Etha: ‘Sınıf devrimcisi homofobiye cepheden saldırmalıdır’

ESP Genel Başkanı Yüksekdağ, “Homofobiyle mücadele sistemle mücadeledir. Sınıf devrimcisi homofobiye cepheden saldırmalıdır” diyor. Ekim Devrimi’nde LGBT’lerin önemli devrimci görevler üstlendiğini kaydeden Yüksekdağ, homofobik birinin devrimciliğinin sorgulanır olduğunu vurguluyor.

figeb yüksekdağ

“Solun LGBT ile imtihanı” başlığı altında gerçekleştirdiğimiz dizi söyleşilerin ilk konuğu Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkanı Figen Yüksekdağ. Farklı cinsel yönelimlerin üstü örtülmüş, dışlanma ve ayrımcılığa uğramış bir gerçeklik olduğunu belirten Yüksekdağ, sosyalist hareketler olarak bu gerçeklikle geç buluşulduğunu da vurguluyor.

Homofobik ve transfobik birinin devrimciliğinin sorgulanır olduğunu da sözlerine ekleyen Yüksekdağ, “Homofobiyle mücadele sistemle mücadeledir. Homofobiye karşı cepheden savaşılmalıdır” diyor.

‘EZME-EZİLME İLİŞKİSİNİN EN AĞIR YAŞANDIĞI ALAN: LGBT’

LGBT meselesine ilişkin ESP’nin yaklaşımını açıklar mısınız?

LGBT bireyler ve farklı cinsel yönelimler toplumsal bir gerçek her şeyden önce. Bu zamana kadar üstü örtülmüş, bu zamana kadar dışlanma ve ayrımcılık konusu haline getirilmiş bunun yanısıra tabi ki çok ciddi zulüm politikalarının konusu haline getirilmiş bir toplumsal gerçeklik. Ve aynı zamanda da bütün toplumun yüzleşmesi gereken, başta da devrimci, sosyalist politik kesimlerin yüzleşmesi gereken ve yaklaşımını, tutumunu tanımlaması gereken bir gerçeklik.

Bu zamana kadar aslında LGBT bireyler ve farklı cinsel yönelimler gerçeğini kabul etmek ve buna ilişkin bir politika belirlemek konusunda bir tanımsızlık, boşluk ve bir sınırlılık söz konusuydu sosyalist yapılar ve bileşenler bakımından. Sosyalistler tarafından bu gerçekliğin birinci yanı bu. İkinci yanı da elbette farklı cinsel yönelimler gerçekliğinin sınıflı toplumsal yapı içerisinde, erkek egemen toplumsal düzen içerisinde ezilmenin en ağır biçimlerinden birisi olmasıdır. Ezme-ezilme ilişkilerinin en ağır yaşandığı alanlardan birisi hatta başında geldiğini de söyleyebiliriz. Bu ezme-ezilme ilişkisinin yarattığı çelişki, bu toplumsal yapı içerisindeki kapitalist, faşist toplumun bütün anlayışını ve siyasi zihniyetini de belirleyen, aynı zamanda zor aygıtlarının da kullanımına damgasını vuran bir çelişkidir.

Bir toplumsal gerçeklik olarak LGBT bireyler ve farklı cinsel yönelimler konusunun ikinci önemli yanı şu: Kapitalist toplumda ve mevcut siyasi mekanizma içerisinde her ezme tavrının kendisini gösterdiği, somutlaştığı noktalardan biridir LGBT’ler. Hem de iki yüzlü toplumsal ahlak anlayışının kendisini gösterdiği noktalardan birisidir. Bu elbetteki toplumsal yapıdaki ve devlet mekanizmasındaki yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya bütün noktalarda ve aşamalarda kendisini üreten, var eden, gittikçe de daha da pekiştirilmeye çalışılan bir gerçekliktir, bir politik yaklaşımdır. Bunu her alanda yaşamın her düzeyinde karşılığını görüyoruz. Geçmişte de somut olarak görülen örnekleri vardı bunun, bugün de sayısız örnekleriyle karşımızda çıkıyor.

