Milliyet Cadde: Mahallenin ruhu geldiysen diren-Mehveş Evin

İnanılmaz bir hızla değişiyor, dönüşüyor her şey… Cuma gecesi, Gezi Parkı’nın birbirine benzemez insanları forumlar düzenleyip kararlar almıştı. Ancak kararlar uygulanmaya konmadan demir yumruk indi. Gezi Parkı ve sonra Kuğulu, uzlaşarak değil güç kullanılarak boşaltıldı. Anti-demokratik önlemler, semtlere, hatta köprü ve yollardan ulaşımı engellemeye uzandı. Askeri unsurlar göreve çağrıldı. Bunlar, insanları sindireceğine daha da isyan ettirdi.

çArşı, kurucularının gözaltına alınmasına tepki olarak Abbasağa Parkı’nda toplanılırken, herkes kendi mahallesindeki kamusal alanlarda biraraya gelmeye başladı.

Salı akşamı, İstanbul’un farklı semtlerindeki parklarda toplanan halk, düşüncelerini herkesin önünde paylaşarak, alkış yerine elleri havaya kaldırarak, küçük mahalle konsüllerini kurmuştu bile.

Seksist küfürlerden özür

Hiçbir şey kapalı kapılar ardında yapılmadı… Abbasağa’da biri “Direniş gazıyla seksist küfürler kullandım, başta direniştekiler olmak üzere tüm kadınlardan özür dilerim” diyordu. Bir başkası, 30 yıldır Doğu’da yaşananların medya tarafından karartıldığını dillendirdi.

Haydarpaşa’dan, “Kent müzesi olacaksa burası olsun” fikri çıktı. Maçka Parkı’nda seçim barajının kalkması, meslek örgütlerine sahip çıkılması ve “Mahallende etkin ol” önerisi kabul gördü. Göztepe’de “Demokrasi, çoğunluğun temsili değil, herkesin hakkının tanınmasıdır” sözleri alkışaldı.

Peki apartmanlarında, sitelerinde, semtlerinde izole hayatlar yaşayan İstanbullu, mahallenin kıymetini nasıl anlamıştı?

Belki bir adamın sabaha karşı polisin karşısına dikilip “Gidin artık mahallemizden, istemiyoruz sizi!” diye bağırmasıyla… Belki, gazdan kaçarken evini yabancılara açmasıyla… Belki, gündelik hayatta karşılaşan yabancıların, gözlerinin içinde bir umut ışığı aramasıyla

Baskıdan dayanışmaya

Gezi’deki üç haftanın öğrettiği dayanışma, özgürlük, ayrımcılıktan uzak barışçı ruh, her yerden filiz veriyor şimdi.

Korku imparatorluğunun her türlü tehdidi ve engellemesine karşın, insanların sokakta toplanması, konuşması, hiçbir şey yapmasa bile durması, başka nasıl açıklanabilir ki?

Gezi, yıllardır devletin kullandığı ayrımcı dilin yapaylığını gösterdi bize. Alevi, Ermeni, ulusalcı, Kürt, dindar, dinsiz, birarada yaşamanın güzelliğini keşfetti. Kürt çocuk, Atatürkçü kızın elinden tutarak gazdan kaçarken özgürleşti. Başı örtülü ve başı açık, el ele tutuşarak güçlendi. Siyasi örgüt kafasından çok daha güçlü bir bağ kurulabildi Gezi’de. Slogansız, bayraksız da etkili olabileceklerini anladılar.

Kimileri bundan çok rahatsız oldu, oluyor da… Alışık değiller, hiçbirimiz değiliz zaten.

Gezi eylemlerinden bir günde pasif direnişe, mahalle forumlarına geçtik. Oysa bundan altı yıl önce ‘mahalle’ dendiğinde varsa yoksa tartışılan, mahalle baskısıydı! Belki şu anda ‘mahalle demokrasisi’nden bahsetmek için çok erken. Ne fark eder… Gezi de 3-5 ağaçla başlamadı mı?

20 Haziran 2013
Mehveş Evin
Kaynak; cadde.milliyet.com.tr