Evrensel: Majestelerinin eylemcilerinin eylemi!-İhsan Çaralan

Başbakan Gezi Parkı eylemleri üstünden açığa çıkan büyük halk direnişini hazmedebilmiş değil. Hazmetmek bir yana anlamış da değil. Tek takıldığı yan, “Gezi Parkı direnişinin üç beş ağaç meselesi olmadığı”dır. Ve bundan kalkarak; yeniden yeniden, “Bunlar ağaçları bahane olarak kullandılar, aslında amaçları başkaydı!” diyor Başbakan ve AKP propagandası. Burada “amaç başkaydı” derken de onlar, Gezi Parkı direnişinin amacının, “darbe için ortam” hazırlamak olduğunu kastediyor.

Böylece AKP Hükümeti, kendisini milyonların özgürlük ve demokrasi talebiyle ayağa kalktığı bir eylemin hedefe koyduğu bir hükümet olmaktan çıkarıp, “karanlık güç” odaklarının kullandığı bir eylemin “mağduru” olarak göstermek istiyor. Çünkü Erdoğan ve partisinin geldiği siyasi gelenek (DP, AP, ANAP, RP geleneği) içinde “mağdur” görünmek çok kazançlı bir siyasi haslet olarak görülegelmiştir. Bu yüzden de Başbakan ve Hükümeti, Gezi’den yükselen özgürlük talebinin karşısında 11 yıldır ülkeyi yöneten “mağrur bir iktidar gücü” olarak durmak yerine, halkın oyuyla aldığı iktidarın bir darbeyle elinden alınmak istendiği bir “mağdur siyasi odak” olarak çıkmayı “tercih etmiş”tir.

Gerçek tam tersi olsa da onlar böyle bir tercihte bulundu.

Onun için de Gezi’nin üstünden iki ay geçmesine karşın Başbakan her konuşmasında asıl muhalefet olarak gördüğü Gezi Parkı direnişine saldırmaktadır.

Mısır’daki darbeden sonra da, artık Gezi Parkı direnişini Mısır darbecileriyle aynı safa koyarak saldırısını yinelemektedir.

En son konuşmasında “Türkiye’nin meydanlarının Tahrir değil Rabia olacağını” (Tahrir olmasaydı Rabia da olmazdı elbette; ama bu onların pek umurunda değil) ilan eden Başbakan Erdoğan, Gezi Parkı direnişiyle polemiğini sürdürdü.

Dahası, günlerden beri AKP Hükümeti ve medyası, Mısır darbecilerine karşı “Darbe karşıtlarına destek” adı altında, bir yandan ülke sathında protestolar düzenlerken öte yandan da bu eylemleri “Muhafazakar toplum oluşturma” amacına uygun olarak dini içerikli gösterilere dönüştürerek, katılımı kendi çevresiyle sınırlamaya özen gösteriyor.

Bu da amaçlarının sorunu iç politika malzemesi yapma, Gezi Parkı direnişine bu vesileyle bir nazire olarak Saraçhane Parkı etrafından da (Bir zamandan beri Saraçhane’de “Rabia nöbeti” tutuluyor) bir “Rabia” halesi yaratarak, Gezi’ye yanıt vermeyi, hatta bir alternatif çıkarmayı amaçlıyorlar.

Ancak bu yol, uzunca bir süre yürünebilecek, yürünürse de sonraki kuşakların da yürümesi için iz bırakılabilecek bir yol değildir. Çünkü sorunu “İslam’a zulme” indirgeyen “dini muhtevalı” yaklaşım, darbe karşıtlığı ve demokrasi talebinin etrafında birleşebilecek güçleri zayıflatıcı bir tutum olarak biçimlenmektedir.

Elbette bu tutum aynı zamanda Saraçhane Parkı’ndan bir “Gezi” çıkarma amacı aşırı zorlama bir amaçtır. Çünkü Gezi’yi Gezi yapan; bir iktidarın özgürlükleri baskı altına almasına, insanların özel yaşamlarına müdahale etmesine karşı bir halk direnişi olmasıdır. Ve bu direnişe karakterini veren de katılanların, devlet güçlerinin baskı ve şiddetine karşı, birtakım riskleri göze alarak, mücadeleye atılmasıdır. Çünkü Gezi direnişine katılanlar, polis şiddetini (cop, su, biber gazı vb,), gözaltıları, tutuklanma, ağır cezalar almayı göze alarak eylemlere katılıyordu. Ama “Saraçhane Parkı eylemleri”ne (Başbakan’ın Rabia meydanları dediği alanlarda) eylemlere katılanlar ise polisten aferin, hükümetten teşekkür, Başbakan’dan övgü, amirlerinden, müdürlerinden takdir alarak (almak isteyerek) bu eylemlere katılıyor. Öyle olunca da yandaş basın ya da çeşitli TV kanallarından yapılan propagandaya karşın ortaya “tekbirler” ve “dualar” eşliğinde; “Kardeşlerimiz katlediliyor”u geçmeyen bir yakınma ve “Biz de asacağız keseceğiz” içerikli tepkileri aşmayan bir “majestelerinin eylemcilerinin eylemi” çıkmaktadır. Dolayısıyla, yandaş basın ve AKP propagandasının; “Gezi Parkına bir alternatif çıkaralım” girişiminin gerçekçi bir dayanağının olmadığı apaçıktır.

Belki yandaş basın üstünden böyle bir “efsane”nin oluşması körüklenecektir ama bunun genel bir kabul görmesi hele de dünyada demokrasi ve özgürlük mücadelesi içindeki güçlerin yürüyeceği bir iz bırakması beklenemez.

İhsan Çaralan
26 Ağustos 2013
Kaynak;evrensel.net