‘Liberal abilerim’ bütün yaşananların muhasebesini yapsın. ‘Gezi Parkı Direnişi’, bütün bu ‘Maskeli balo ve onun sahte yüzleri’ni açık ofsaytta bıraktı.
cemilik, çıraklık ve ustalık derken 10 yılı aşkın sürenin hiçbir işe yaramadığının, aksine demokrasi, vicdan ve ‘öteki’nin hakkını korumayı vaat eden bir ideolojinin, ideoloğu ve teorisyeni konumundaki Başbakan’ın kişiliğinde nasıl çöktüğünün uzun bir süredir farkındaydık (hoş ben zaten yolun başında da bu vaatlerin hiçbirine inanmamıştım, artık bu hayalin yerinde yeller estiğini gören ‘Liberal abilerim’ bunun muhasebesini yapsın). ‘Gezi Parkı Direnişi’ bütün bu ‘Maskeli balo ve onun sahte yüzleri’ni açık ofsaytta bıraktı. Önceki gün parka yapılan müdahale, aslında AKP’nin kâğıt üzerinde önerdiğini iddia ettiği ama aslında sadece kendi fikri ve zikri üzerine bir toplum modelini yavaş yavaş inşaya soyunduğu bir Türkiye’de, gerçekten de hep birlikte yaşama fikrinin nasıl gerçekleşebileceğini gösterenlere ve çok kısa sürede teori ve pratikte gerçekleştirenlere verdiği tepkiydi. ‘Dış güçler, provokatörler ve de marjinaller’ türünden içi boş söylemlerle öfkesini sürekli kustuğu bu çocuklar, sadece AKP iktidarının değil, koca bir Cumhuriyet tarihinin bile beceremediği bir oluşumdu.
Dolayısıyla böyle bir oluşumu polis gücüyle, yetersiz söylemlerle (doğrusu artık Başbakan’ı arkaik spor yazarlarına benzetiyorum, hiçbir şey okumadan, kendine hiçbir şey katmadan önyargılarıyla ekran ekran dolaşan ve demode futbol görüşlerini yansıtan kalemşor ve ekran kurtları gibi aynı şeyleri tekrarlayıp duruyor ve yeni hiçbir şey söylemiyor), üzerine biber gazı, tazyikli su gibi orantısız güç kullanarak yok edemezsiniz. Belki bugünün konusu değil ama iktidarı bekleyen asıl zorluk; bu zekâya, bu potansiyel güce, bu muhteşem akla karşı duracak sahaya sürecek düzeyde elinde ne olduğudur. Silah ve güvenlik kuvvetleri dışında basın, sinema, tiyatro, edebiyat, fikir olarak sahiden ne tür bir üretiminiz var? (‘Ekonomi’ demeyin, bu çocuklar onu yemiyor.) Evet, uzun süredir sansürle idare ediyordunuz, TV ekranları istediğiniz gazeteci modelleri ve yorumcularıyla doluydu, herkes korkuyordu, ama o eşik çoktan aşıldı. Birçok yürüyüşte yanımda duran onca genci bırakın, 60-70 yaşındaki amcaların, teyzelerin cesareti olağanüstüydü. Bir futbol deyimine sığınayım: “Şimdi onlar düşünsün…”
Ayrıca bu süreç aynı zamanda bir turnusol kâğıdı işlevi gördü. Özellikle de akıl, zekâ ve vicdan açısından… Ben kendi adıma özellikle İslami kesimde bugüne kadar yazan çizen insanların (‘Antikapitalist Müslümanlar’ dışındakiler elbet) suskunluğuna inanamıyorum. Zamanında başta türban meselesi olmak üzere haklı olduklarını gördüğümüz her konuda yanında durduğumuz bu arkadaşlar, kendileri için asıl sınav kapıyı çaldığında susmayı, içlerine atmayı (umarım öyledir, belki de yaşanan onca şiddeti onaylıyorlardır, bilemiyorum) yeğlediler, mazlumken zalim olana ses çıkarmadılar.
Turnusol kâğıdı meselesine devam edersek, 10 yılı aşkın süredir ekranlarda poz kesen Polat ‘Necati’ Alemdar’ın ‘kendine özgü sırları’na da bu süreçte vâkıf olduk. Biliyorum bu konu tüketilme aşamasında ama lütfen şu kıyaslamayı yapmama izin verin. Mutlaka internet sitelerinde izlemişsinizdir, dokuz yaşında olan ve üç yaşından beri gösterilere katıldığını belirten minik bir kız çocuğu kardeşimiz vardı. Ondaki zekâ, ondaki incelik ve ondaki Türkçeyi kullanabilme kabiliyeti yanında Necati Şaşmaz’ın bunca yıldır kendine özgü bu çok özel yetenekleriyle aramızda yaşamayı nasıl sürdürdüğünü bir türlü anlayamadım (bu arada o minik kardeşimiz, ‘Geriye Kalan’ filminin yönetmeni Çiğdem Vitrinel’in kızı Merve’ydi, demek ki ‘Sinemacı var sinemacı var’mış).
Sonuç? Meseleye sosyolojik açıdan bakmak önemli elbet ama ortada cana kıyılan dört kişi, onca uzvunu kaybetmiş binlerce yaralı, ölümün kıyısından dönmüş çok sayıda insan var. Karşılığında bu şiddeti uygulayan kesimden sadece İzmir’de açığa alınmış üç polis… Ethem Sarısülük’ü öldüren zaten gizlenemeyecek ama mesela en başta ‘Kırmızılı kadın’a gazı sıktıktan sonra hızını alamayıp önüne gelene saldıran ve görüntüleri dünya TV’lerinde yayımlanan ve böylelikle kendince bir şöhrete ulaşan cengâvere ne yapıldı ya da yapılacak? Bu arada son müdahaleyi Twitter’dan “Bu halkını sırtından vurmaktır” diye yorumlayan Galatasaraylı Yekta Kurtuluş’la basına gerekli hatırlatmayı yapan Cenk Akyol da, Metin Kurt’un izinden gidenlere katıldı, onlara canı gönülden teşekkür.
Uğur Vardan
17 Haziran 2013
Kaynak; radikal.com.tr