IstanbulArtNews: Doğru zamanda, doğru yerde “Duran Adam”

Erdem Gündüz’ün ‘Is there any art council in Turkey’ adlı performansından

Erdem Gündüz’ün ‘Is there any art council in Turkey’ adlı performansından

Erdem Gündüz, nam-ı diğer Duran Adam’la, ifade özgürlüğü ödülünü almak üzere Almanya’ya gitmeden önce buluşuyoruz. Eylemin en eylemsiz halinden, hayata karşı duruşundan konuşuyoruz.

Erdem Gündüz ile buluştuğumuz yer, Karaköy. Son zamanlarda ‘hip’ kafelerin doldurduğu, birkaç yıl, hatta birkaç ay sonrasının ne olacağını bilmediğimiz ‘sürpriz’ projelere gebe tarihi semtteyiz. Koreograf ve dansçı Erdem Gündüz’ün diğer dansçılarla birlikte kurduğu Çatı Dans Stüdyosu da yine burada, açılışını atölye çalışmalarıyla yapmış, sezona hazır. Birkaç yıl önce, kiraların düşük olması sebebiyle taşındıkları Karaköy’den birkaç ay sonra yükselen kiralar yüzünden taşınıyorlar.

Gündüz, Ege Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde lisans eğitimini tamamlamış, ardından dans tiyatrosu yapmaya karar vermiş. Yıldız Teknik Üniversitesi dansçılarını izledikten sonra “Bu insanlar nereden geliyorsa, ben de oraya gideceğim” diyerek üniversitenin Sanat ve Tasarım bölümünde dans eğitimi almış bir dansçı ve koreograf. Üniversitedeki disiplinlerarası eğitim, Gündüz’ün dansı performans sanatıyla, performans sanatını heykel ve sesle bir araya getirdiği, sanatçı– sanat ilişkisini sorgulamaya açtığı işler yapmasına sebep olmuş.

Kamusal alana açılan iş

Son dönem işlerinden biri ‘Is there any art council in Turkey?’, Türkiye’de özellikle bireysel olarak iş üreten sanatçıların maddi destek alamadıkları gerçeğinden hareketle sistemin bir parçası olmanın zorluğunu sorguluyor. Gündüz burada, sanatçının üretimiyle olan ilişkisine de baktığını belirtirken ‘koreograf ne zaman koreografi yapar, bir iş ne zaman ve hangi koşullar içinde sanat eseridir’ gibi sanatçı – pratiği – sistem arasındaki ilişkiyi de sorguladığını belirtiyor.

‘Is there any art council in Turkey?’ kendi eleştirdiği sistemin içinde, maddi destek alamadığı için kendi yerini bularak kamusal alana açılan bir iş. “Bir destek bulmadan sahnelemeyeceğim” dediği performansı sosyal medya üzerinden duyurarak Galata’da sokakta göstermiş Gündüz. “Burada izleyicinizi seçmiyorsunuz, etraftan geçen herkes görüyor” diyerek kamusal alandaki sonsuz karşılaşma ihtimallerinden söz ediyor. Bu işte bir pisuarı sahneye taşıyan, su sebilinin üzerine ‘bu bir su sebili değildir’ yazan sanatçı, performanslarından birinde Rodin’e gönderme yaparak heykel ve şiiri bir araya getirdiğini ve bunun üzerinden kas hareketini gösterdiğini söylüyor.

Erdem Gündüz’ün ‘ünlü’ olmasını sağlayan Taksim Meydanı’ndaki ‘duruşundan’ konuşuyoruz. Bu duruşun; hareketin, yaratıcılığın ve sözlerin aktığı bir yerde ve dönemde sessizliğin, eylemsizliğin etkisini gösterdiğinden, etki alanını genişlettiğinden… “Gezi’de çıkan yaratıcı enerjiye, aktivizmin ötesinde ‘artivizm’ diyorum. Orada resim yapıldı, yoga yapıldı, graffiti yapıldı, şarkılar yazıldı…

Yine de çok ses duyurulamadı. Ben de sesimi duyuramadım, ben bedenimle tepki vermeyi tercih ettim, sadece” diyor. Hareketi hayatının merkezine koyan birinin, o noktada durmayı seçmesinin ve durarak etkilemesinin sebebinin doğru zaman, doğru yer olduğu konusunda hemfikiriz. “Ben bir dansçıyım. Bedenimi nasıl kullandığımla sanatın nasıl değerlendirildiği çok paralel. Duchamp pisuarı kendi evine koyduğunda değil, bunu galeriye yerleştiğinde sanat oldu. Neyi, ne zaman ve nerede yaptığınla ilgili her şey… Ben orada bir performans olsun diye durmadım, bu bir performans olarak değerlendirildi. Gezi eylemleri boyunca, sanatın hayatımızın ne kadar içinde olduğu fark edildi” diyor.

Cage ve Cunningham etkisi

Sanatçı, politik bedene dair farkındalık kazanmaya başladığı dönemlerde, bunu sorgulayan işler yapmış. John Cage’in ‘4.33’ü, Merce Cunningham’ın zar atarak hareket dizilimi yarattığı performansları, birçok çağdaş dansçı gibi onu da etkilmiş. Zamansallık ve etki-tepki üzerine kurulu ‘inşa edilmiş durumlar’ yaratan Tino Sehgal, takip ettiği sanatçılardan. Bir daha aynı yerde ya da başka bir yerde durur musun, diye soruyorum. “Bir performans olarak belki.

Bir performansı tekrarladığında, kendi içinde daha derine inersin, kendini yeniden kurarsın” diyor. Bir daha aynı yerde durarak bir müdahaleyle karşılaşmak istemediğini söylüyor. Gündüz, 5 Eylül’de Almanya’nın Potsdam bölgesinde M100 Sanssouci Colloquium tarafından gerçekleştirilen yılın medya ödülünü aldı. Ödülün başlığı, ‘Medya Avrupa’yı yıkıyor mu?’. Sanatçıya ödülün verilmesinin sebebini şöyle açıklıyor jüri: “Yaratıcılık, Erdem Gündüz’ün tek silahı. Bu duruşuyla Gündüz tek bir insanın bile ifade özgürlüğüne nasıl dikkat çekebileceğini gösterdi.”

Zeynep Berik
10 Ekim 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; http://istanbulartnews.com