Partimiz, sosyalist devrimci bir kitle partisi olarak bütün ezme-ezilme ilişkisi içerisinde ezilen kesimden yana olan tavrı nedeniyle elbetteki tarafını, safını ve politikasını LGBT bireyler ve cinsel yönelimlere saygı, onu tanıma ve kendi politik ve toplumsal düzlem içerisinde hak ettiği yeri verme anlayışını benimsemişti. Gerek programımızda, gerekse örgütsel uygulama süreçlerinde bunun karşılığını üretiyoruz, üretmeye çalışıyoruz. Bu işin hem programatik, hem örgütsel yanı bakımından uygulamaya geçirilen kısmıdır.

‘LGBT GERÇEKLİĞİ İLE GEÇ BULUŞTUK’

LGBT meselesine yaklaşımınızda yıllar içerisinde herhangi bir değişim oldu mu? Olduysa bu değişimin dinamikleri nedir?

Bizim bakımımızdan elbette ki bu gerçeklikle tanışmak, buluşmak, erken olmamıştır. Olması gereken süreçte ve zamanda olmamıştır. Sosyalist yapılar da toplumun devrimci dinamikleri olmasına rağmen, yenilik, farklı olanı algılama ve devrimci bir şekilde yorumlama dinamikleri olmalarına rağmen, bu devrimci dinamiği toplumsal cinsiyet tanımından ve dayatmasından kurtularak ve özgürleşerek gerekli bir biçimde bu gerçeklikle buluşma sürecini hayata geçirememişlerdir. Partimiz bakımından da böyle bir gelişme olduğunu söyleyebilirim.

Partimizin kuruluş ve girişim kuruluş sürecinden itibaren, bütün ezilen kimlikler ve cinsel yönelimler politikası çok net, açıklamaya izaha duyulmayacak, eğip bükmeyecek kadar nettir. Somut bir biçimde ortaya koyduk. O günden bu yana da buna uygun bir pratik duruş gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

‘MÜCADELEYLE İLİŞKİYİ LGBT ÖRGÜTLERİ ARACILIĞIYLA KURUYORUZ’

Peki örgüt içerisinde yürüyen bir LGBT çalışması var mı? LGBT politikasına ilişkin ESP’nin somut hedefleri, somut programı nedir?

Şu an partimiz içerisinde ayrıca yürüyen bir LGBT çalışması yok. Bütün LGBT bireyler partimizin eşit üyeleri olarak eşit bileşenleri olarak sosyalist faaliyet, devrimci kitle partisi faaliyeti yürütürler, ayrı bir LGBT örgütlenmemiz yok şu an itibariyle. Biz aslında bu alanda kurduğumuz ilişkiyi ve politik çalışmalarımızı bağımsız LGBT kuruluşları ve yapıları aracılığıyla yürütülmesini daha uygun, daha yerinde görüyoruz. Bu yapılarla ve bu yapıların ortaya koyduğu siyasi çalışma programları ve anlayışları çerçevesinde somut bir ilişkimiz var. LGBT bireylerin değişik düzlemdeki kampanyaları, çalışmaları, çeşitli karar süreçleri, karar süreçlerine katılım ve siyasi çalışma programları söz konusu olduğunda partimiz, bazen destekçi olarak, bazen doğrudan katılım sergileyerek bu örgütlenmelerle ilişki kuruyor. Şu anda öyle özel bir ihtiyaç duymadık. Bu örgütlenmelerle kurulacak ilişkiyi daha gerekli ve öncelikli bulduğumuz için pratik ve somut bulduğumuz için böyle bir ilişki formu belirledik.

‘LGBT ETKİNLİKLERİNDE VAR OLARAK ÇALIŞMA YÜRÜTÜYORUZ’

Somut politikalar bakımından?

Güncel siyasette aslında partimizin, parti imzasıyla tek başına yürüttüğü bir politik çalışma yoktur bu zamana kadar. Biz bu politik çalışmayı daha çok LGBT örgütlerinin ortaya koydukları somut planla birleşmek ve o planla hareket etmek biçiminde tanımlıyoruz. Örneğin, yakın dönemde LGBT Onur Haftası başladı. Onur Haftası etkinliklerine yaklaşık üç yıldan beri parti üyelerimiz düzenli katılıyor, imza veriyor, destek veriyor ve katılımcı olarak etkinlikler içerisinde yer alıyor. Çeşitli LGBT örgütlerinin düzenlediği paneller, seminerler içerisinde parti temsilcilerimiz ayrıca yer alıyor. Hem LGBT örgütleri tarafından davet edilerek, hem de kendi katılım çabasını ortaya koyarak bu tip toplumsal politik aydınlatma çalışmaları ve etkinlikleri içerisinde yer alıyor. Biz bu etkinlikler içerisinde varlığımızı daha güçlü ve etkin hale getirerek bir çalışma yapmayı önümüze koyduk. Buna uygun davrandığımızı düşünüyorum, yetersizliklerimiz olmasına rağmen.

