İnsan Haber: Ötekilerin Postası, sadece ötekiler isterse susar!

Facebook tarafından sürekli kapatılan ve bu sansüre karşı ise susmayacaklarını belirten Ötekilerin Postası, haber merkezi kuracaklarını ilk kez insanhaber.com’a anlattı.

öteki

Sosyal medyanın gücü gezi direnişi sürecinde daha fazla ortaya çıktı. Ana akım medyanın suskun kalması bir çok dezenformasyona yol açsada, bilgi kaynağının olmaması nedeniyle insanlar, sosyal medyadaki mecralara yöneldi.

Bu bağlamda alternatif gazeteciliğin en iyi örneklerinden birini sergileyen Ötekilerin Postası, Facebook tarafından bugüne kadar iki kez sansüre uğrarken bugün de bir kez daha Facebook sayfaları kapatıldı.

Bu kapatılmayla nasıl baş edeceklerini, “Facebook sürekli sizin arşivinize el koyarak sayfanızı kapatarak size sansür uyguluyor. Ve kitle ile aranıza bir uçurum sokuyor. Bu nedenle de sansüre karsı mücadele etmemiz ve amatör ruhunu kaybetmeden daha profesyonel bir yapıya dönmemiz gerekiyor.” sözleriyle açıklayan Ötekilerin Postası, önümüzdeki süreçte kuracakları ajansı insanhaber.com’ a değerlendirdi.

Ötekilerin postasi ile habercilik anlayışlarını, gezi sürecini, maruz kaldıkları sansürü ve önümüzdeki süreçte kurmayı istedikleri ajansı konuştuk…

-Ötekilerin Postası bir haber kaynağı olarak kendine hangi olguları referans olarak alıyor? Alternatif gazetecilik mi? Yurttaş gazetecilik mi?

‘Ötekilerin Postası’ nın ilk çıkış felsefesi yurttaş gazetecilik değildir. Tamamen alternatif haber kaynağı olmak üzerine oluşmuş bir yapımız var. Yaptığımız haberlerde sokağın sesini yansıtmaya çalışıyoruz. Bunu yaptığımız içinde bizim bilgimizin dışında bu yurttaş gazetecilik gibi algılandı. Alternatif gazetecilik yapmak yurttaş gazetecilik yapmakla paralel değil. Gelen haberleri kendi süzgecimizden geçirip “ötekilerin” sesi olmaya çalışıyoruz. Bu yüzden de yaptığımız hem yurttaş gazetecilik hem de alternatif gazetecilik….

-Dijital aktivizm, sivil itaatsizlik gibi kavramları da sahipleniyorsunuz. Biraz açar mısınız bu kavramları?

Biz sadece haberi vermiyoruz, haberi aynı zamanda örgütlüyoruz da. Buna dijital aktivizm diyoruz. Daha sonra insanları bunun için sokağa çıkmaya çağırıyoruz. Bu sokağa çıkma anı da sivil itaatsizliktir. Örneğin #direnhamile olayı. Haberi örgütledik ve insanlar buna tepki göstermek için sokağa çıktı. Bu aslında üç basamak. İlk önce haber, sonra insanların bu habere dikkatini çekmek ve daha sonra harekete geçmek.

-Ana-akım medyadan ne kadar yararlanıyorsunuz?

Yararlanıyoruz. Çünkü ana akım medya bize ne yapmamamız gerektiğini gösteriyor. Haberin yanlış kaynağını da incelemek lazım. Ana akım medya BDP’ nin (meclisteki en öteki parti olduğu için söylüyorum) meclis toplantısında Selahattin Demirtaş’ ın başka bir sözünü çekip yayınlarken biz başka bir sözünü çekip yayınlıyoruz.

Ayrıca Ötekilerin Postası’ nın bütün muhabirleri sadece gönüllü muhabirler değil. Bize gazetelerde çalışan ve “ben bu haberi gönderirsem bizimkiler yayınlamaz” deyip bize gönderen gazeteciler var. Bu muhabirlerin içinde alternatif medya diye dillendirebileceğimiz gazeteler ve televizyonlar da var. Burada çok önemli bir sorun açığa çıkıyor. Alternatif medya ne kadar özgür? Buna da değinmek lazım.

-Gönüllü muhabirlerinize gelirsek, gönüllü muhabirlerinizden gelen haberleri nasıl doğrulatıyorsunuz ve yayına sokuyorsunuz? Bir filtre mekanizmanız var mı bununla ilgili?

