Hollanda Gezi Dayanışması: “Rotterdam İslam Üniversitesi’ rektörü Prof. Ahmet Akgündüz’ü protesto ediyoruz!”

Rotterdam İslam Üniversitesi’ rektörü Prof. Ahmet Akgündüz’ü işlediği nefret suçundan ötürü ve protesto ediyoruz. Bilimden, aydınlanmadan, hoşgörüden ve demokratik değerlerin korunmasından yana olan tüm kişi ve kurumları bu protesto hareketine katılmaya davet ediyoruz. Sözkonusu kişiyle ya da başında bulunduğu kurumla ilişki içerisinde olan tüm kurum ve kuruluşları, ilişkilerini gözden geçirmeye çağrıyoruz.

Ahmet Akgündüz

“Üniversitelerin, tarihleri boyunca bilimsel-akademik ve özgür düşüncenin öncüleri oldukları, bu niteliklerini özenle korumaya gayret ederek, uygarlığımızın gelişmesinde başrolleri üstlendikleri bilinmektedir. Bir eğitim ve bilim kurumu olarak, insan aklını, zekasını ve yaratıcılığını kendisine temel alıp sürdürdüğü faaliyetlerinin yanı sıra, farklı kültürler, inançlar arasındaki taşlaşmış önyargıları kırmak, hoşgörüyü, bilimsel kuşkuculuğu ve sorgulamayı teşvik etmek de üniversitelerin görevleri arasında sayılmıştır. Bilimsel-akademik eğitim kurumu olan üniversitelerin kimliklerini kazanmalarında, bu alanlarda görev üstlenmiş bilim insanlarının büyük emekleri ve gayretleri tayin edici olmuştur. Ama ne yazık ki, üniversitelerin bu temel özelliklerinin, ‘bilim insanı’ sıfatını taşıyan kimileri tarafından zaman zaman örselenip lekelendiği de görülmüştür. Son günlerde bunun tipik örneklerinden birine, Hollanda’da bulunan ‘Rotterdam İslam Üniversitesi’ rektörü Prof. Ahmet Akgündüz’ün pratiğinde tanıklık ettik. Ankara’da inşaasına başlanan ve kamuoyunda ‘Cami-cemevi projesi’ olarak bilinen girişimle ilgili olarak Prof. Ahmet Akgündüz, bir bilim insanına asla yakışmayacak referanslar ve taşlaşmış önyargılarla dolu bir makale kaleme almış, marifetmiş gibi bu makaleyi 30 Ağustos 2013 tarihli sonhaber.nl sitesindeki köşesinde “Alevilik konusundaki kırmızı çizgilerimiz ve Diyanet’in yanlış teklifleri“ başlığı ile kamuoyuna sunmuştur. Prof. Ahmet Akgündüz bu makalesinde, gerici-fanatik bir ‘İslam’ yorumuyla yalnızca Alevi inancına ve bu inançla yaşamak isteyen insanlara karşı açık bir saygısızlık, kışkırtma ve nefret suçu işlemekle kalmamış, aynı zamanda bilimsel-demokratik üniversite geleneklerine ve etiğine karşı da büyük bir suç işlemiştir.

Prof. Akgündüz, “Alevilik Konusundaki Kırmızı Çizgilerimiz; Cami-Cemevi-Aşevi Ucubesi!” başlığını uygun bulduğu makalesinde insanların neye, nasıl inanacaklarını belirleme hakkını kendinde görerek: “ister Sünni ve isterse her iki gruptan Aleviler iddia etsinler; Cemevleri dini ıstılah olarak mabed yahut kanunlarda geçtiği şeklinde ibadethane kabul edilemez,” iddiasında bulunarak, kimi Alevilik yorumlarının ‘İslam dışı’ olduğunu, bunun asla kabul edilemeyeceğini ve bu inanç sahipleriyle bir diyalog kurmanın ‘kırmızı çizgilerinin’ aşılması anlamına geleceğini öne sürmüştür. Kabul edilemez bu tutumunu daha da ileri götüren Akgündüz, Aleviler başta olmak üzere, İslam kavrayışı konusunda kendisi gibi düşünmeyen kesimlere düşmanca yaklaşmış, onları alenen aşağılamış ve fanatiklerin saldırı hedefi haline getirmiştir.