ESP olarak ayrıca tek gündemle LGBT bireyler ekseninde bir politik kampanyamız, çalışmamız olmadı bu zamana kadar. Ancak bütün siyasi faaliyetlerimizde, parti materyallerimizde parti tanıtım programlarımızda mutlaka Kürt’lere nasıl değiniyorsak, Alevilere nasıl değiniyorsak, kadınlara nasıl değerlendiriyor vurguluyorsak ezilenler kategorisi içerisinde mutlaka LGBT bireyler ve cinsel yönelimler konusundaki hassasiyetimizi topluma seslenme tavrımızı da ortaya koyuyoruz ve altını çiziyoruz.

Bunlar tabii ki bizim bakımımızdan küçük görülebilir ama önemini hafifsememek gerekir. Çünkü toplumdaki çok ciddi önyargılarla mücadele etmek durumundayız. Yeri geldiğinde kendi kitlemizle tabanımız da dahil olmak üzere karşı karşıya geldiğimiz, anlatmak ikna etmek durumunda kaldığımız örneklerdir bunlar. Bu kadar köklü ve tarihsel önyargılar, kalıplaşmış homofobik duruşlar, ataerkil, duruşlar, cinsiyetçi yargılar çok güçlü olmasına rağmen sosyalistlerin topluma bunu anlatma, homofobiye karşı mücadeleyi, farklı cinsel yönelimler karşısındaki duyarlılığı anlatma gücü ve potansiyeli vardır. Buna da inanıyoruz. Böyle bir siyasi içerikle ve faaliyetle bu toplumsal yapıya ve gerici olarak şekillendirilmiş, baskılandırılmış bu toplumsal yapıya, “LGBT bireyler vardır, farklı cinsel yönelimler vardır, bizim parçamızdır, onlarla birlikte ezilenlerin birleşik mücadelesini yürütmek bir zorunluluktur” mesajını vermeyi başarabiliyoruz. Karşımıza çıkan engellerle, hem aydınlatma çabasıyla, hem de ortaya koyduğumuz politik tutumlarla baş edebiliriz. Bu tip sorun ve engelleri aşmayı da başarabiliriz.

‘HOMOFOBİYLE MÜCADELE, BU SİSTEMLE MÜCADELEDİR’

Bunun tabii ki kendi örgütsel iç işleyişimiz, iç siyasi uygulamalarımız, iç eğitim çalışmalarımız ve örgütsel uygulamalarımız bakımından da bazı yanlarıyla vurgulanması gereken örnekler var. Homofobiye karşı ve toplumsal cinsiyet konusundaki faaliyeti parti iç çalışmamamızın temel bir unsuru olarak görüyoruz. Kurulduğumuz ve gelişme süreci yaşadığımız 3,5-4 yıl boyunca mutlaka her parti örgütümüzde toplumsal cinsiyet ekseninde tartışmalar yapılmıştır. Erkekliği sorgulama tartışmaları yapılmıştır sistematik olarak ve hala da süren bir çalışmadır. Biz bunu kendi iç işleyişimizin temel bir organı ve kanalı gibi görüyoruz. Özerk kadın örgütümüz SKM faaliyeti üzerinden giden ve yürüttüğümüz, yönettiğimiz bir eğitim ve iç dönüşüm sürecidir bu. Erkek yoldaşlarımız da erkekliği sorgulama atölyeleri ve tartışmaları yapılır, hem parti örgütlerimizde hem parti kitlemizle yapılır. Partimizin kitlesel çalışma ve etkinliklerinde bazen bir kampanya olabilir bu, bazen başka bir çalışma olabilir, Parti Meclisi toplantısı olabilir orada gündeme getirilen konulardır. Biz bunu toplumsal cinsiyete karşı erkek egemen şekillenmeye ve cinsiyetçi şekillenmeye karşı iç eğitim olarak görüyoruz. Buna karşı olarak da parti sistemimizin ayrılmaz parçası olarak işleyişimize yerleştirdik. Bu dün de bugün de yarın da güvencelenmiş mekanizmadır. Çünkü sosyalist bir parti içerisinde kapitalist erkek egemen düzenin yerleştirdiği, çoğu durumda sosyalist safları da etkisi altına alan homofobiye karşı mücadele bu sisteme karşı mücadeleyle doğru orantılıdır bizim bakımımızdan. Devrimci bir parti, devrimci bir yapı nasıl sermaye sistemine karşı uzlaşmaz mücadeleyi kendisine temel eksen olarak görüyorsa, bu temel eksenin bir parçası olarak sermaye düzeninin kurumsallaştırdığı, toplumsal cinsiyetçiliğe karşı mücadeleyi de bir zorunluluk ve görev olarak görmelidir. Bunun vakti, saati, dönemi, sınırı yoktur. Bütün varlık süreci boyunca yürütmesi gereken bir mücadeledir bu. Partimiz de kendisini buna göre düzenlemeye ve konumlandırmaya çalışıyor.

