Etha: ‘Bir gecede 9 karakolda tecavüz’

İHD İstanbul Şube Başkanı, translara dönük işkence ve sürgün politikalarının yoğun biçimde yaşandığı 1996 yılında Ülker Sokak’a ilişkin, “Gezi’de tüm toplumu bağrına basan ortak problemler, Ülker Sokak’ta ise bütün toplum olarak yürüttüğümüz bir haksızlığa karşı transların direnişi vardı. Hortumla dövülüyorlardı, saçları kesiliyordu, göğüslerine jilet atıyorlardı.” dedi.

umit-efe

Cihangir’in göbeğinde, Ülker Sokak’ta 1996 yılında ‘Hortum Süleyman’ isimli başkomiserin yönetiminde translara dönük çok kapsamlı bir linç politikası yürütüldü. Cihangir ‘sakinlerinin’ ve Ülkü Ocakları’nın da katılımıyla trans kadınlar linç edildi, işkenceden geçirildi, evleri yakılmaya çalışıldı.

Nihayetinde translar bir bir Ülker Sokak’tan ayrılmak zorunda bırakıldı. 1996 yılının işkence dolu karanlık yıllarını, kendi deyimiyle ‘Gezi’nin militanca mücadele yürüten kesimi’ olan LGBT’leri ve İHD’nin LGBT’lerin haklarına ilişkin yaklaşımını İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe ile konuştuk.

HORTUMLA DÖVME, JİLET ATMA, TECAVÜZ…

Efe sözlerine üzerinde “Hortum Süleyman” yazılı kabarık bir dosyayı göstererek başladı. Efe o dönem yaşananlara ilişkin, “Hortumla dövülüyorlardı, saçları kesiliyordu, göğüslerine jilet atıyorlardı. Bir transseksüelin 9 karakol gezdirilip hepsinde tecavüze uğradığı iddiası ile de uğraştık. Çok yoğun çalıştık. O dönemde gazeteler bize ‘ibnelerin derneği’ diye başlık attı. Bize her zaman değişik isimler konuldu. Komünistlerin, ibnelerin, teröristlerin, Kürtlerin derneği” diyerek işkencenin boyutlarını gözler önüne serdi.

İHD olarak bir komisyon olarak Ülker Sokak’ta yaşananlara müdahele etmeye çalıştıklarını da sözlerine ekleyen Efe, “Ülker sokak yaşama tutunmaya çalışan bizim de arkadaşımız olan, bizlerden biri olan LGBT’lere karşı büyük bir nefretin ve saldırıların örgütlendiği bir yerdi. Biz orada hem mahalle sakinleriyle de görüştük. Emniyet’le görüştük, orada yaşayan translarla görüştük. Ara buluculuk çalışması yaptık. Orası korkunçtu yani. Bu nefretin nedeni neydi? Senin gibi olmayana, öteki olanı görünmezken kabul eden hatta karakollarında tecavüz eden, hatta arabalarına alan sizler değil miydiniz yani? Bu insanlar bizim arkadaşlarımız… O kadar insanlık dışı bir muamele vardı ki. Biz diğer mahalle sakinleri ile görüştüğümüzde de o nefreti gidermeye çok çalıştık. İyi ki de yaptık. Bütün o çalışmaların birikimi bugün LGBT hareketinin kendisini örgütlü bir biçimde ifade etmesini sağladı” dedi.

‘ÜLKER’DE BÜTÜN TOPLUM TRANSLARA SALDIRDI’

Efe sözlerine Ülker Sokak direnişi ve Gezi direnişini karşılaştırarak devam etti. “Gezi direnişinde tüm toplumu bağrına basan ortak problemler vardı, Ülker Sokak’ta ise bütün toplum olarak parçası olduğumuz, yürüttüğümüz bir haksızlığa karşı transların direnişi vardı. O mahalle de onlara çok görüldü yani” diyen Efe, translara dönük saldırıların ‘fuhuş’ iddiası ile gerçekleştirildiğini belirtti.

