Evrensel: AKP ve Olimpiyat gerçeği-Mithat Fabian Sözmen

AKP’nin Gezi direnişi sırasında düştüğü en acıklı hal, eylemleri “dış güçlerin organize ettiği” şeklinde propagandayı başlatma anına denk gelir.

Türkiye’nin her yerinde sokağa çıkan milyonların özgürlük ve demokrasi taleplerine polis şiddeti dışında bir yanıt verememenin yarattığı bir zavallılığın neticesiydi bu.

Sokağa dökülenleri haksız göstermek için söylenen yalanlar(camide içki içtiler vs.), Memet Ali Alabora’nın tiyatro oyununu hedef gösterecek kadar alçalan seviye, katledilen gençlerin öldürülme gerekçelerini normalleştirme ve medyanın bu uğurda seferber edilmesi Türkiye halklarına unutmayacakları bir ders verdi.

Yalana, çarpıtmaya, ikiyüzlülüğe karşı halkları eğiten o ders devam ediyor. Her gün hepsi birbirinin aynı, sadece logoları farklı olan AKP’nin resmi gazetelerinden incilerle aklımızı diri tutuyoruz.

Dün, Star gazetesinde Mustafa Karaalioğlu diyor ki, “Gezici olsaydım, 15 gün gözüme uyku girmezdi.”

Neden? “Çünkü İstanbul olimpiyatları alamazsa bunun sorumlusu Gezi Parkçılar olacak”mış. Acziyet halinde yalana başvurulduğundan yazının başında bahsetmiştik değil mi? Karaalioğlu’yla birlikte Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış da benzer argümanı öne sürdü.

Her neyse devam edelim.

Karaalioğlu diyor ki, “Mayıs ayına kadar Türkiye 2020 için açık ara favori haline gelmiş”. Kim demiş yahu bunu? İddianızı destekleyecek tarafsız bir anket, hadi onu da geçtim bahis şirketi oranı var mı?
“Tam parmaklarımız olimpiyat meşalesine dokunmaya başlamış da Gezi olayları patlak vermiş”miş…

Atma Karaalioğlu din kardeşiyiz!

Hele ki elinde bunu destekleyecek hiçbir veri, hiçbir resmi açıklama yokken hiç atma!
Hoş, bu yazının sadece “Olimpiyatı zaten alamayacağız. Bu başarısızlığı da Gezicilerin üzerine atalım bari” güdüsüyle yazıldığı çok açık.

O yüzden yazarımız da tıpkı başbakanından öğrendiği gibi bol keseden sallıyor.

Karaalioğlu’nun gerçeklerle pek arası olmadığı açık ancak biz yine de görevimizi yerine getirelim.
Öncelikle İstanbul, Gezi eylemlerinden önce açık ara favori filan değildi. Olimpiyatların nerede düzenleneceği, Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) üyelerinin oylarıyla belirlenir. Bu oylamalar her zaman için büyük bir lobi ve güç savaşının alanıdır ve “X ülkenin imajı” bu seçimlerin sonucunda rol oynayan son faktördür. Belirleyici olan IOC’nin iç dengeleridir. Şu an için bu iç dengeler, Körfez ülkelerinin petro-milyarderleriyle Rus oligarklarının kontrolü altındadır.

15 Temmuzda “IOC Seçimleri, 2020 ve güç dengeleri” başlıklı yazıda, aktardığım gibi IOC’nin en güçlü ismi Kuveytli Şeyh Ahmed el-Sabah’ın favorisi, önemli müttefiklerinden İspanya Olimpiyat Komitesi Başkanı Alejandro Blanco’nun Madrid’idir. Üstelik Şeyh Ahmed el-Sabah, 2024 ya da 2028 için devasa bir spor sermayesi merkezi haline getirmeyi planladıkları Körfez ülkelerini düşünmektedir. Katar ve yeni emiri Tamim el-Thani de bu konuda kendisiyle hemfikirdir. Zaten aday olarak düşündükleri kent de Doha. Öte yandan diğer etkin lobi gücü Rusya da 2028 için Gazprom’un başkenti St.Petersburg’u(ya da Kazan) düşünmektedir. İstanbul seçimi coğrafi olarak bu 2 bölgeyle de çatıştığı için 2020 için en az sıcak baktıkları kent İstanbul’dur. Favorileri ise yukarıda bahsettiğimiz gibi Madrid’dir. Üstelik İspanya’da devam eden tüm “imaj bozucu” eylemlere rağmen!

Kısacası Karaalioğlu, yaklaşmakta olan Olimpiyat başarısızlığı için adres arıyorsa son dönemdeki gelişmelerle ayrı yelpazelere savruldukları Körfez ülkelerine ve Rusya’ya bakabilir.

Gerçekten “imaj”ın bu kadar önemli olduğunu düşünüyorsa da Spor ve Gençlik Bakanlığı’nın birincil sorumlusu olduğu doping rezaletlerine göz atmasında fayda var. Bu kadar zayıf ve skandallarla dolu bir spor ülkesine olimpiyat vermeyi Şeyh Ahmed el-Sabah bile açıklayamaz çünkü!

Mithat Fabian Sözmen
19 Ağustos 2013
Kaynak;evrensel.net