BirGün: Onunla direniyoruz

Aylardır hastane kapısında nöbet tutan Elvan ailesi: B.E. direniyor. Biz B.E. ile beraber haksızlığa karşı başkaldırıyoruz ve de direniyoruz. Bu direnişimizle hiç kimse bizi yok edemez…

onunla-direniyoruz-1

Gezi direnişi günlerinde bir sabah ekmek almak üzere evinden çıkıp sokakta polisin attığı gaz kapsülünün başına isabet etmesi sonucu yaralanan 14 yaşındaki B.E’nin annesi, babası ve dayısı ile Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görüştük. Olayla ilgili soruşturmada bugüne kadar hiçbir ilerleme sağlanamadı. Ailenin tüm girişimleri “O saatte o sokakta hiç polis yoktu” ve “Mobese kameraları ters dönmüştü, görüntü kaydı yok” denilerek püskürtülüyor. Çok moda olan deyimle, iktidar polisini yedirmiyor. Öte yandan, en fazla 45 gün yaşayabileceği söylenen B.E. 7 aydır direniyor. B.E. bu ülkenin iyi kalpli, haklı ve vicdanlı insanlarının ‘Uyuyan Prensi’. Yanlışlıkla kötü insanların memleketine düşmüşüz de toparlanıp gitmek için Berkin’in uyanıp hazırlanması gerekiyormuş gibi bekliyoruz B.E.’nin uyanmasını. B.E. uyanacak…

‘ÇOCUKLAR HABER VERDİ’

»Nasıl haberdar oldunuz?
Kapı çalındı dediler ki B.E. yaralandı. Zaten B.E. de yürüme denen bir şey yok, B.E. yürümez koşar.

»Komşularınız mı geldi haber vermeye?
Yok çocuklar geldi bizim mahallenin çocukları. Zannettim ki B.E. düştü. Kendi kendime kızıyorum çünkü yürümez B.E., sonra aşağıya indim çocuklar dedi ki “B.E.’yi hastaneye kaldırdılar. Gitmek istedim. O esnada polis izin vermiyormuş hakikaten de izin vermiyordu sonra buraya (hastaneye) geldik.

»Peki nasıl gelişti tedavi süreci, yani bunun ciddi bir yaralanma olduğunu nasıl anladınız?
Biz hastaneye ameliyathanenin önüne geldiğimizde çocuğu getiren iki, üç kişi vardı. Tabii getirenler bizim yüzümüze hiç bakmıyorlardı. Meğersem çocuk çok ağırmış gelirken kusmuş sonra ameliyata almışlar. Saat 7:30-8:00 civarı. Kalbi durmuş yarım saattir geri getirmeye çalışılıyormuş. Hatta doktorlardan aldığımız bilgiye göre tahlil vermişler ama tahlil sonucuna bakmadan ameliyata alınmış. Biz de o sırada bekliyoruz ha şimdi çıkacak diye bizden saklıyorlarmış durumun ciddiyetini.

»Sonra nasıl haberiniz oldu durumun ciddiyetinden? Doktorlar mı açıklama yaptı?
Saat 01:30 civarı ameliyattan çıktı. Yoğun bakıma aldılar. Doktorun bir tanesi bizim hiç istemediğimiz bir açıklama yaptı. Şu an çocuğunuzdan hiçbir şey beklemeyin her an her şeye hazırlıklı olun dedi. Durumu anlattı, çok büyük bir operasyon geçirdiğini büyük bir darbe aldığını söyledi. Biz de orada yıkılıp kalmışız aile olarak. Yani bizim çocuğumuz ekmek almaya gidiyor karşılaştığımız duruma bak.

»Sonra nasıl gelişti tedavi süreci, bugüne kadar sanırım 4 ameliyat oldu?
Evet dört ameliyat geçirdi. Şu an yine yoğun bakımda, solunum cihazlarına bağlı sadece bizim ufak ufak evden getirdiğimiz kemik suyu gibi besinlerle mideden beslenmeye çalışıyor.

»Doktorlar ne diyor peki?
Doktorlar hiçbir şey söyleyemiyorlar. Yoğun bakımda olduğunu belirtiyorlar.

»Hiç gelişme var mı? Geçen gün bir yerde artık acıyı hissediyor gibi bir açıklama okumuştum. Böyle bir şey var mı?
Acıyı nasıl hissettiğini biz bilmiyoruz. Bizimle konuşmuyor. Yanına sık sık gidiyorum. Doktorlarla da görüşüyorum. Çok zayıfladı. Nasıl toparlar, nasıl gelişir onu bilemiyoruz.

»Gülsüme Hanım en son ekmek almaya gönderirken konuştunuz B.E ile. Konuşuyor musunuz onunla? Yanına gittiğinizde ne hissediyorsunuz?
Bir anne ne hisseder. Ona dokunduğum zaman acı hissediyorum. Sapasağlam çocuğumu ne halde gördüm. Akıl almaz bir şey.