‘HOMOFOBİ DEVRİMCİ BİLİNÇ YENİLENMESİ SORUNUDUR’

Parti içerisinde örgütlü LGBT’ler var mı?

Evet var. Şu anda örgütlü, parti yönetim organlarımızda da parti faaliyeti içerisinde yer alan yoldaşlarımız var. Sayısını sormuyorsun herhalde?

Yok hayır… Peki, parti içerisinde herhangi bir homofobik ve transfobik tutumla karşılaşıldığında ne gibi mekanizmalar işliyor. Homofobi ve transfobinin parti içerisinde yaptırımı var mı?

Tüzüğümüzde homofobik ve transfobik yaklaşımlar şöyle bir yaptırımla yanıtlanır biçiminde bir madde yok. Ancak tüzüğümüzde genel anlamda ezilen kadın kimliği başta olmak üzere, farklı cinsel yönelimlere tanıdığımız, içerdiğimiz kapsadığımıza dair net tanımlamalar var. Tabii ki düşünülebilir, bu zamana kadar çok özel bir parti organlarımıza gelmiş böyle bir başvuru yok. Transfobik, homofobik yaklaşımlar konusunda bir başvuru yok. Ama bu olmayacak anlamına gelmez.

Bir yaşama biçimi ve algılama biçimi olarak daha çok mücadele etmemiz gereken bir şey bu. Buna karşı mücadele de zaten zamana yayılmış olarak, sürelileştirilmiş olarak devam ediyor. Herhangi bir saygısızlık, somut dışlama, öteleme tutumu şu ana kadar karşımıza çıkmadı. Ama belki de, tam uyumlu hale gelememe, belki de tam bu gerçeklikle birlikte yaşama ve çalışma gerçekliğiyle barışık hale gelememe gibi iç direnç noktaları vardır. Bunları somut olarak suç unsuru olarak karşımıza gelen örnekler olmadı ama, bir kültürü yaratmak, bir davranış alışkanlığını yerleşik bir bilinci, devrimci duruşu ve bilinci yeniden örgütlemek gibi bir sorunumuz var. Homofobi ve transfobi esas anlamda böyle bir zeminde duruyor. Yani şu daha kolay bir şeydir, herhangi bir dışlama, öteleme, daha farklı haksızlık ve saygısızlık gibi bir şeyle karşı karşıya kaldığımızda daha somut bir suçtur o. Onunla baş etmek daha kolaydır. Ama zor olan şey şu: Birlikte yaşama, devrimci bir bilinç olarak yenilenme sorununu nasıl çözeceksiniz. Devrimci bilinç yenilenmesi sorunudur homofobi ve transfobi sorunu bizim bakımımızdan. Bizler de artık biraz önce sözünü ettiğim mücadele çizgisiyle o bilinç yayma ve aydınlatma çizgisiyle esas olarak o devrimci yenilenmeyi yaratmaya çalışıyoruz.

