habersoL: Tarık Şengül yazdı “Gökçek (yolları) tıkanırken”

Gökçek’in hikayesi bir miktar yalancı çobanın hikayesi. Yasa ulaşım planı yap dediğinde, ‘yapmıyorum’ diyerek kendini yasalardan üstün gören, ‘noktasal plan yapıyorum’ diyerek planlama ile dalga geçen bu anlayış, şimdi plana, yasaya sığınıyor.

melih-gokcek

Bundan dört yıl önce TRT ekranlarında Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı sıfatıyla Melih Gökçek ile Akay Kavşağı’na ilişkin bir tartışmada karşı karşıya gelmiştim. Ankara’nın bir ulaşım planı olmamasını eleştirip, ulaşım politikasını katlı kavşak yapmak olarak kavrayan bir anlayışın Ankara’yı birçok alanda olduğu gibi, ulaşım alanında da ağır bir krize soktuğunu vurguladım. Altı çizilmesi gereken temel sorun şuydu: Büyükşehir Yasası bu statüdeki belediyeleri belli bir süre içinde Ulaşım Ana Planı’nı hazırlamakla mükellef kılıyordu. Ankara Büyükşehir Belediyesi süre aşılmasına karşın inatla bu planı yapmamakta direniyordu. Gökçek’e yasayı hatırlatıp, “suç işlemek pahasına Ulaşım Planı’nı niçin yaptırmadığını” sorduğumda verdiği yanıt kayda değerdi: Ulaşım planını hazırlatmıyordu, çünkü bu plana dayanarak, yaptığı uygulamaları mahkemeler (bilirkişi marifetiyle) iptal ediyordu.

Gökçek haksız değildi; çünkü kendi hazırlattığı Ankara Nazım Planı kararlarını ezici bir ağırlığının bulunduğu Büyükşehir Belediye Meclisi onayladıktan kısa bir süre sonra, bu plana aykırı olarak yine aynı meclis rant oyunları çerçevesinde birer birer alt ölçekte plan değişikliklerine gidip, belli kesimleri zengin etmenin yolunu tutmuştu. Oysa kentlerin Anayasası niteliğindeki bu üst planların kararlarına aykırı alt plan kararları alınamazdı.

Gökçek’in noktasal planları
Çoğunu meslek odalarının açtığı davalarda, mahkemeler üst ölçek plana aykırılık taşıdığı için çok sayıda “rant planını” iptal etmişti. Yani Gökçek durduğu yerden haklıydı. Bir Ulaşım Ana Planı hazırlayacak, sonra keyfi yönetim anlayışı nedeniyle kendi hazırlattığı plan ayağına dolanacaktı. Derin deneyimi ile patlattı bombayı; “o nedenle ben noktasal plan yapıyorum”.

Noktasal plan ise nerede trafik yoğunluğu varsa, oraya katlı kavşak yapmak demekti; en azından Gökçek bir tek bunu biliyor, bunu okuyordu. Açık açık söylüyordu “bu kavşakları ben çözüyorum, çizimini teknik adamlara bırakıyorum.”

“Hangi uzmanlıkla” sorusunun yanıtı da hazırdı; “20 yıl belediye başkanlığı yaptım”. “Yani 20 yıl hastanede çalışsan beyin ameliyatı yapacaksın öyle mi” yönündeki sorumu programda yanıtsız bıraksa da, Gökçek izleyen dönemde de noktasal işler yapmaya devam edip, halk dilinde “battı çıktı” denen bu noktasal müdahalelerle Ankara’yı her gün biraz daha “batırmış” bulunuyor.

Gökçek şimdi ODTÜ’de
Şu an Ankara için tam da sorun böylesi bir duruma işaret ediyor. Ankara, sadece beynine değil, bütün dolaşım sistemine uzun süredir gelişi güzel müdahale eden yetki aşımı içindeki bir yönetim anlayışının elinde. Son müdahalenin ve krizin adı: ODTÜ-Yüzüncü Yıl Otobanı.

Bir karışıklığı ortadan kaldırmak gerekiyor. Büyükşehir Belediyesi’nin ODTÜ ve çevresini etkileyen iki ana yol açma girişimi var. Birincisi Eskişehir Yolu’na paralel ve bu yolu rahatlatmak amacıyla geçirilmek istenen ve ODTÜ yönetiminin ancak tünel biçiminde olursa izin verebiliriz dediği görece yeni bir proje. Uzun yıllardır Eskişehir yolunu rahatlatması beklenen Çayyolu metrosunu bitiremeyen anlayış, çareyi ODTÜ Kampüsü ve ormanlarında kıyım anlamına gelen bu tür bir çözümle arıyor.