»Doktorlar ne diyor? Milyonlarca insan umutla bekliyor şu anda. Hisleriniz nedir? Geçen hafta Emel Hanım ile konuştum, “Benim Aliş’im uyanamadı ama Berkin uyanacak, inanıyorum” dedi. Siz umutlu musunuz?
İnanıyorum tabiî ki başından beri, buraya geldiği günden beri. Doktorlar ne derse desin. Ben zaten doktorlarla görüşmüyorum. Hep dayısı konuşuyor.

»Umutla bekliyoruz uyanmasını. Uyandığı zaman ilk ne dersiniz kendisine?
Şu an onu düşünemiyoruz, sadece uyansın istiyoruz o kadar.

»Ben sıradan bir vatandaş olarak uyandığı zaman canım diye sarılmak istiyorum. Ben bile onun hayalini kuruyorum.
Sarılmaya bile kıyamıyorsun ki bir hastalık bulaştırırız diye. Zaten elimizi bile değdiremiyoruz. Yanına bile eldiven, bone gibi şeylerle giriyoruz.

»7 aydır uyuyor günlük hayatınızın içerisinde yok..
Uyumuyor uyumuyor. Bilinci yerinde değil, kalkamıyor. Halk şunu söylüyor, uyutuluyor diyor, onlar zannediyor ki doktorlar tarafından uyutuluyor. Öyle bir şey yok, uyanamıyor.

»Şunu söyleyecektim, Berkin’le birlikte yapmayı özlediğiniz şeyler nedir, misal şakalaşmak mı, ona kızmak mı?
Her şeyini özlüyoruz. Siz bir de günlük hayatınızda yok diyorsunuz ya, hayır günlük hayatımızda o. Hiç aklımızdan çıkmıyor. Hep buradayız zaten.

»Bütün gününüz burada geçiyor, günlük yaşantınızı nasıl devam ettiriyorsunuz? Evdeki kızlar ne durumda? Nasıl zorluklar yaşıyorsunuz?
Ev yok ki, sadece otel gibi kullanıyoruz, yatıp geliyoruz. Kızlarımızın birisi sabahçı birisi öğlenci. Sabah okula giden öğlenden sonra buraya geliyor. Öteki kız da akşam okuldan çıkınca buraya geliyor. Ondan sonra da akşam çocuklarla birlikte eve gidiyoruz. Artık bu saat kaç gibi olur belli olmuyor.

»7 aydır kimler yanınızdaydı, destek oldu size? Siyasetçilerden arayıp soran var mı ? İktidardan çocuğun sağlık durumunu merak eden oldu mu?
İktidardan kimse aramadı. Devletten gelen kimse yok.

»Yüzleri mi yok sizce?
Yüzleri yok tabii. Bir de tavırlılar bizlere karşı.

»Hiç kimse mi aramadı? En azından bir Aile Bakanı, o da bir annedir sonuçta? Arasalar ne söylersiniz?
Bir arasınlar da. Ben her zaman bunu merak ettim; Benim yerimde onlar olsalardı ne yaparlardı? Bu çocuk onların çocuğu olsaydı ne yaparlardı? Onların çocukları belli. En kötü suç olan hırsızlıktan dolayı içeriye alındılar. Mahkeme heyetini değiştirdiler. Bizim suçumuz onurlu insan olmaktı. Bu ülkede zaten onurlu insanlara yer yok. Bunları böyle yok etmeye çalışıyorlar.

»Başbakan’ın oğlu ifade vermesin diye değiştirmedikleri kanun, sürmedikleri polis kalmadı. Başbakan kendi çocuğu için devletin altına üstüne getirdi. Sizin çocuğunuzu arayıp sormuyorlar bile. Ben bir vatandaş olarak isyan ederken sizler ne hissediyorsunuz?
Ben şunun üstüne basarak söyleyeyim. Türkiye’de hükümet denen bir şey yok. Başkalarına bağlı. Göbeğimizi başkalarına bağlamışız. Onlar ne derse biz onu yapıyoruz. Tabii bir taraftan da alttan alttan birileri su götürmeye devam ediyor. Bunun cezasını bizler halk olarak çekiyoruz. Benim çocuğum neden burada yatıyor? Vergileri biz ödüyoruz, paraları bunlar götürüyorlar. Cezaevinde, hastanelerde biz yatıyoruz halk da uyansın artık.

»Hukuki süreç ne durumda ?
Hiçbir ilerleme yok. Sadece açılan kapanan bir dosya var o kadar. Bizim elimizde de sadece bir dosya numarası var. Başka bir şey yok. Savcıdan bir talep var. O gün Okmeydanı’nda görevli olan polisler kimler, onların araştırması yapılıyor.