Akgündüz, Alevi inancını taşıyan insanları kast ederek: “Bu grup ile, adları ne olursa olsun, bizim diyaloğumuz olamaz,” saptamasını yaptıktan sonra, onlar için; “… kestikleri yenmez ve kız alınıp verilemez. Buna tarih boyu karşımıza çıkan Dürziler, Nusayriler ve kısaca imanın altı esasını ve İslamın beş şartını kabul etmeyen herkes dahildir,” iddiasında bulunmaktadır. Akgündüz’ün kesin ve kati bir tutumla dillendirdiği bu iddianın çok değil, bir adım ötesinde nelerin olabileceği sorusunun yanıtı, bu gün özellikle Ortadoğu bölgesinde dinsel-mezhepsel motiflerle sergilenen ve hepimizi dehşete düşüren kanlı pratiklerde saklıdır. Bu yüzdendir ki, Akgündüz’ün sözkonusu makalesinin tamamı okunduğunda, bunun günümüz dünyasında profesör payesi taşıyan, hatta Hollanda’daki bir üniversitenin rektörlüğünü yapan birinin kaleminden mi, yoksa Suriye’de, Sudan’da, Mısır’da ve daha pek çok ülkede trajik örneklerine rastladığımız icraatlarıyla bizi dehşete düşüren ‘cihad’cı ‘meczup’ların ağzından mı çıktığını ayrıştırmak güçleşmektedir.

Bin yıldır tanık olduğumuz kanlı kırımların ve yaşanan büyük acıların tam da, aklını ve vicdanını itikat ağacına bağlamış olan Prof. Akgündüz’ün dillendirdiği bu gerici, halk düşmanı zihniyetten beslendiği gayet iyi bilinmektedir. Bu nedenle de, Akgündüz’ün makalesi, kaba bir hoşgörüsüzlüğün, zalimce dayatmanın ve ‘biat’ ettirme kültürünün ‘güncel’ manifestosu olarak da okunabilir.

Akgündüz, kendi itikatını her şeyin üstünde ve tartışılamaz bir tabu olarak sunarken ve ona itaat etmeyi sıradan insani ilişkinin temel koşulu sayarken, öte yandan, “ister Sünni ve isterse her iki gruptan Aleviler iddia etsinler; Cemevleri dini ıstılah olarak mabed yahut kanunlarda geçtiği şeklinde ibadethane kabul edilemez,” diyerek, başkalarının inançlarını, kültürel ve insani değerlerini hoyratça aşağılamayı, etki alanına giren insanları bu anlayışla koşullandırmayı bir hak olarak görmektedir. Bütün bu yaklaşımların ve zihniyetin, bilimsel-akademik bir değeri olamayacağı gibi, çağdaş demokratik kamusal yaşamın olmazsa olmazı durumundaki ‘düşünce özgürlüğü’ ile de bir alakasının olamayacağı açıktır. Bu yüzdendir ki bizler, aynı zamanda bir eğitim kurumu olan ‘Rotterdam İslam Üniversitesi’ rektörü Prof. Ahmet Akgündüz’ü açıkça kınıyor ve protesto ediyoruz. Bilimden, aydınlanmadan, hoşgörüden ve demokratik değerlerin korunmasından yana olan tüm kişi ve kurumları bu protesto hareketine katılmaya davet ediyoruz. Sözkonusu kişiyle ya da başında bulunduğu kurumla ilişki içerisinde olan tüm kurum ve kuruluşları, ilişkilerini gözden geçirmeye çağırıyoruz.

Hollanda Gezi Dayanışması

İmza kampanyasına katılmak için tıklayınız; https://secure.avaaz.org

5 Ekim 2013