Kontrolün birkaç noktası var. Bir, hepimiz gündemi çok iyi takip ediyoruz. İki, haberi gönderen kişi kim? Daha önce size haber göndermiş mi göndermemiş mi ona bakıyoruz. Size yalan haberler gelebilir. Gönüllü muhabirlerimizin geçmiş kayıtları da var. Oradan takip edebiliyoruz. Haberi aynı anda Google, Facebook ve Twitter’dan aratıyoruz. Anlık paylaşım olduğu için bize ulaşan haber ile ilgili bir olay olduğu belli olabiliyor. Çok tıkandığımız durumda, haberi gönderen kişiyi de arayabiliyoruz. Haberin geldiği yerden video ve fotoğraf istiyoruz. Hiç olmazsa, arıyoruz. Telefonun sesini açta bir dinleyelim bile diyebiliyoruz. Zaten şu an ağımız gelişiyor. Örneğin İTÜ ile ilgili bir şey olduğunda arayacağımız kişiyi biliyoruz. Arıyoruz ve soruyoruz. İlk başta çok zorlanıyorduk. Şimdi haber kaynağına daha iyi ulaşabiliyoruz.

-Alternatif gazetecilik sizce gerçek gazeteciliği öldürüyor mu? İnternete giren telefona sahip biri anında haberci gömleğini giyebiliyor. Bu ne kadar doğru?

İnsanların “haber alma özgürlüğü”nü tartışıyoruz. Peki, hiç “insanların haber verme özgürlüğünü” tartışıyor muyuz? Çünkü geleneksel gazeteciliğin dayattığı bir şey bu. Emniyet, “suç içeren bir şeyi bize söylemezseniz bu bir suçtur” diyor. İşte biz bunu belgeliyoruz. Bugün faili meçhullerin olmaması belki de bu teknolojiye sahip olmamızdan kaynaklanıyor. Gezi döneminde kim gözaltına alındıysa onun görüntüsü düşüyor internete. Örneğin İMC Muhabiri Gökhan Biçici. Dayak anından götürülüş anına kadar her şey kayıt altındaydı. Gökhan hemen serbest bırakıldı. Herkesin gazeteci olduğu yerde haber kaçmıyor. Size dayattıkları şiddet herkesin gözünün önünde oluyor.

-Gazetecilik mesleğinin tanımı değişecek o zaman…

Gazeteci ileride haberi doğrulatan kişi olacak. Yani haber sosyal medyada çıkacak ve bu haberi doğrulatan kişi gazeteciler olacak. Bugün bile bize geleneksel medyadan bu haberi nereden aldınız bu haberi nasıl doğrultabiliriz gibi geri dönüşler geliyor.

“Gezi’de insanlar ilk kez ortak payda da buluştu”

-Peki, Gezi direnişine gelirsek, daha ilk iş makinalarının gezi parkı içerisine girdiği tarih olan 27 Mayıs tarihinde gezi parkı içerisine gitme çağırısını ilk duyduğumuz yerlerden biri Ötekilerin Postası oldu. Biraz o süreci açar mısınız? İlk duyuranlardan biri olarak önemli bir yeriniz var Gezi sürecinde…

Gezi sürecinden sonra alternatif medyaya olan ihtiyaç arttı. Herkes eline aldığı telefonla video ve fotoğraflarla olayları görüntüledi. Bizim şöyle bir avantajımız vardı. Biz bu işi açlık grevlerinden itibaren yapıyorduk. Uzun süredir biz bu işi yaptığımız için insanlar bize güvendi ve süreci bizden takip etti ve bizimle haber paylaştı. Her gün ağımız genişliyor. Her gün başka bir insana dokunuyoruz. Bu yüzden gezi parkı dediğimiz zaman orda bizimle bağlantılı olan birileri oluyor. Ve insanlar bir olay söz konusu olduğunda direkt bize ulaşıyor ve biz de oradan anlık bilgi aktarabiliyoruz. Bizden önce anlık bilgi paylaşanlar da vardı. Ama insanlar bunları birey olarak kendi sayfalarında paylaşıyorlardı. Ötekilerin Postası sadece toparladı.

-Sosyal medya Gezi sürecinde çok önemli bir görev üstlendi. Aynı Arap Baharı ve Occupy Wall Street hareketleri gibi. Sansür ve otosansürün bu duruma ne kadar etkisi var?