‘HOMOFOBİK BİRİNİN DEVRİMCİLİĞİ SORGULANIR’

Devrimciliğin en fazla gerekli, zorunlu olduğu noktalardan biridir, toplumun, insan yapısının en kırılgan olduğu noktadır, en zayıf noktasıdır. Topluma, doğaya karşı sevgisi olan, saygısı olan, mücadele duruşu olan binlerce, milyonlarca insan genel olarak iyi insan kategorisine girebilir. Ama iyi insanlar dediğimiz iyi insanlar, bazen öyle bir homofobik, transfobik davranabilirler ki o iyilik, o devrimcilik sorgulanır hale gelmek zorundadır. O “iyilik” sorgulanmalıdır. O nedenle ideolojik kökenleri olan, kaynakları olan bir mesele bu aynı zamanda. Devrimci, sosyalist çizginin ve anlayışın, ideolojik sorunları kapsamında görülmesi gereken, ele alınması gereken bir sorundur homofobi ve transfobi meselesi.

Devrimcilerin bu gerçeklik ve ihtiyaçla yüzleşmesi, kendisini yenilemeye ve devrimciliğini güçlendirmeye çalışması da kesinlikle çok zorunlu bir yerde duruyor. Çünkü devrimci yenilenmenin sınandığı iki noktadan birisidir. Devrimcinin kadın özgürlüğüyle kurduğu ilişki bakımından sınanır, devrimci yenilenme, ikincisi toplumsal cinsiyet algısı konusunda sınanır, bu homofobi, transfobi farklı cinsel yönelimler karşısındaki tutum ve tavır da bunun bir alt başlığı olarak anlam taşır. O nedenle devrimci yenilenmenin ve devrimciliğin ideolojik pozisyonunuyla, sınıfsal ideolojik pozisyonuyla doğrudan ilişkili bir konu olarak görüyoruz.

‘SINIF DEVRİMCİSİ HOMOFOBİYE CEPHEDEN SALDIRMALIDIR’

Sınıf devrimciliği tartışması yaparken bile farklı cinsel yönelimler, homofobi, transfobi, toplumsal cinsiyetten bağımsız tartışma yapamazsınız. Toplumsal cinsiyetçiliği yaratan, homofobiyi yaratan hangi sistemdir, kapitalist sistemdir, sınıflı toplumlardır. Ezen sınıfların, ürettiği, yarattığı, kurumsallaştırdığı bir baskı biçimi, ezme biçimidir. Kapitalist sistemle beraber de başka bir noktaya, aşamaya taşınmış bir baskı ve ezme biçimidir, toplumsal cinsiyet algısı politikaları ve homofobi ve transfobi. Şimdi sen de bu sınıfa karşı ezilen sınıfların, işçi ve emekçilerin sınıf görüş açısıyla mücadeleye girişen bir yapısın, tarafsın. Doğal olarak, senin karşına çıkarılan toplumsal cinsiyetçi saldırıya karşı da cepheden yanıt vermen gerekir. Cepheden senin de safta durman gerekir. Erkek egemen kapitalist sistem, homofobi, transfobi der. Toplumsal cinsiyet tanımı şudur, bundan gayrısını tanımam der. Yüzyıllardan beri aynı şeyi söylemiştir. Sen de sınıf devrimcisi olarak şunu dersin: Ben senin toplumsal cinsiyet tanımını kabul etmiyorum ve buna saldırıyorum. Sınıf devrimcisinin ve sınıf devrimciliğini eksen almış bir sosyalist yapının çok açık bir saldırıya girişmesi gerekir. Bu tip tanımlara, dayatmalara karşı. Bir de hem bu tutumun politik açıdan önemli olduğunu düşünüyoruz, hem de kendi parti çalışmamız içerisinde kendi günlük ve gelecek görüş açımız içerisine bu mücadeleyi yerleştirmeye çalışıyoruz.

‘LGBT MÜCADELESİNİ TOPLUMSALLAŞTIRMALIYIZ’

LGBT örgütlenmesi için parti içerisinde nasıl bir alan açmayı düşünüyorsunuz? Böyle bir perspektifi var mı partinin?

Şu an dediğim gibi LGBT’lerin örgütlenmesi için ayrı bir özerk örgütlenme planımız yok. Parti içerisinde ESP LGBT fraksiyonu gibi bir örgütlenme projemiz yok, öyle bir şey gündemimize gelmedi, özel olarak alınmış bir karar yok. Esas olarak LGBT bireyler bizim parti organlarımızın her aşamasında ve düzeyinde örgütlenirler. Şu önemli, bizim partimiz bakımından da bir ihtiyaç haline geldiğinde biz hiçbir örgüt biçimine mesafeli değiliz. Öyle kesin bir duruşumuz yok elbette ki. Ama şu önemli bir yerde duruyor. Bağımsız LGBT yapıları içerisinde de sosyalist bir damarın, sosyalist etkinin ve görüş açısının etkili olmasını da çok önemli buluyoruz.

