Açık Bilim: Otoriteye itaat ve ötekileştirme – Işıl Arıcan

polis1

Polis birlikleri nasıl oluyor da böylesine acımasız davranabiliyor?

Haziran ayı başından beri ülke olarak çok ilginç, bir o kadar da adrenalin dolu günler yaşıyoruz. Onbinlerce insan bireysel özgürlük arayışıyla sokaklara dökülüp, barışçıl yöntemlerle protesto hakkını kullanmaya çalışırken orantısız bir polis müdahalesi ile gaza boğuluyor, dövülüyor, basınçlı su ile püskürtülüyor, bazen gözlerinden ve hatta canlarından oluyorlar.

Sahilde durduk yerden saçından sürüklenen genç kızlardan, tekerlekli sandalye ile TOMA suyuna maruz kalan direnişçiye, bir otoparkta kıstırılan üç gencin kendilerinden sayıca çok üstün bir polis grubu tarafından sıkıştırılıp dövülmesine kadar pek çok video seyrettik. Çocukların, yaşlıların suratına biber gazı sıkılışına, mahallede devriye gezen polisin evlerin camını kıtıp içine gaz bombası attığına, hastane içine TOMA ile su sıkılışına şahit olduk.

polis2

Geçtiğimiz ayın bence en vurucu sahnesi: TOMA, tekerlekli sandalyedeki bir vatandaşımıza basınçlı su sıkıyor.

Peki bu polisler içinde hiç mi vicdan sahibi kimse yok?  Nasıl oluyor da polis birliklerinin tamamı, her sağduyulu vatandaşın tüylerini ürpertecek müdahalelerde bulunuyor, insanların yüzüne doğrudan ateş edip gözlerinin akmasına sebep oluyor, ancak bu dehşet verici sahnelere rağmen aldıkları emirleri uygulamaya tereddütsüz devam ediyorlar?

İşte bu soruların yanıtları toplum psikolojisinin çok ilginç konuları olan otoriteye itaat ve ötekileştirme başlıkları altında gizli.

Milgram Deneyi: Otoriteye “Hayır” diyememek….

Yale Üniversitesi Psikoloji bölümünde çalışan Stanley Milgram,  meşhur Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann’ın mahkemesinden üç ay sonra şu soruyu sorar:

“Nazi Almanyası’nda yaşanan soykırıma aktif olarak katılan binlerce kimse yaptıkları korkunç şeyin ne kadar bilincindeydi? Bu kötülükleri bilerek, isteyerek ve farkında olarak mı yapmışlardı, yoksa toplu bir ahlaki değişim ile kendi değer yargılarını görmezden gelerek otoritenin isteği doğrultusunda sadece emirleri mi uyguladılar?”

472px-Milgram_Experiment

Bu hipotezini test etmek isteyen Milgram, psikoloji tarihine geçecek meşhur Milgram Deneyi’ni düzenler.

Önce, deneye katılacak gönüllüler bulunur. Gazete ve sokak ilanları ile toplanan gönüllüler, cezalandırmanın hafıza ve öğrenme üzerine etkisi konulu bir deneye katkıda bulunacaklarını sanmaktadırlar.

Gönüllüler laboratuvara geldiklerinde, üzerinde otorite sembolü olan beyaz önlük giymiş olan bir “deney gözetmeni” ve kendileri gibi bir başka gönüllü ile karşılaşırlar. Deney gözetmeni, gönülllere, bu deneyin “cezalandırmanın öğrenme üzerinde etkisi” ile ilgili olduğunu söyler, ve gruptakilerden birinin öğretmen, diğerinin de öğrenci olacağını anlatır. Öğretmen, öğrenciye sorular soracak, öğrenci soruları bilemediğinde gittikçe artan elektrik akımı ile öğrenciyi cezalandıracaktır. Kura yöntemi ile kimin “öğrenci”, kimin “öğretmen” olacağı belirlenir.

Rollerin belirlenmesinin ardından, gözetmen, öğretmen ve öğrenci, öğrenciye ait cezalandırma odasına girerler. Burada, öğretmen vereceği elektrik akımının nasıl bir mekanizma ile öğrenciyi cezalandıracağını görür. Öğrenci sandalyeye oturtulur, kolları kayışlarla bağlanır. Deney gözetmeni ve öğretmen deneyi başlatmak için bitişik odaya geçerler.

