BBC Türkçe: Kasımpaşa’dan Gezi’ye bakış “Nankörler, daha ne yapsın?”

kasimpasaİstanbul’un cazibesi farklılıklar içinde kurabildiği harmoniden geliyor bir bakıma…
Taksim Gezi Parkı’nda toplanan binlerce kişi AKP hükümetine ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a karşı sloganlar atarken, yürüyerek 15-20 dakikada varabileceğiniz Kasımpaşa’nın girişinde sizi üzerinde “Kasımpaşa’da doğdun, dünya lideri oldun, asla yalnız yürümeyeceksin Büyük Usta” yazılı pankart karşılıyor.

AKP’nin parti bayraklarıyla donattığı bu pankarta bir de Erdoğan’ın gülen resmi yerleştirilmiş. Kentteki genel hava ve birebir söyleşilerden Erdoğan’a buradaki desteğin yerli yerinde olduğu izlenimi edinmek mümkün. Ama muhalif ses de yok değil.

Başbakanın doğup büyüdüğü, her bir sokağında top sektirdiği mahallesinde Gezi Parkı’nın sesi yankılanıyor ama buradan ses çıkmıyor.

Bir züccaciyenin önünde müşteri bekleyen iki Kasımpaşalı, Gezi Parkı’ndan da, Gezi Parkı lafından da bıkmış. Önce tutuk davransalar da daha sonra bir bir başlıyorlar anlatmaya.
Ama fotoğraflarının çekilmesini istemiyorlar.

Başbakan Erdoğan hakkında yorum yapmaktan hemşerileri de çekiniyor. Yüzleri, gözleri görünsün, bilinsin istemiyorlar.

‘Yabancı güçlerin oyunu’

Ticaretle uğraşan Hüseyin Özyurt, Başbakan Erdoğan gibi düşünüyor, eylemlerin arkasında ‘yabancı güçler’ olduğunu öne sürüyor:

“Bıktık ya, 20 gündür aynı laflar ediliyor. Üç tane çapulcu toplanmış meydana, kimdir ki onlar. Türkiye’nin yüzde 80′i eyleme gitse iyi mi olur? Yüzde 1 milyon başkası yönlendiriyor. Almanya, İngiltere, Amerika Türkiye’nin önünü kesmeye çalışıyor. Nankör bunlar, Allah’a da inanmıyorlar zaten.”

Gezi Parkı’nı koruma amacıyla başlayan ve hükümet karşıtı gösterilere dönüşen eylemlerin diğer kentlere yayılmasına da şüpheyle yaklaşıyor Hüseyin:
“İzmir’i, Adana’sı ne bilir Gezi Parkını? Kışkırtıyor birileri.”

Hüseyin’in yanında oturan 65 yaşındaki Neşet Memati de aynı fikirde. “Yabancı güçler nemalanıyor bu durumdan. Beyoğlu medyatik popüler bir yer. Daha çok ses çıksın, daha çok duyulsun diye orada yapıyorlar. [Adnan] Menderes’e, [Turgut] Özal’a yaptıklarının aynısını Erdoğan’a yapmak istiyorlar.”

Neşet Memati de “Nankörler,” diyor Gezi Parkı’nda taleplerini dile getirenlere, “Bu adam Türkiye’nin borcunu ödedi, yol yaptı, köprü yaptı. Daha ne istiyorsunuz” diye çıkışıyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan’a hemşerilerinin desteği büyük. Ama muhalif sesler de yükseliyor.

‘AKP istihdam sağlamadı’

Birçok ünlü ismi yetiştiren büyüten Kasımpaşa’nın Kızılay Meydanı’nda sinema sanatçısı Eşref Vural’ın adını taşıyan kahvehanede böyle bir sohbet dönüyor. Ama yine fotoğraf çektirmeyi kabul etmiyorlar. Birçoğu Giresunlu…

Tayyip Erdoğan’ın katıldığı ilk seçimlerde ona oy vermişler. Son üç seçimde ise desteklerini çekmişler.

Kendi ifadeleriyle bunun sebebi, “Başbakan’ın çok kinci, hırslı ve otoriter söylemlerde bulunması ve istihdam eksikliği.”

Kasımpaşa’nın, İstanbul gibi kendi içinde bir harmonisi var.
Kahvenin dışındaki masalardan birinde söze başlayan iktisat mezunu Ahmet Tuncu “Mesele üç beş ağaç değil, işsizlik. Kasımpaşa’da herkes işsiz, herkes yoksul” diyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yeni AVM’lerle beraber istihdam sağlanacağı sözleri de Ahmet’e inandırıcı gelmiyor:

“İş sahası yaratmalı, fabrikalar açmalı. Başbakan sabit inşaatlarla sabit yatırım yatırıyor. AVM’ler kime yarıyor ki? Açacak AVM’yi dışarıdan getirdiği yabancı lüks malları garibanlara mı satacak?”

‘Futbolcu Tayyip’in gençliği

Hüseyin 52 yaşında, Başbakan Tayyip Erdoğan da 59. Kasımpaşa da haliyle küçük bir semt. Çocukluk ve gençlik dönemlerinde birçok kez karşı karşıya gelmişler, özellikle de yeşil sahalarda…

“Bakma sen… Ben tanırım Tayyip’i… Aynı mahallede maçlarda karşı karşıya geldik biz. İdeolojilerimiz farklıydı ama Allah’ı var çok iyi santrafordu. Uzun boylu, iri, çok iyi futbol oynardı. Ama eskiden halktan yoksuldan yanaydı. Şimdi ise zenginlerden yana. Onu bu hale müteahhitler getirdi.”