Gezi parkının en büyük olayı halkın patlama noktasına gelmesiydi. Sansür ilk defa yok. 2007’de Doğan Holding’ e yapılan mali baskıları biliyoruz. Doğan Holding’i savunmuyoruz fakat bugün yeterince taraf olmadığı için baskı altına alınmaya çalışılan bir anlayıştan bahsediyoruz. Örneğin Kürt yayın organlarının Danimarka’da lisansı iptal ediliyor. Bu Türkiye’nin baskıları sonucunda yapılıyor. Her alanda sansür devam ediyor.

-Sosyal medya Gezi Parkı’nı görünür mü kıldı?

Evet, sosyal medya bu yüzden önemliydi. Bu yüzden sosyal medya hedef gösterildi egemen güçler tarafından. Bu yüzden Facebbok ve Twitter’ la masaya oturuldu. Sosyal medya bu olayların günah keçisi ilan edildi. Fakat bu olayları ancak hükümet ve polis şiddeti oluşturabilirdi. Beş insanın ölümünden bahsediyoruz. Bu insanlar evlerinde kalp krizi geçirip ölmedi. Eylemde araba çarptığı için, polis darp ettiği için, polis silah çektiği için ölüyor. İnsanlar eve gittiklerinde yanlarında ölen bu insanların haberlerini görmedi ekranlarda. Ekranlarda penguenleri, dizileri, yarışmaları gördü. Gezi Parkı’nda “bir insan, bir ağaç, bir canlı nasıl yaşar” ’ın mücadelesi vardı. Ötekilerin Postası’ da bu konuda sadece bu konuda aracıydı.

-Gezi olayların başladığı tarih olan 31 Mayıs günü Ötekilerin Postası’nın takipçi sayısı altmış binlerde iken sürecin devamında takipçi sayınız yüz otuz binleri buldu. Ana akım medyanın suskun kaldığı bir ortamda sosyal medyanın önemini buradan bile anlıyoruz aslında. Sürece bütünü ile bakarsak, Ötekilerin Postası Gezi Parkı Direnişi’ ne nasıl bakıyor?

Biz direnişin olduğu her yerdeyiz. O yüzden de gezi direnişine sırtımızı dönmemiz mümkün değildi. Aslında 1 Mayıs’ tan itibaren başlayan bir süreç var. 1 Mayıs, Reyhanlı ve Gezi bizim takipçi sayımızı ikiye katladı. Gezi’de medya yine haber yapmadı. Polise karşı direniş gösteren, polisin tavrına direnme gösteren kitleler akşam eve gittiklerinde saldıran olarak kendilerini gördüler. Bize gelen mesajlarda biz şunu gördük. Takipçilerimiz şunu diyordu: “Ben hep eleştirdiğim şeyi yaptım. Kaldırım taşlarını söküp fırlattım.” Bu sadece kitlenin polise öfkesi değildi. Kitle medyaya da öfkeliydi. Çünkü benim yaptığım şeyi medya nasıl olurda yanlış anlatır duygusu vardı. Biz de bunu engellemek için yayınlar yaptık. Şunu unutmamalıyız ki Kürtler bu ülkede hep çift çanak anten kullandı. Kendi sesinden haber aradılar ekranlarda. Gezi’de de böyle bir durum var. Kitle ilk kez Kürtleri anladı alanda. Gezi’de insanlar ortak payda da buluştu. Sonuçta Gezi’ de Abdullah Öcalan posterine dayanamayan bir kitle pratikte 15 gün onunla yaşadı. Gezi’ nin ruhu birlikte yaşamayı öğretti bize. Kürt hareketi için iki tarafta kan döktü. Fakat Gezi’ de bu ortak paydayı ve dayanışmayı yakaladı.

-Açlık grevleri döneminden geldiğiniz için Kürt takipçi sayısının fazla olduğu bir sayfa Ötekilerin Postası, bu takipçilerinizden Gezi sürecinde nasıl tepkiler aldınız?

Biz haber anlayışımızı derinleştirdiğimizde ve ötekileri kapsayacağız dediğimizde bu herkesle uyuşmuyor. Bu yüzden Gezi parkı olaylarında farklı tepkiler aldık. Kürt takipçilerimizin hepsinin olumsuz tepkisini aldık demiyorum. En fazla % 20’lik bir kesimden bahsediyoruz. Ulusalcılarla aynı çizgide misiniz diye bir eleştiri aldık. Aslında mevzu aynı çizgide olmak değil, ulusalcıların o an öteki olup olmadığıdır. Biz bu durumu Yurttaş gazateciliği açısından yorumlamak istiyoruz. Örneğin Reyhanlı’da da aynısı oldu. Biz Reyhanlı olayının üstüne gittik. Diyarbakır, Reyhanlı olaylarından önce bizi en fazla takip eden üçüncü şehirken, Reyhanlı’dan sonra 7. sıraya düştü. Hatay ise 3.sıraya çıktı. Hatay o an ötekiydi. Medya suskun kalınca insanlar haber mecrası olarak bizi gördü.