‘MESELE SOSYALİST LGBT FRAKSİYONUMUZ OLSUN DEĞİLDİR’

Bizim bakımımızdan mesele sadece ESP içerisinde sosyalist LGBT fraksiyonu olması değil. Aslında bağımsız LGBT örgütlenmeleri içerisindeki sosyalist damarın güçlendirilmesi de önemli bir yerde duruyor. Sonuçta bu örgütlenmeler içerisindeki sosyalist damarın ve bilincin etkili hale getirilmesi önemli. Bizim açımızdan temel şu: Herhangi bir özel çalışma ihtiyacı doğarsa bunu değerlendirebiliriz, biz özel çalışma ve özel bir örgütlenmeden ziyade, bütün partinin bu gerçekliğe göre konumlanabileceği, bu gerçekliği algılayabileceği bir partinin aynı zamanda, toplamdaki gerçeğin bir parçası olarak tanımlanabilecek bir örgütlenme kapsamı içerisinde duruyoruz daha çok. Çok ayrıntıya girmek gerekir mi bilmiyorum ama, LGBT bireyler bakımından normalleştirilmesi de lazım. Bağımsız LGBT örgütlenmelerinin olması bir ihtiyaç. Ama esas ihtiyaç şu, bunu toplumsallaştırma ve bunu toplumsal örgütler içerisindeki LGBT bireylerin özgürce varoluşu üzerinden sağlayabiliriz.

ESP, LGBT bireylerinin her türlü düzeyde çalışmasında, MYK’sında yer alır, Parti Meclisi’nde yer alır, il düzeyinde yer alır veya başka türlü çalışmalar içerisinde yer alır. Bizim parti içerisinde özel bir örgütlenme yapmaktan ziyade LGBT bireyler gerçekliğini toplumsallaştırabilecek bir örgütlenme ve konumlanma politikasına ihtiyaç var. Bana sorarsanız, ben LGBT bireylerin sosyalist bir görüş açısı taşıyorsa, devrimci bir görüş açısı taşıyorsa, sosyalist ve devrimci partiler içerisinde örgütlenmesini ve o partilerin eşit ve özgür bireyler olarak örgütlenmesini çok daha gerekli ve yararlı görüyorum. Bu sorunun çözümündeki toplumsallaştırma ve topluma yayma şansına da böyle sahip olabiliriz. Kesin davranacağımız,kapalı olacağımız bir konu değildir bu ama sosyalist partiler içerisindeki örgütlenmenin ve partimizin bu konudaki politikasını aynı zamanda etkinleştirilmesini, mücadele görüş açısını değiştirme, aydınlatma ve politika görüş açısının geliştirilmesiyle çözülebilecek bir meseledir. Toplumsallaştırmak, bizim hareket noktamız bu olmalı. Geride bıraktığımız dönemlere baktığımızda, şimdi daha cesuruz, şimdi daha kararlıyız. Cesaretimizi kararlılığımızdan ve bilincimizden alıyoruz.

‘HER YERDE GÖĞSÜMÜZÜ GEREREK HOMOFOBİDEN BAHSEDEBİLİYORUZ’

Geçmiş süreçlerde, vardı elbette. Bu toplumsal yargılarımızdaki tereddüt, o basıncı sadece bizim saflarımızdaki toplumsal cinsiyetçi algılarının yarattığı darlık değildi, sosyalistlerin bu konuya yönelmesindeki engeller. Aynı zaman da toplumsal baskılar da sosyalistleri yer yer bu alanda çarpışmaya girmemeye, kitleyle karşı karşıya gelmemeye, kendi oluşmuş dengelerini bozmamaya sevk edebiliyordu. Geçmişte böyleydi bizim bakımımızdan. Ama şu anki bilinçle, 3-4 yıldan beri yaşadığımız bilinç düzeyi daha farklıdır ve kararlılık daha farklıdır. Kararlılığımız ve bilinç düzeyimize bağlı olarak da cesaretimiz daha fazla. Yani ataerkinin bu kadar baskın olduğu, erkek egemen zihniyetin bu kadar baskın olduğu bir memlekette göğsümüzü gere gere homofobiden de bahsediyoruz, farklı cinsel yönelimlerden de bahsediyoruz, savunuyoruz. Şimdi esas izlememiz ve geliştirmemez gereken yol da bu. Bu kadar kapsamlı hücuma, topluma gitmeyi başarabilirsek, sosyalist parti olarak bunun arkasında, önünde, her yanında bu görüş açısıyla mücadelenin her yanında durmayı başarabilirsek, kaç bin yıllık sorunu çözebilecek düzeyi açığa çıkarabiliriz.

