2 Haziran’da Eskişehir’deki gösterilere katılan Ali İsmail Korkmaz, kaçtığı ara sokakta hunharca dövüldü. Hastane “birşeyin yok” deyip yolladı. Oysa beyin kanaması geçiriyordu.
Protestoların tüm ülkeye yayıldığı ilk günlerde Eskişehir’de ben de sokaklardaydım… 36 yaşındayım, hiç alışık olmadığım bir protestodaydım. Ülkücülerle sohbet edeceğim, üstüne de ortak protestoya katılacağımı söyleselerdi, ben de birçok insan gibi gülerdim sanırım…
Protesto biçimi de garipti, alışık değildik. Arkadaşlarla ortak kanımız şuydu: “Şimdi çocuklardan biri verse elimize megafonu, ‘al abi sen yönlendir bizi’ dese, ezberimizdeki birkaç slogandan öteye gidemeyiz be kardeşim!”
Katıldığım hiçbir eylemde gaz ya da tomayla karşılaşmadım, benim için çok yeni bunlar. Biz eski usul güzel güzel cop yer kaçardık. 2 Haziran gecesi saat 23.00’a doğru polisle de karşılaşmayınca “bu ne ya böyle güle eğlene protesto mu olur” deyip eylemden ayrıldık…
Buraya kadar olan kısmı güzel. Ama keşke ayrılmasaydık… Belki bir şekilde engel olabilirdik Ali İsmail Korkmaz’ın hala hayata tutunma çabasına neden olan ve hala bulunmayan sivillerden öldüresiye yediği dayağa…
Hastane: Yok birşeyin!
Bu satırları, ismi bende saklı bir okurum yazdı… Bahsettiği Ali, Cuma günü TTB’nin yayınladığı listede, gösterilerde ağır yaralanan ve yaşam mücadelesi veren dört gençten biri.
Ali’nin başına gelenleri iki hafta önce birkaç gazete haberleştirdi… Okurum vasıtasıyla abisi Gürkan Korkmaz’la Cuma akşamı konuştum: Ali İsmail, Antakyalı. Daha 19 yaşında. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İngilizce Öğretmenlik bölümü 1. Sınıf öğrencisi. 2 Haziran’da Eskişehir’deki gösterilere katılmış. “Şenlik” havasında geçen eylemin ardından polis, TOMA ve gazla müdahale edince kalabalık dağılmış. Ali, gazdan kaçmak isterken T biçimindeki bir ara sokağa dalınca, iki taraftan kıstıran “kişiler” tarafından hunharca dövülmüş.
Ali’nin bilinci kapalı ve solunum cihazına bağlı… Olayı daha da korkunç hale getiren, zamanında müdahale etmeyip ondan “adli sicil kaydı” isteyerek gönderen devlet hastanesi. Görgü tanıkları, nöbetçi doktorun o gece gösterilerde yaralanları tedavi etmediğini iddia ediyor…
Ali’nin bugün bu halde olmasının failleri, sokaktaki “kimliği belirsiz” şahıslar değil sadece… Yunus Emre Devlet Hastanesi de bir o kadar sorumlu.
Üç gün sonra ameliyat
Tesadüf eseri aynı sokakta polislerden saklanırken Ali’nin fırıncıdan alınan odunlarla dövüldüğüne şahit olan biri de var. Korkudan yardım edememiş, sesini çıkaramamış. Ali yığılana kadar dövülmüş.
Kilit söz: Korku… Ali, dayaktan sonra ayağa kalkıp oradan uzaklaşıyor. Arkadaşları hastaneye götürmekte ısrar etse de o “beni alırlar” diye korkuyor. Sonunda ikna edip Anadolu Üniversitesi’ne götürüyorlar. Tetkikler için Yunus Emre Devlet Hastanesine gönderiliyor.
Tomografiden sonra “kafanda birşey yok, git ifadeni ver sonra gel” deniyor… O haldeyken “adli kayıt” istendiği için karakola gidiyor. Ali, eve döndüğünde 5-6 saat uyuyor. Uyandığında dili zor dönüyor.
Aileye haber verilince Osmangazi Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırılıyor. 4 Haziran’da teşhis “beyin kanaması, omuz ve kaburga kırıkları”! Ali İsmail, 5 Haziran’da ameliyata alınıyor. Aradan 48 saatten fazla zaman geçmiş…
Ameliyattan sonra Ali, solunum ve bilincini yitirmiş şekilde yoğun bakıma alınıyor. Abisiyle konuştuğumda, tüplere bağlı olarak geçirdiği 17’inci gündü. Bugün 19 olacak.
Gürkan Korkmaz, sesi titreyerek “Doktorlar, bundan sonraki safha ölüm dedi” diyor telefonda.
Tek dileğimiz, Ali’nin Dilan Dursun gibi hayata dönüş işaretini vermesi. Ailesi hastane kapısında bir umut, 2 haftadır bekliyor. Onlara ve yaşam mücadelesi veren Berfin Elvan (14) ile Lobna Al Lami’nin (34) ailelerine sabır ve şifa dilemekten, en içtendualarımızı etmekten başka çaremiz yok…
23 Haziran 2013
Mehveş Evin
Kaynak; mehvesevin.tumblr.com