-Gezi sürecinde bir korku duvarının aşıldığını görüyoruz. Bunun ilerisinde Ötekilerin Postası’ nın geleceğe dair bir öngörüsü var mı? Bu insanlar bir daha bir araya gelebilir mi?

Gezi sürecinin en önemli şeyi insanların korkularını yenmesi oldu. Polis insanlara ne işin var burada dediği zaman arkasını dönüp giden insanlar, “Sanane” demeyi öğrendiler. Süreç artık çok farklı işleyecek. Forumları önemsiyoruz. Forumlar kültür haline getirilmeli. Yerel örgütlenmeler önümüzdeki süreçte artmalı ve bu örgütler öteki insanlara da dokunabilmeli.

“Facebook’un kapatma gerekçesi, dijital vandalizmin kralıdır”

-Sansür konusuna değinirsek, son zamanda takipçi sayınız patladıktan sonra Facebook tarafından iki kere sansüre maruz kaldınız. Bu süreci anlatır mısınız biraz ?

Sansürü ikiye bölüyoruz. Bunlardan ilki Facebook’ un yaptığı sansür. İkincisi de takipçilerimizin uyguladığı sansür. Biz en başından beri sansüre zaten uğruyoruz. Paylaşmış olduğumuz haberleri beğenmeyen takipçilerimiz bizi spamlıyordu. Biz de Facebook tarafından belli sürelerle zaten sansürleniyorduk. Bu sansürler bir gün, bir hafta, bir ay olabiliyordu. Ancak ilk defa 5 Temmuz tarihinde sayfamız tamamen kapatıldı. Kapatılma gerekçesi olarak pornografik içerik paylaştığımız söylendi. Biz de düşündük ki herhalde devletin şiddet pornosundan (Gülerek yanıtladı) bahsediyorlar.

-Bu gerekçeye bir şikayetiniz oldu mu?

Evet, geri bildirimde bu gerekçenin üzerine gittik ve buna bir açıklama istedik. Yaptığımız şikayetten bir hafta sonra cevap geldi. Gelen cevapta bize söylenen “pornografik gerekçe”nin sistemsel bir hatadan kaynaklı olduğu söylendi. Defalarca uyarıldığımız bahanesi ile sayfamızın geri verilmeyeceğini ve bunun son bir karar olduğu da belirtildi. Bu cevap, dijital vandalizmin kralıdır. Bize gerekçe olarak paylaştığımız bir içerik örneği bile gösterilmedi. Gösterilmiş olsa en azından bir tartışma ortamı oluşturulabilirdi.

-Daha sonra açtığınız sayfa da kapandı…

İkinci kaldırmada gerekçe bile bildirilmedi. Sadece sayfanın yayından kaldırıldığını bildirdiler. Gerekçe yok. Yani ilk verdiği gerekçeyi bile vermiyor. Ne yaptık bizde üçüncü sayfayı açtık. Bu bir dirençtir. Yasaklar yenilerini doğuruyor aslında.

-Üçüncü açtığınız sayfada da nar logonuz sansüre uğradı…

Logodan dolayı editörlerimize 30 gün paylaşım engeli geldi. Ama şöyle bir açık kapı bıraktı Facebook: Başkasını editör olarak ekleyebilirsin ve eklediğiniz o kişi paylaşım yapabilir. Ama geri kalan editörleri cezalandırıyor.

-Sansüre uğradıktan sonra sıfırdan başlamak zor değil mi? Motivasyonunuzu koruyabiliyor musunuz?

Sayfa kapandıktan sonra motivasyonunuz kalmıyor. Facebook sürekli sizin arşivinize el koyarak sayfanızı kapatarak size sansür uyguluyor. Ve kitle ile aranıza bir uçurum sokuyor. Sürekli olarak aynı motivasyonla yayında kalmanız ve o kitleye ulaşmamız mümkün değil. Aynı şekilde o kitlenin de bize ulaşması mümkün değil. Bu nedenle de sansüre karsı mücadele etmemiz ve amatör ruhunu kaybetmeden daha profesyonel bir yapıya dönmemiz gerekiyor.