Şu an tartışmalara konu olan ikincisinin geçmişi ise daha eskilere gidiyor. İkinci yol projesi Anadolu Bulvarı’ndan gelen yolu Konya Yolunu, Dikmen yönüne Yüzüncü Yıl Mahallesi’nin ortasından geçerek bağlayacak. 1994 yılında plana işlenmiş olan bu güzergaha ODTÜ yönetiminin de esaslı bir itirazı yok. Uzun süre uygulanmamasının nedenlerinden biri, Büyükşehri Belediyesi’nin kamulaştırma da dahil olmak üzere, gerekli adımları atmaması.

Mahallenin tepesine otoban
Aradan yirmi yıl gibi uzun bir süre geçti ve yolun ODTÜ’den geçen bölümündeki küçük fidanlar büyüyüp, Gökçek’in yoluna çıkmış bulunuyor. Bu alandan yol geçirme kararının ilk alınışından bu yana ODTÜ arazisinin 1. Derece doğal sit alanı ilan edilmesi yanında, 1995 yılında AGAHAN “Çevre Koruma ve Geliştirme” ödülüne layık görüldüğünü de belirtmek gerekiyor.

Öte yandan tek sorun ağaçlar da değil. Yüzüncü Yıl Bölgesi’nin tam ortasından beton ayaklar üzerinde yükselen “sekiz şeritlik otoban” Yüzüncü Yıl sakinlerine “sizin pek bir öneminiz yok, artık tepenizden geçen bu yolun altında yaşayın” diyor. Yüzüncü Yıl sakinleri sakinliklerini yitirmiş durumda, öğrencilerin protestolarına katılıyorlar.

Geçtiğimiz yıl ODTÜ’de gerçekleşen protestolar ve ardından gelen Gezi direnişi, halkı hızla edilgen konumundan çıkardı. Şimdi Gökçek’i bir telaş almış durumda. Elinde belki şu ana kadar yaptığı en yasal uygulamalardan biri var; ancak karşıda bunu istemiyoruz diye yükselen sesler. Belli ki hırçınlaşıyor. Önce Yüzüncü Yıl bölgesinde yaşayan iki ODTÜ’lü akademisyeni hedef gösterdi; ardından “ODTÜ Ormanlarından geçmek zordur” diyen Can Dündar’ı suçluyor, “yakanı tutarım” diyor.

Yalancı çobanın devri kapanıyor
Gökçek bu yolu tamamlayabilir mi? Belki… Ancak bir şey açık ki, bir devir kapanıyor.

Yıllardır, yasaları, planları ihlal eden anlayış, şimdi yasalardan planlardan medet umuyor. Yol planda işli, her şey yasal diyor (bu arada hâlâ uygulama imar planının bulunup bulunmadığı meçhul durumda).

Gökçek’in hikayesi bir miktar yalancı çobanın hikayesi. Yasa ulaşım planı yap dediğinde, ‘yapmıyorum’ diyerek kendini yasalardan üstün gören, ‘noktasal plan yapıyorum’ diyerek planlama ile dalga geçen bu anlayış, şimdi plana, yasaya sığınıyor. Bu arada yıllar sonra, galiba kafasına göre bir planlama grubu bulmuş ki (planı yapanlardan biri, Gezi Parkı’nda mevcut projenin önünü açacak biçimde karar alan Koruma Üst Kurulu Üyesi) Gazi Üniversitesi’nden bir gruba iş işten geçtikten sonra, Ulaşım Ana Planı yaptırıyor.

Direniş noktasal olmayacak!
Tam Gökçek Ulaşım Ana Planı yapmaya karar vermişken, Ankaralılar noktasal savunmaya geçiyor!

Uzun yıllardır kendilerini egemen olarak görüp, bu gücü keyfi olarak kullananlar karşısında, toplum sessizliğini bozup, gerçek egemenin kendisi olduğunu yüksek sesle haykırıp, “İstemiyorum!” diyor.

Geçmişte bir oda başkanı olarak Gökçek’e söylediğim “yasa var, plan var” lafını şimdi Gökçek’ten duyuyoruz. Karşıdan halk sesleniyor; “Noktasal Plan” yapıyoruz.
Ama asıl korku, noktaların yan yana bir hat oluşturmaya başlaması galiba.

İstanbul’un Kuzeyindeki ormanlardan ODTÜ ormanlarına uzanan geniş bir hattan duyulan korku.

H.Tarık Şengül - Doç.Dr., ODTÜ, Şehir Plancısı, Siyaset Bilimci
30 Ağustos 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; haber.sol.org.tr