»Kamerayla tespit edilmesi çok kolay aslında, araştırılmıyor mu peki?
Kameraları o gün ters çevirmişler onların söyledikleri o.

»İnanıyor musunuz buna?
Ya ne inanması. Bir kere onlar kimi vurmuşsa onların elinde kendi kameraları var. Bunu yapanın kim olduğu da belli. Bulmak da çok kolay aslında ama onların işine gelmiyor. Peki kendi çocukları olduğunda bütün polisleri değiştiriyorlar da bir tane polisi nasıl bulamıyorlar. Çünkü biz ezilen insanlarız.

»Olayların gelişimi böyle, peki şu an itibariyle sizin yapılmasını istediğiniz şey tam olarak nedir?
İlk önce çocuğumun iyileşmesini istiyorum. Benim çocuğumu devlet bu hale getirdi aynı şekilde iyileştirip bana sağlıklı bir şekilde verilecek. İlk istediğim şey bu. Benim çocuğum ne kaza geçirdi ne de hastalıklı. Sapasağlam çocuğum şu an niye yoğun bakımda? Benim çocuğumu nasıl bu hale getirdilerse iyileştirip bana tekrar geri verecekler.

»Burada size baskı yapanlar var mı?
Yok öyle bir durum yok ama şöyle bir durum var sık sık gelip bizi dinleyen sivil polisler var. Takip eden polisler var. Hiç mi utanmıyorlar bir çocuğun geleceğini kararttık diye! Mısır’da Rabia için ağlayanlar kendi ülkesindeki bu çocuk için çıkıp neden bir şey söylemiyor? Ve o gün benim polisim destan yazdı diyordu Başbakan, şimdi işler değişince kendi çocuğunun başı derde girdiği zaman polisleri sürgün ediyor.

»En çok kime kızgınsınız Gülsüme abla?
En çok bu süreci yönetene kızgınım, yani Başbakan’a.

»Nasıl soğur için, B.E.’nin iyileşmesi dışında?
Bizim evimizde uyku yok. Evimize gidiyoruz, uyuyamıyoruz. Gözümüz kulağımız telefonda, yoğun bakımdan telefon gelecek diye o korkuyla yatıyoruz. Benim çocuğumu bugüne kadar nereye giderse gitsin yürüyerek gönderemezdin. O sallana sallana gitmez, rüzgar gibi gelip giderdi. Benim aklım almıyor bu çocuk nasıl yatıyor orada.. Nasıl düştü benim çocuğum bu hale..

»Peki genel olarak toplumsal destekten memnun musunuz? Basının ilgisinden?
Tabiî ki demokratik kitlelerden memnunuz. Sosyalist basından memnunuz ki zaten yapımız o gelenekten gelmektedir. Bizim suçumuz şudur “Dersimli olmak, Kürt olmak, sosyalist olmak, Alevi olmak. Suç mu işledik böyle doğarak?

»Cumhurbaşkanının yayınını seyrettin mi? Ruşen Çakır B.E.’yi sordu?
Evet, B.E.’yi sormuş ama çok yuvarlak bir cevap vermiş.

»Onun bir şey yapmasını bekler miydin?
Hiç beklemiyorum. Zaten Cumhurbaşkanından tut altyapılara kadar her şey onların elinden.

»Peki bütün bu süreçte çok şaşırdığınız bir şey oldu mu? Her gün yeni insanlarla tanışıyorsunuz, böyle bir destek şaşırtıcı geldi mi?
Şaşırtıcı olmadı ama o manevi destek bizim ayakta kalmamızı sağladı.

***

B.E’nin Dayısı Kenan Düzen: Umutluyum

»Hisleriniz nedir umutlu musunuz?
Ben umutluyum. Gerçekten umutluyum çünkü B.E. dirençlidir. Bizim hastaneye ilk gelişimizde şunu söylediler. Allah’tan umut kesilmez ama onun dışında bir şey beklemeyin dediler. Bir zamanlar öğretmenlik de yaptım. Dedim ki “O zaman hastanenizi kapatın biz umudumuzu Allah’a bağlayıp gidelim. Götürelim dualarla iyileşsin.” Yani umut bu kadar mı tükenmiş durumda.. Doktor dedi ki “Kritik durumda, yani kapsül 25 metreden kafaya isabet etmiş çok yakın mesafeden. Onun için beynin yüzde 60’ı hasar görmüş. Beynin büyük kısmı hasarlı. Böyle hastalar en fazla 40-45 gün yaşar’’ dedi. Sonra 45 gün oldu doktorlar halen daha her şeye hazırlıklı olun dediler. Ben doktorlara dedim ki babaya bir şey anlatmayın bu bizim aramızda kalsın. Zaten babası şeker hastası. Artık bu süreçte onlar da biliyor ki B.E. direniyor. Biz B.E. ile beraber haksızlığa karşı başkaldırıyoruz ve de direniyoruz. Bu direnişimizle hiç kimse bizi yok edemez.

