BirGün: Oyun Bitti – Nuray Mert

Başta Başbakan olmak üzere iktidar partisi mensupları, ‘işin içinde bir oyun’ olduğu iddiasında. Evet, işin içinde bir oyun var, ama o oyun mevcut iktidar tablosunun yıllardır oynadığı, oynattığı bir oyun.

Garip ama, ‘demokratikleşiyoruz’ gerekçesi ile iktidara itiraz eden herkesin susturulduğu bir oyun. Memleketin kendine aydın, demokrat diyenlerin birçoğunun bu susturma harekatında bizzat yer aldığı, meslektaşını gammazladığı, tutuklayanı, tehdit edeni, sindirmeye çalışılanı değil, tutuklananı, tehdite sindirmeye maruz kalanı suçladığı, diğer bazılarının yüksek maaş uğruna fısıltı ile konuşmaya gönül indirdiği bir oyun. İktidarın hedefi olanın ‘cüzzamlı’ muamalesi gördüğü, rahatını bozmak istemeyenin iktidarın sevmediği ile selamı sabahı kesmek için bin bir  bahane uydurduğu bir oyun. Nihayetinde, ‘aman, iktidarı yıpratmayalım ki bize biraz demokrasi bahşetsin!’ diye özetlenebilecek bir gerekçe ardına bin bir hesap kitabın gizlenmeye çalışıldığı bir oyun! Otoriter bir düzenin ilmik ilmik dokunması değirmenine, ‘Kemalizm ile hesaplaşma’ adına habire su taşındığı bir oyun. Sanki her ikisi birden yapılamazmış gibi, ‘önce geçmişin vesayet sistemi ile hesaplaşalım, sonra gerisini düşünürüz’ diyenlerin aymazlıkları ile tahkim edilen bir oyun!  Kendine ‘Kemalist’, ‘ilerici’, vs. diyenlerin de, yeni bir otoriter bir düzenin inşasına karşı bir öncekini dikmeye çalışarak benzin döktüğü bir oyun!

Bu oyunu açığa çıkarmak, bu ülkenin çoğu siyasetin uzağında kalan gençlerine, sıradan vatandaşına düştü. Yapabilecekleri tek şeyi yaptılar, sokaklara döküldüler, günlerce sokaklarda gazla, tazyikli suyla, polis şiddeti ile mücadele etmek zorunda kaldılar. Sonrası meçhul!

En azından bu noktada, bir büyük savruluşun önünde durmak için sorumluluk almalı! Böyle bir sorumluluk öncelikle iktidarın karşısına dikilip, dosdoğru konuşmaya cesaret etmekle olur. Kem küm etmekle olmaz! Başbakan’a karşı, Cumhurbaşkanı ardına sıralanmakla olmaz! Sırtını dayayacak yeni hamiler arayışı ile hiç olmaz. Bugüne gelmemizin nedeni  bu hesaplar, bu oyunu bozan, hesapsızların isyanı oldu. Zaman, hesapsızca söz söyleme zamanı. Bu treni de kaçırırsak, gelecek, iktidar da dahil olmak üzere hepimiz için çok daha karanlık ve riskli olacak.

Kimse, ‘Başbakan çıldırmış olmalı!’, ‘Psikolojisi bozulmuş!’, ‘Aslında AK Partisi içinde de rahatsızlık var’ gibi gerekçeler ile oyalamaya/oyanalanmaya çalışmasın. Çok tapınılan liderler aslında kolay ‘günah keçisi’ olurlar. İşler ters gidince Erdoğan için de aynı şey geçerli oluyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu Başbakan’a da haksızlık. Onun ardında sipere yatmış olanları temize çıkarmanın alemi yok. Rahatsızlığı olan varsa, adam gibi çıkar söyler ve böylece belki siyasetin atmosferi değişirdi.  Çıkarları, makamları, mevkileri, rantları tehlikeye atmamak adına gık diyemeyen adamların önlerindeki engel Başbakan değil, kendi kişiliksizlikleri, sefil hasapları. Bırakın bu adamları temize çıkaracak şekilde Başbakan’ı suçlamayı. Ayrıca Başbakan çıldırmış falan da değil. Onun da, çevresindekilerin de zihniyet dünyaları, otoriter siyasetlere yatkın, uzunca bir süredir bunu gizleme gereği duymuyorlar. Bu noktalara gelmeden, bu zihniyeti sorgulamaya başlamak gerekiyordu, tam tersine ‘anlamazdan gelmek’ için bin bir gerekçe bulundu. Sokaktakiler bu sefil oyunu bozdu, olan bu!

Nuray Mert
18 Haziran 2013
Kaynak; birgun.net