Birgün: 74 saniyelik görüntü kayıp – Can Dündar

ali-ismail-korkmaz2

Ali İsmail’in annesine, “öldüren dayak”ın görüntülerini izletmemişler; dayanamaz diye…

Ben de sonuna kadar izleyemedim.

Nutkum tutuldu. Boğazım düğümlendi.

Hadi Erdoğan gibi söyleyeyim:

“Aklıma oğlum geldi.”

İnsanın insana zulmüne dair bir kaydı, kayıtsız izlemek zor…

O sopalı milisler, nasıl bu kadar insanlıktan çıkabildi?

O polis, nasıl 19 yaşında bir gence kıyabildi?

O doktor, nasıl beyin travmalı bir hastayı kas gevşetici ilaç verip evine yollayabildi?

O Vali, nasıl böyle bir linçi, ”Arkadaşları dövmüştür” yalanıyla savuşturabildi.

Dayakçıların fırını adını “Harman”dan “Ankara Ata”ya çevirmiş.

“Ata” adı, bu utancı perdelemeye yeter mi?

Atatürk’ü (kirli işlere alet edilmekten) Koruma Kanunu devreye girer mi?

Bu korku filminin diğer “kötü adamlar”ı olan polis, doktor, vali de isimlerini değiştirecek mi?

 

* * *

 

Gelelim işin polisiye boyutuna…

Malum, her tarafı kameralarla çevrili cennet vatanımızda, MOBESE’lerden habersiz bir iş yapmak imkânsız…

Ancak adamını bulursanız, “temizlenmeyecek” görüntü yok.

Ali İsmail Korkmaz cinayetinde de öyle oldu.

Dayağın atıldığı Sanayi Sokak’taki linçe iki kamera tanıktı:

Biri Beşik Otel’in, diğeri Harman fırınının kamerası…

Olaydan sonra Eskişehir Emniyeti, bu iki kameradan topladığı görüntü kayıtlarında dövülme anının olmadığını açıkladı. Yani deliller karartılmıştı.

Otel kamerasının kayıtlarında 24 dakika eksikti. Otel sahibi, göstericiler sokağa girince ışıkları kapatmak için otelin elektrik şalterini kapattığını, görüntülerin o yüzden eksik olduğunu söyledi.

Harman fırınının önündeki güvenlik kamerasının görüntüleri ise silinmişti.

“Mevzu, temizlenmiş”e benziyordu, ama Jandarma’nın Kriminal Dairesi, “işi” bozdu.

İki kez silindiği söylenen dayak görüntülerini kurtardılar ve dehşeti ortaya çıkardılar.

Radikal, görüntüleri yayınladı.

Cinayeti gördük.

 

* * *

 

Zaman’ın dünkü haberinden öğreniyoruz ki, görüntülerin yayınlanmasından sonra cinayet suçlamasıyla karşı karşıya kalacak tutuklu fırıncıların avukatı yeni bir iddia ortaya atmış:

Yayınlanan görüntülerde darp edilen şahsın Ali İsmail Korkmaz olmadığını öne sürüyormuş.

Olay sırada Ali İsmail’in üstünde kırmızı mont varmış, görüntüde gri görünüyormuş. Fiziği de oradaki gence benzemiyormuş.

Güvenlik kameralarının siyah-beyaz kayıt yaptığı düşünülürse kırmızının hangi gri tonuna denk düştüğünü hesaplamak gerekecek herhalde…

Ama daha ilginci şu:

Günlerdir görüntüleri dikkatle izleyen Ali İsmail’in avukatlarından öğrendiğime göre şimdi de otel kamera kayıtlarında 74 saniyelik bir bölüm kayıp…

O 74 saniyenin özelliği ne peki?

Tam Ali İsmail’in sokağa girip kameranın önünden geçtiği anı kaydetmesi…

Dövülen kişinin Ali İsmail olduğunu belgeleyecek en net kanıt, o 74 saniyede…

Ve o 74 saniye kayıp…

Hadi otel sahibi olayların başlangıcında panikleyip 24 dakikalığına şalteri indirdi.

En kritik anda 74 saniyeliğine şalteri indirip kaldırmadı ya?

Otelin adını da “Bayrak Otel” yapsalar, bu konu daha kolay kapanır mı acaba?

***

Ali İsmail’i öldüren acemilik!

 

Ali İsmail Korkmaz’ın nasıl linç edildiğini gördük.

Kendisinin artık anlatma imkânı yok.

Ancak aynı gece, aynı yerde, aynı polis şiddetine maruz kalan, aynı üniversiteden bir arkadaşının,Caner Ertay’ın anlattıkları, Ali İsmail’in başına gelenin ona özel bir muamele olmadığını ortaya koyuyor.

Caner, “Türkiye’den Şiddet Hikayeleri” (

http://www.siddethikayeleri.com/beni-gozaltinda-kaybedeceklerini-dusundum/

)

için tanıklığını aktarırken ”Polis, o gece hazırlıksız yakalanmıştı. Olayları bastırmakta zorlanınca, eli sopalı grupları ve sivilleri sokağa saldı” diyor.

Bu arada Ali İsmail’in “gerçek ölüm nedeni”ni de açıklıyor:

“Sivil polisler öldürmemek için, özellikle kafa ve göğüs bölgelerine vurmuyor, sakatlamak maksadıyla özellikle bele, bacaklara, dize ve sırta odaklanıyor. Sokaktaki eli sopalı milisler ise işkence konusunda bu kadar bilinçli değil. Ali İsmail’in talihsizliği, aralarında sivillerin de olduğu bir ekibe yakalanmak oldu.”

İçişleri Bakanlığı’ndan rica ediyoruz:

Sokağa salınan milislere “bilinçli işkence eğitimi” verilsin.

Can Dündar
25 Ağustos 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; birgun.net