‘EKİM DEVRİMİ’NDE LGBT’LER ÇOK ÖNEMLİ BİR YERDEYDİ’

Sosyalizm deneyimlerinin eşcinsellere ve translara yaklaşımları konusunda bilginiz var mı?

Çok kapsamlı bir araştırmamın olduğunu söyleyemem. Ama bildiğim kadarıyla LGBT bireylerin, en başta Ekim Devrimi içerisinde çok belirleyici yerleri var. 1917 Ekim Devrimi ve Sovyetler Birliği deneyimi farklı cinsel yönelimler konusunda ve toplumsal cinsiyetçilikle hesaplaşmak, yeni ahlakın oluşturulması, devrimci ahlakın oluşturulması konusunda hem güzel örnekler açığa çıkarmıştır, hem de kötü örnekler açığa çıkarmıştır.

En güzel örnek şudur: Bütün burjuva ahlak yargıları, o devrimin gücüyle yıkılmıştır, kadınların toplumsal yapıdaki konumu altüst olmuş ve kadının ezilmesine dönük, burjuva toplumsal cinsiyetçi algıları alt üst olmuştur. Farklı cinsel yönelimler ve LGBT bireyler konusunda algı altüst olmuştur. O süreç içerisinde bizim tarihten bildiğimiz başta Sovyet donanması olmak üzere, LGBT bireyleri çok değerli devrimci Bolşevik Parti kadroları vardır. LGBT kimliğiyle bilinen Bolşevik Parti içerisinde çalışan devrimci süreç içerisinde yer alan çok etkin kadroları vardır Ekim Devrimi’nin ve Bolşevik Parti’nin.

‘AMA DEVRİMİN SARSINTISI İLK LGBT’LERİ VURDU’

Ancak tabii ki her devrimin geriye dönüş ve sarsıntı süreçleri, ilk başta öncü sarsıntısı ezilen cinsel kimliklerde görülmüştür. Kadınlar ve LGBT bireylerde öncü sarsıntılar başlamıştır. Sovyetler Birliği de öyle bir örnektir. 1940′lı yıllara doğru bazı hak kazanımlarında bazı aşınmalar yaşanmıştır elbette ki. Son İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı döneminde de çok keskin bir biçimde Sovyetler Birliği’nin mevcut yapının kadınlara karşı görüş açısı ve LGBT bireyler karşısındaki devrimci görüş açısı çok keskin bir şekilde dibe vurmuştur. Bu da devrimin geriye dönüşü süreciyle, yenilgi süreciyle başlamıştır. Yine en zayıf halkaları kadınlardan ve LGBT bireylerden kırılmaya başlamıştır. Kırılan halkalar ondan sonraki süreçlerde, devrimin geriye dönüşüne yol açmıştır.

Yani başarı ve başarısızlık da güzel olan şeylerde kötü olan şeylerde bize ait olan şeylerdir. Biz bunlar içerisinde güzel olanlara sahip çıkacağız. Güzel olarak benim bildiğim şey de, o dönem içerisinde Ekim Devrimi, Bolşevik Parti içerisinde, Sovyet donanmasında ve çok başka parti mekanizmalarında çok değerli devrimci görevler üstlenen LGBT bireylerin varlığıdır. Benim referans alacağımız örnek odur, bizim tutacağımız halka odur. O nedenle olumlu örneklerine sarılarak, olumsuz örnekleriyle de hesaplaşarak, yüzleşerek daha iyi bir düzey yakalayabileceğimizi düşünüyorum.

Yıldız Tar
13 Ağustos 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız;etha.com.tr