Fikir Zamanı: Şiddet ve celâlin sebebi – Cem Somel

Birçokları Gezi Parkı eylemlerinde yoğun polis müdahalelerini devletin kamu yönetim kültürüne ve Başbakan Erdoğan’ın reflekslerine bağlıyor.

Bu tahlillerde hakikat payı var. Ama hükümetin Gezi Parkını tahliye etmekteki acelesinde kanımca başka bir boyut var.

Gezi Parkında çevreci bir maksatla bir araya gelen insanlar, paylaşan ve dayanışan bir topluluk kurdu. Yiyeceğin, barınağın, kitabın paylaşıldığı; eğitim hizmetinin, sağlık hizmetinin, çevre temizleme hizmetinin bedelsiz verildiği, sanatın karşılıksız üretildiği bir topluluk oluştu.

Parkta, para ve rekabet içermeyen toplumsal ilişkiler gelişti. Yetkilileri bu rahatsız etmiş olmalı. İstanbul denilen kapitalist ormanın tam ortasında, küçücük bir alanda, genel nüfusun içinde sayıca çok küçük bir topluluk, tamamen farklı bir bölüşüm ve insanî ilişki sistemi kurdu.

Gezi Parkında oluşan topluluk, ülkede düzeni sarsacak sayıda değildi. Ama yaptıkları, onları kuşatan düzenle ciddî bir tezat teşkil etti.

Hükümet kışla, AVM, otel, rezidans, müze projelerinden kerhen de olsa vazgeçebilirdi.

Ama burjuva sınıfları otuz yıldır eğitimi, sağlık hizmetlerini özelleştirmeğe çalışmaktadır. Egemenler herhalde eğitim ve sağlık hizmetlerinin İstanbul’da merkezî bir parkta (birkaç dönümde arazide de olsa) bedelsiz sunulmasını hoş göremezdi. Emniyet güçlerinin eylemlerde hizmet veren doktorların peşine düşmesindeki hışım bundan.

Laiklerle Müslümanların, Kemalistlerle Kürtlerin kendiliğinden çevreci bir eylemde kaynaşması da egemenlerin hoşlanacağı bir manzara olmadı. Başbakanın son konuşmalarında dinsel ve milliyetçi hassasiyetleri kaşıması bunu göstermektedir.

Doğrudur; hükümet 2012de on yıl sürdürdüğü düşmanca söylemden tornistan ederek Kürtlere haklarını tanımayı vaad edip Kürtlerle Türk milliyetçilerinin arasını düzeltme girişiminde bulunmasına bulundu. Ak Partiyi bu girişime sevkeden, komşu ülkelerde Türkiye’nin Güneydoğu sınırını tartışmaya açabilecek gelişmeler olurken PKK ile savaşmağa devam etmenin tehlikesiydi. Ak Parti milliyetçilik rozetini çıkarmağa karar verdi. Ama çok değişik kimlikli insanların farklarını bir kenara koyup bir parkı koruma eyleminde kaynaşması, kimlik siyasetinden geçinen Ak Partinin işine gelmezdi.

Maazallah, ya Gezi Parkındaki kaynaşma topluma yayılıp meselâ işçi sendika konfederasyonları ve memur sendika konfederasyonları da iş birliği yapmağa başlasa idi?

Bir sınıfın diğer sınıfın hakkını yediği, ekmeğine el koyduğu adaletsiz düzenler, ancak mağdur ve mazlumların fırka fırka bölünüp birbirine sırt çevirmesiyle payidar olmaktadır.

Cem Somel
19 Haziran 2013

Kaynak; fikirzamani.com