»Berkin’in fiziksel durumu nasıl kilo verdi dediniz?
Kilo çok verdi. Şu anda en büyük sorun kilo vermesi.

»Bir doktordan duymuştum, büyüme çağında olduğu için gelişmeye devam ediyor o yüzden kilo verebilir diye.
Valla ben sürekli doktorlarla görüşüyorum hep aynı şeyi söylüyorlar.

***

BABA SAMİ ELVAN

»Öncelikle ailenizi tanıyalım. Kaç kişisiniz, nasıl bir ailesiniz, B.E. kaç yaşındaydı. Nasıl bir eğitim görüyordu. Kısaca anlatabilir misiniz?
5 kişilik bir aileyiz. 2 kızım bir oğlum var. Tekstil işiyle uğraşıyorum. Şu an bir iş değişikliği yaptım.

»B.E. kaçıncı çocuk?
Üçüncü, en küçük çocuğumuz. Ondan büyük iki tane ablası var. B.E. Mahmut Şevket Paşa okuluna gidiyordu. Bu sene lise 1’e yazdıracaktık. Onun bu hakkını elinden aldılar.

»Aile olarak bir politik duruşunuz, siyasi duruşunuz var anladığım kadarıyla. Yani tamamen olaylara ilgisiz bir aile değilsiniz?
Bunun altını çizerek söylüyorum düşüncemiz ve fikrimiz var tabii ki. O ayrı konu ama herhangi bir partinin, örgütün içerisinde değiliz. Ama tabiî ki düşüncemiz fikrimiz var herkes gibi. Şunun üstünü basa basa söyleyeyim biz Okmeydanı’nda oturduğumuz için, bir de Alevi olup o mahallede yaşadığımız için devletin, iktidarın özel bir nefretine, bu tür şeylere maruz kalıyoruz.

»Gezi direnişinden haberdar mıydınız, olaylara katılan oldu mu ailenizden?
Tabiî ki takip ediyorduk, evde takip ediyordum ben, ama çocuklarım da herkesin sokağa çıktığı gibi çıkıyordu sokaklara. Millet nasıl tenceresiyle tavasıyla çıkıyorsa, çocuklarım da herkes gibi aynı şekilde çıkıyordu.

»Nasıl başladı o sabah, biraz anlatabilir misiniz?
Sabah başlamadı zaten. Cumartesi akşamından pazar sabahına kadar mahallemiz abluka altındaydı. Mahallenin her tarafı polisle çevrilmişti. Bizim çocuğumuz vurulduğu anda polis yokmuş mahallede. Buna şaşırdık biz de, buna anlam veremedik.

»Nasıl oldu olay, yani Berkin nasıl cıktı evden? Ne konuştunuz en son?
O esnada uyuyordum. Saat sabah 5-5:30 gibi uyuyakalmışım. Zaten sabaha kadar biber gazından evin içinde duramıyorduk. Bir de o günkü gaz biraz farklıydı. Ben 12 yıldır aynı mahallede, aynı evde oturuyorum. Daha önce de biber gazlarına maruz kalmıştık ben böyle bir biber gazı görmemiştim.

»Bu olaylar tam 15-16 Haziran günü oluyor değil mi? Çatışmaların daha da şiddetlendiği gün? Ekmek almaya çıktı B.E. , sonra ne oldu?
O gece zaten herkesin çocukları dışarıdaydı. Sadece bizim çocuğumuz dışarıda değildi yani. Mahalledeki çocuklar yaralananlara yardım ediyordu. Benim çocuklarım da aynı şeyi yapıyordu. O sabah da annesi kahvaltıyı hazırlarken diyor ki çocuklara: Siz sofrayı hazırlayın ben ekmek alıp geleyim diyor. B.E. de “Anne sen gidemezsin biber gazı falan atıyorlar sen kaçamazsın ben gidip gelirim, bir şekilde kurtulurum” diyor. Annesinden ekmek parasını alıyor sokağa çıkıyor. Zaten görgü tanıkları bunu ifade ediyor. O esnada B.E. sadece bakmak için kafasını uzatıyormuş polis var mı diye, o sırada da vuruluyor.

»Peki hedef alarak mı ?
Bizim bildiğimiz hedef alarak çünkü çok kısa mesafeden atış yapılıyor. Bir de herkes sokaktan çıkabilir. Her sokaktan çıkana ateş mi etmen gerekiyor. Böyle bir kanun mu var herkes terörist mi yani sonuçta 14 yaşında ki bir çocuğu vurdular.

Abdurrahman Uyan
15 Ocak 2014
Haberin kaynağı için tıklayınız; birgun.net