“Ötekilerin Postası, ajans ya da haber merkezi gibi bir yapıya dönüşecek”

-Facebook tekrar size üçüncü kez sansür uygularsa sayfanın yenisini açmayı düşünüyor musunuz? Profesyonel bir yapı derken ayrı bir eylem planınız var anladığım kadarı ile…

Bu sayfa da kapanacak. Biz bunu bekliyoruz. Fakat dördüncü sayfa açılmayacak. Ötekilerin Postası önümüzdeki süreçte kimine göre ajans diyebileceğimiz kimine göre de haber merkezi diyebileceğimiz bir yapıya dönüşmek istiyor. Ana akım medyadan madem rahatsızız ve Facebook’ tan da sansür görüyoruz, o zaman alternatif bir şey yapmamız lazım.

-Bunun finansal bir sorunu yok mu? Kaynak nasıl oluşturmayı planlıyorsunuz?

Alternatif gazetecilik yapmaya çalışırken biz 24 saat emek sarf ediyoruz. O zaman biz bu işi kendi mesleğimiz haline getirmeliyiz. Bunun için de bir finansal gücümüz olması gerekiyor. Sosyal medya da bunu sağlayamıyoruz. Bu finansal kaynakları nasıl sağlarız diye düşünüyoruz. Biz tamamen halkın ajansı olmak istiyoruz. Bunun içinde sırtımızı ne bir holdinge ne de bir şirkete yaslamak niyetindeyiz.Tamamen halk isterse bu ajans ayakta kalacak ve yürüyecek. Halk istemezse biz bu işi yapmayacağız.

“Gönüllü muhabirlerimiz bizim vazgeçebileceğimiz bir şey değil”

-Peki ajans ya da haber merkezine döndüğünüz zaman sokaktaki gönüllü muhabirlerinizi kaybetmekten korkmuyor musunuz?

Gönüllü muhabirlerimizden vazgeçmemiz mümkün değil. Bizim oluşturacağımız yapı yurttaş gazeteci ajansı ya da haber merkezi olacak. Yeni sitemizde yine gönüllü muhabirlerimiz için bir buton olacak. Önümüzdeki süreçte hangi şehirde hangi muhabir olduğunu netleştirmek istiyoruz. Önceden o şehirde takip edilmesi gereken bir şey olduğunda o arkadaşımıza haber vereceğiz. Biz istiyoruz ki o arkadaşımıza kamera, fotoğraf makinesi de verebilelim. Bu arkadaşımızın masraflarını karşılayalım. Bunlar bizim istediğimiz şeyler. Fakat gönüllü muhabirliğin bir eziyete dönüşmesini istemiyoruz. Yurttaş gazetecilik noktasında, gönüllü muhabirlerimiz bizim vazgeçebileceğimiz bir şey değil. Herkes bize yine haber gönderecektir. Bunları yayınlayacağız. Fakat Facebook kadar aktif olacağını da düşünmüyoruz. Facebook’ta günde 160-180 post giriyorduk. Şimdi daha editöryal bir çizgi olacak.

-Peki, bu sosyal medya haberciliğini öldürmez mi? İnternet haber portalında en az beş dakikada paylaşabileceğiniz bir haberi, sosyal medya da saniyesinde paylaşabiliyordunuz…

Aslında bununla ilgili çalışmalarımız var. Yeni kurulacak sitenin Facebook gibi olmasını beklemiyoruz. Ama o dinamik yapıya yakın bir sistem tasarlıyoruz. Bazı haberleri haber sitesi mantığında verirken bazı haberleri de anlık olarak herkesin görebileceği bir yapıda paylaşmak istiyoruz. Bunu yapabileceğimizi düşünüyoruz. Araştırma haberlerini uzun olarak haber portalı mantığında verebiliriz. Ama anlık olaylarda kısa ve vurucu şekilde haberi verebiliriz. Bu zamana yayılmış bir şey. Facebook gibi bir site kurmak mümkün değil. Fakat geri dbildirimlerle birlikte istediğimiz yapıya ulaşacağımızı düşünüyoruz.

-Anlık haber verme alışkanlığınız sekteye uğramayacak mı?

Yeni sitede dakika dakika gelişme verebiliriz. Bu önünüze sosyal medyadaki gibi düşmeyebilir. Ama merak eden o haberin linkini tıklayıp haberi okuyabilir. Sistemin hala nasıl olacağını kendi içimizde tartışıyoruz.

-Bundan sonraki süreç için “Ötekilerin Postası” susturulamaz diyebilir miyiz?

Ötekilerin Postası susabilir fakat ötekiler isterse susar.

Soner Çetin
06 Ağustos 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız;insanhaber.com