‘Fuhuş’ iddialarına ilişkin ise Efe şöyle konuştu: “Şimdi çok gerçekçi olalım. Biz bu insanların öğretmen, bankacı, gazeteci, garson olmalarına izin vermiyoruz. Ne yapacaklar? Biz bu insanları kendimiz fuhuşa itmiyor muyuz? Hiçbir başka yol kalmayan, hiç de tercih etmedikleri halde çok da eziyet görerek ve yaşam güvencesi olmadan, sosyal sigortası olmadan bir hayata, seks işçiliğine itiyoruz biz bu insanları. Sonra da o sokaklardan sürmeye kalkıyoruz bu insanları.”

Homofobik, transfobik bir toplum olarak bütün cinsel farklılıklara ve yönelimlere karşı şiddeti ve yok etmeyi hedef alan bir yaklaşımın hakim olduğunu belirten Efe, “Ülker Sokak daha çok transların yaşadığı bir yerdi ve bu çok normaldi. Okullarda, kafelerde, işyerlerinde, bankalarda ya da mahallelerde bu egemen zihniyetin yaşattığı toplumsal baskılanmadan ötürü yaşayamıyorlar. Hatta bunun dışa vurumunda bile çok sıkıntılı ve ölümcül sonuçları olan bir meseledir” şeklinde konuştu.

İHD’DE LGBT KOTASI

Efe, İHD’nin LGBT mücadelesine yaklaşımı ve kendi içlerindeki homofobi ve transfobiyle mücadeleye ilişkin ise şöyle dedi: “LGBT’lerin örgütlü bir şekilde mücadelelerini destekledik. Bu konuda birçok dernek oluştu. Tabi ki her zaman bizle çalışabilirler, hala her türlü sıkıntı için bize başvuruda bulunabilirler. Bilmeyenler için de çağrımız var. Gelip bize her türlü sıkıntılarında başvurabilirler. İşkence, dıştalanmışlık ve ötekileştirme dışında birey olarak kendi tercihlerini yaşayan, cinsel yönelimlerini ifade eden bireylerin de yaşadıkları toplumsal, sosyal ve psikolojik sıkıntılarda da yanlarında olduk.

İstanbul şubemiz hiçbir zaman bu konuda bir sıkıntı yaşamadı çünkü net görüşlere sahip oldu. Tabi ki resmi erkek egemen ideolojinin insan hakları saflarında zaman zaman bazı üyelerimizde, aktivistlerimizde boy göstermiş olması mümkündür. Bazı şubelerimizde, mesela Ankara şubemizde, bu konuda sıkıntılar yaşamıştır. Ama mesela biz bu yıl genel kurul kararımızda sadece kadın kotası değil, LGBT bireylerin de eşit kota, yüzde 50, uygulamasıyla yönetim kurullarında temsilini kabul ettik. İnsan hakları mücadelesinin temel rengi de budur. Muhalefetin bile kafasında soru işaretleri taşıyan bütün dallarda cesurca, rüzgara karşı durabilmeyi bilen bir yerde olmak insan hakları mücadelesinin genel karakteridir.”

LGBT’LER ATIŞ POLİGONU HALİNDE

Berlin’deki toplama kampında eşcinsel ve transların kurşuna dizildiği duvarın gökkuşağına boyanarak katliamın anıldığını da hatırlatan Efe, “Biz de öldürüyoruz. Duvarsız bir şekilde atış poligonu olarak kullanarak öldürüyoruz. Dışlayarak görmeyerek, nezaket kurallarının dahi dışında tutarak, humaniter kucağımızı asla açmayarak, iteleyerek kakalayarak, hasta sayarak… O kampın içinde komünistler, Yahudiler ve LGBT’ler vardı. Belki tarihin bir dönüm noktasında Ülker Sokak’ta yaşadıklarımızı, Hortum Süleyman’ı bir müzede sergilediğimizde bu insanlık ayıbının karşısında gerçekleri hissedebiliriz. Ne yazık ki eziyet etmeden gerçekler, mücadele etmeden değişimler gerçekleşmiyor” ifadelerini kullandı.

Yıldız Tar
5 Eylül 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; etha.com.tr