabiliriz ama desteğe ihtiyacımız yok. Kimseden bir şey kabul etmeyiz. Bugüne kadar da etmedik. Duydum üzüldüm, internette banka hesabım diye bir numara dolaşıyormuş, yardım için, benim öyle bir hesabım yok.

Siyasilere söylemek istediğiniz bir şey var mı?
-  Onlar biliyordur bizim ne hissettiğimizi. Evladı uyanmayan biri ne hissederse, onu hissediyoruz. Berkin’i bu hale getiren, babam da olsa cezasını çeksin isterim…

İktidardan arayıp soran oldu mu?
-  Hayır.

Birilerinin arayıp en azında geçmiş olsun demesi gerekmez miydi?
-  Onların insanlığına kalmış. Ben kimseye bir şey diyemem.

Berkin’in başına gelenleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
-  Bir polis çocuğumun başına nişan alıp ateş etti. Bilinçli yapılan bir şey bu. 14 yaşında bir çocuk polise ne gibi bir zarar verebilir? Orantısız gücün daniskası bu. Hayatını kaydırdılar. Yasal süreç başladı. Adalete güvenmek istiyorum…

Ayşe Arman
25 Temmuz 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; http://www.hurriyet.com.tr

    This post is also available in: İngilizce