Bu odada, öğretmen’in oturacağı bir masa ve masanın üzerine elektrik şoku vermesini sağlayacan bir düzenek vardır. Düzenek üzerinde 15 Volt arayla 15 Volttan, 450 Volta dek uzanan şiddet seçenekleri mevcuttur. İlaveten, belirli aralıklar “düşük şok”, “orta şiddette şok”, “şiddetli şok”, “çok şiddetli şok”, “hayati tehlike” ve “xxx” olarak etiketlenmiştir.

shock_generator

Milgram Deneyinde kullanılan şok cihazı paneli.

220 Volt’un şehir akımı olduğu ve oldukça tehlikeli olduğunu anımsamakta fayda var. Milgram şokmetresinde, 300 Volt civarı “çok şiddetli şok”  400 Volt civarı, “hayati tehlike” ve 450 Volt’luk şalter de “xxx” olarak etiketlenmiştir.

Ancak öğretmen rolünü oynayacak gönüllülerin bilmedikleri birkaç şey vardır.

Hem deney gözetmeni, hem de öğrenci rolünü oynayan diğer gönüllü aslında deneyin birer parçası, Milgram ile çalışan profesyonel aktörlerdir.   Kura ile roller belirlenirken de, hile yapılmış ve gerçek gönüllü her zaman “öğretmen”, aslında bir aktör olan gönüllü ise her zaman “öğrenci” rolüne atanmıştır.

İlaveten, öğretmenler, deney gözetmeni ile şok odasını terk ettikleri anda, öğrenci rolü oynayan aktör sandalyesinden kalkmış, yerine bir teyp cihazı bırakmıştır. Öğretmen her bir şok seviyesindeki düğmeye basarken, karşılık olarak önceden yapılmış bir ses kaydı çalmaktadır. Öğretmenin verdiğini sandığı şokun şiddetine göre bu kayıttaki ifadeler değişmektedir. Düşük akımlar için sadece hafif acı nidaları varken, yüksek akıma karşılık gelecek kayıtlar iç paralayıcı çığlıklar, artık öğretmene durması için yalvarmalar şeklinde hazırlanmıştır. Hayati tehlikenin başladığı 300 V civarındaki kayıtlardan birinde öğrenci’nin iç paralayıcı bir şekilde çığlık attıktan sonra “Yalvarırım artık durun, dayanamıyorum! Ben kalp hastasıyım. Kalbim tekliyor, kendimi iyi hissetmiyorum!” diye bağırdığı duyulur. 350 V ve sonrası ise, öğrencinin bilincini kaybettiği, hatta öldüğü izlenimini verecek şekilde sessiz bırakılmıştır.

Gönüllüler, her yanlış cevapta, “öğrenci” rolünü oyandığına inandıkları kişiye artan miktarda şok vereceklerdir. Gönüllü, şok verme konusunda tereddüte düştüğünde deney gözlemcisi “lütfen devam edin” veya “deneye devam etmemiz gerekli” gibi cümlelerle gönüllüleri devam etmeye teşvik edecektir. Ancak son karar gönüllünündür, bu teşviklere rağmen deneye devam etmek istemediklerini söylemeleri halinde deney sonlandırılacaktır. Deneyi bırakmak istediklerini ifade etmezlerse, deney ölümcül şok seviyesi olan 450 V kadar sürdürülecek ve gönüllü üç defa 450 V şoku uyguladıktan sonra sonlandırılacaktır.

Deneye başlamadan önce, gönüllülere 45 Voltluk akım verilerek, verdikleri akımın ne kadar acıyacağı konusunda bir fikir sahibi olmaları sağlanır.

Deney başlar…

milgram-subject-1

Pek çok gönüllü 135 Volt civarında tedirgin olmaya başlayarak, arkalarında duran beyaz önlüklü ‘deney gözetmeni’ne sorular sorarak deneyi sorgulamaya başlarlar. Çoğu, gözetmenin “lütfen devam edin” uyarısının ardından vücut dilleri oldukça bariz tedirginlik ve stres belirtileri göstermesine rağmen öğrenciye artan miktarda elektrik şoku vermeye devam ederler.  Gönüllülerin pek çoğu, yan odadan gelen acı dolu çığlık seslerini duyduklarında kendi kendine gülme, oturduğu yerde kıpırdanma gibi sinir bozukluğu belirtileri göstermelerine rağmen deneyi sürdürürler.