Konu Tayyip Erdoğan’ın gençliğine gelince herkesin söyleyecek bir sözü var.

Soyadını vermek istemeyen polis emeklisi Orhan katılıyor sohbete.

“Ohoo çocukluğumuzda ona çok sert müdahale etmişliğim vardır top oynarken” diyor Orhan.
“O, Erokspor’da oynardı ben de rakip Yeniçeşme takımında oynardım. Ama gerçekten çok iyi topçuydu. Kafaya taktı mı, kimse kafasından top alamazdı.”

Masanın diğer ucundaki emekli memur Rıza giriliyor lafa. Gezi Parkı eylemlerine atıfta bulunarak “Baksana olanlara, şimdi de kimse topu alamıyor ondan” diyor.
Emekli polis Orhan, 1979-1999 yılları arasında çalışmış.
Gezi Parkı eylemcilerinin öfkesini kabartan polis müdahalesi hakkında ne düşündüğünü soruyorum.

“Bizim zamanımızda böyle değildi ki. Ne gaz bombası vardı ne biber… ‘Fruko’lar vardı bizde…” diyor Orhan ve ‘Fruko’ları anlatmaya devam ediyor:
“Başında beyaz kask olan toplum polislerine ‘Fruko’ denirdi bizim dönemde. Bir tek copları vardı. O copları da öyle önüne gelene sallamazlardı. Gerçekten kim suçluysa copla döverlerdi ama şimdi bakıyorum önlerine gelene saldırıyorlar. Kadın çoluk çocuk dinlemiyorlar.”

‘Artık Beyoğlu’na gidemez olduk’

Kızılay Meydanı rengarenk. Ara sokakların birindeki ‘Muhabbet Cafe’nin dışında 6-8 kişilik bir kadın grubu kahkalar atıyor… Ellerinde bir duvak bir baştan diğer başa geçiyor… Ama ortada gelin yok… İki kahkaha arasında meğer Gezi Parkı’nı konuşuyorlarmış ben geçerken.

Bu sefer de bana anlatmaya başlıyorlar.

Saliha Boğalar, “Vallaha bıktık. Bu yakıp yıkmalar bitsin. Artık Beyoğlu’na çıkamaz olduk” diyor.
Eylemcilerin Gezi Parkı’na kamp kurmasına da tepkili: “Herkese zarar veriyorlar. Artık yeter. Üstelik aralarına kimler karışıyor belli değil.”

Adını vermek istemeyen bir otel çalışanı lafa giriyor: “Ortalık yakılıp yıkılınca Tayyip (Erdoğan) haksızken haklı duruma düşüyor. O eylemciler orada toplanınca kalabalığın arasına girenler olay çıkarıyor.”

Eylemlerin artmasıyla Taksim çevresindeki otellere müşterilerin artık rağbet etmediğini söyleyen otel çalışanı işsiz kalmaktan da şikayetçi…

“Valla İstanbul’u koruyacağız derken İstanbul’u bitirdiler.”

‘Polis çekilse uysallaşacaklar’

Hanımlar ellerindeki duvakları sallaya sallaya hep bir ağızdan konuşuyor. Birbirleriyle atışmalarını takip etmeye çalışırken polise geldi yine konu.

“Polis çekilse uysallaşacaklar. Ne diye orada tutuyorlar ki, ne gerek var? Polis haksız yere gaz bombası sıkıyor. Ne diye bomba sıkıyorsun kardeşim! Ben bile sadece yemek yemeğe girdiğim restoranda rehin kaldım” diyor Gülseren. Çözümü de kendine göre tek cümleyle özetliyor: “Olmaz bu böyle. Hükümet vatandaşlarıyla uzlaşsın.”

Kadınlarla çevrili masanın en yaşlısı sözü alıyor bu sefer…

“O ‘uzun burunlu’ var ya. Anarşik. Ondan çıkıyor bunların hepsi” diyor.

Bir diğeri de arkadaşının ne kastettiğini açıklığa kavuşturuyor: “Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bahsediyor…”

Ama bu savı masanın geri kalanı tarafından kahkalarla geçiştirilince bir daha Kılıçdaroğlu’nun lafı da geçmiyor.

Konuştuğumuz kadınların bir çoğu hemşerileri Başbakan Tayyip Erdoğan’a oy vermiş ilk aday olduğu seçimlerde…

Ama bazıları işsizlik, ekonomik sıkıntılar ve yasaklar nedeniyle yavaş yavaş fikirlerini değiştirdiklerini söylüyorlar.

En çok da hemşerilerinin kendi ifadeleriyle, kendilerinden uzaklaşmasına üzülüyorlar…

Saliha bir cümlesiyle bitiriyor kalabalık kadın grubunun bu konudaki sohbetini:
“Durum şu. Başbakan yabancılara kapısını açtıkça bize yabancılaştı.”

Çağıl Kasapoğlu
13 Haziran 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız;bbc.co.uk/turkce