Bianet: “Polise itiraz ettiğiniz an, keyfi uygulamalar başlıyor”

Telefonda konuşurken kimlik soran polise “Bir dakika” deyince, çıplak aramaya maruz kalan kadının avukatı Eyüpoğlu, bu davanın polisin bu kadar keyfi davranamayacağını anlaması açısından önemli olduğunu söylüyor.

polistacizi

Cep telefonuyla konuşurken kimlik soran polise “Bir dakika” dediği için karakola götürülerek “çıplak arama”ya maruz bırakılan Ü.S.’nin davası bugün görüldü.

Avukat Meriç Eyüboğlu, müvekkilinin gözaltı işlemi yapılmadan saatlerce karakolda bekletilmesinin “hürriyetten yoksun bırakma” olduğu söylerken, çıplak aramanın sadece cinsel taciz değil, işkence suçu da olduğunu ifade etti.

Sanık polisler önceki ifadelerinde, kadının üzerinde bomba olabileceğinden şüphelendikleri için karakola getirdiklerini söylerken, yargı aşamasında çantasında uyuşturucu veya silah olduğu düşünerek karakola getirdiklerini söyledi.

Avukat Eyüpoğlu, Gezi Parkı direnişi sırasında da çok sayıda kadının çıplak aramaya maruz kaldığına yönelik beyanları olduğunu hatırlatırken, çıplak arama yönteminin insanları küçük düşürmek için kullanıldığının altını çizdi:

“Müvekkil sahiden ‘şüpheli şahıs’ olduğu için mi karakola getirilmiş? Eğer şüpheli ise öncelikle gözaltı işlemi yapılmalı. Ayrıca arama iki saat sonra değil, hemen yapılmalı. Madem çantasında bomba ya da silah olduğundan şüpheleniyorsun, nasıl iki saat karakolda oturmasına izin verirsin?

“Mesela çantasını da aramıyorlar. Mesele küçük düşürmek, aşağılamak ve kötü hissettirmek.”

Karar, polisin keyfiyetine karşı önemli

Eyüpoğlu, Gezi direnişi sırasında karakolda çıplak aramaların yeniden gündeme geldiğini, bu davadan çıkacak kararın hem polislerin keyfi davranışlarını önlemek hem de benzer uygulamalara maruz kalan kadınların kendilerini ifade edebilmeleri için önemli olduğunu söyledi:

“Gezi Parkı sonrasında da çıplak aramaya yönelik birçok beyan oldu. Ancak birçok kadın da yaşadıklarını açıklayamadı çünkü böyle bir şeyi açıklamak kadınlar için çok kolay değil. Ama bütün bunlar bize bu uygulamanın bu dosyaya özgü bir durum ya da bir tesadüf olmadığını, aslında sistematik bir durum olduğu nu düşündürüyor.

“Bunun için toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmanız ya da Gezi Parkı’na gitmeniz gerekmiyor. Polise itiraz ettiğinizde, ‘benimle böyle konuşamazsınız’ dediğiniz anda bu tür keyfi işlemlerle karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Dolayısıyla bu davada verilecek karar sadece bu dosya açısından değil, hem polisin bu kadar keyfi davranamayacağını anlaması açısından hem de bu tür beyanlarda bulunan kadınlar açısından cesaret verici olacaktır.

“Burada sadece cinsle taciz değil, işkence suçu da var.”

İnsan Hakları Kurulu: Hakların ihlali

İstanbul Valiliği İl İnsan Hakları Kurulu da yaşananların Ceza Muhakemesi Kanunu’na aykırı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan “kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali” olduğuna karar verdi.

Kurul kararında şu ifadelere yer verildi: “Taksim Polis Merkezi’nde hak ihlalinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti bakımından, kamera arızasının giderilmiş olmasına rağmen, olayın gerçekleştiği gün saat 14.20 ile 15.30 arasında kamera kayıtları görüntülerinin bulunmamasının makul ve inandırıcı bir açıklaması olmadığı anlaşılmıştır.”

Ne olmuştu?

Ü.S. Şubat 2011’de İstanbul’da yolda yürürken kimlik kontrolü yapmak isteyen polislere “bir dakika” deyince tartışma çıkmış, o da polislerden şikayetçi olacağını ve kimliğini karakolda göstereceğini söyleyerek polis aracına binmişti.

Gözaltı işlemi yapılmaksızın ve ilgili savcıya haber verilmeksizin, avukatı da orada olduğu halde iki saat karakolda bekletildikten sonra, narkotik suçlarda kullanılan yöntemle “eğil-kalk” denilerek çıplak aramaya maruz kalmıştı. (ÇT)

Çiçek Tahaoğlu
8 Temmuz 2013

Haberin kaynağı için tıklayınız; bianet.org