Sendika.org: Duruyoruz daha ne kadar sakin olalım – Bilge Terzioğlu

Sinemada arkanızdakiler konuşmaya başlar. Susmalarını söylediğinizde önünüzde oturanlar sizden susmanızı isterler. Siz, arkanızdakileri uyardığınızı söyleyecek olursunuz, bir öndekiler sizi uyaranlara sataşır. Bu böyle en ön sıraya kadar gider. Sonuçta siz gürültücü çıkarsınız. Çember tamamlanır. Belki Aramızda benzer bir senaryoyla konserden, restorandan atılanlarımız bile vardır.

Polis şiddetini protesto ederken polis şiddetine uğrayanlara gösterilen tepki de aynı çemberin lacivertidir. Mesela, Gezi direnişinin ilk günlerinden itibaren çeşitli STK’lar, politikacılar,  ‘tüm taraflara’ sağduyu çağrısı yapıyor. Bu lacivert çağrıyı çok iyi niyetle değerlendirsek, tuzu kuru naifliklerine bir örnek olarak alabiliriz. Protestocuların neden şikâyet ettiklerini anlamayabilirler. Ya da bir sorun olmasa polisin müdahale etmeyeceğine güvenleri tam olabilir. Polisin müdahalesinin haklı olduğunu düşünüyor ama aşırıya kaçtıkları için rahatsızlık duyuyor olabilirler. Bu iyi niyetli kısımda yer alanları, safsatadan ziyade anaakım medyanın sessizliğine veya yanlılığına bağlayabiliriz. Bir tarafta da protestocuları doğal olarak tehdit unsuru görenler olacaktır. Şimdilik onları kenara ayıralım.

Dolayısıyla, STK’larımız direnişçilerin böreğine TOMA’dan su sıkılırken göremiyor. İşten güçten vakit kalmıyor ki. Hele de ekonomimiz böyle büyürken, neredeyse uzaya çıkacakken. Huzur dolu evlerinde otururken tencere sesleri filan geliyor. TV’yi açıyorlar. Bir de ne görsünler? Sokaklarda, meydanlarda insanlar toplanmış. Gaz yüzünden tam göremiyorlar ama “çatışma filan var herhalde” diyorlar. Aralarından bazıları ‘geçmişin karanlık günlerini’ hatırlıyor. (O günlerde çapulcu değil anarşist deniyordu bu nevi durumlarda). “Aman” diyorlar, “hiç itidal kalmamış”. Kamera önünde on Hulusi Kentmen babacanlığında olurmuş STK’lar. Herkesi itidale davet ediyorlar. Şiddete karşı kelimenin tam anlamıyla ‘duran’ insanları sakin olmaya çağırdılar. O esnada sokaklar gaza, köşe yazıları ve haberler anlamsızlığa boğuluyordu.

Öte yandan itidal, sükûnet veya sağduyu çağrılarının ‘her tarafa’ yönlendirilmesi art niyetle de yapılabilir. Bu durumda sakinliğe davet açıklamaları, bir çağrı olmaktan çıkar. Açıklamalar, sonuçla sebebin yerini değiştiren bir safsatadır. Tüm tarafları sağduyuya davet etmek, iki tarafın da sağduyudan uzak olduğunu vurgulama çabasıdır. Böylece göstericilerin barışçı eylemlerinin itibarı hedef alınır. Zaten derdini anlatamadığı için eylem yapanlar, bu sefer de itibarlarını korumak için mücadele etmek zorunda kalır. Yeni eylemler nedeniyle yeni itidal çağrısı gelir. Çember döner durur.

Direniş sadece zorbalıkla değil, bu zokalarla da mücadele edilebileceğini gösteriyor. Hiç görmediğimiz yerlerde hiç görmediğimiz insanlar haklarını ararken, habercilerin, amirlerin, hükümetin onları sükûnete çağırmasının ne kadar anlamsız olduğunu görüyoruz. Mesela, 20 sene evvel çocuklarının kemiklerini ararken suçlu çıkan insanları televizyonda görünce “terörist” damgasını yapıştıranlar bugün o insanlarla Her Yer Lice’de buluşuyor.

Araş. Gör. Bilge Terzioğlu
Işık Üniversitesi  - İktisat Bölümü
2 Temmuz 2013
Kaynak; sendika.org