Radikal: Gezi Parkı’nda ‘laik’ genç ‘Artık sivil!’

Bilgi Üniversitesi’nin yaptığı anketteki yüzde 82′yi bulan “özgürlükçü” ve yüzde 64′e ulaşan ‘laik’ genç artık memur değil, sivildir.

gezi-topluluk

Gezi Parkı’nda, sırtına geçirdiği Atatürk silüetli “İzmir tipi” Türk bayrağı ile BDP ’li gençlerin ‘lorke’sine ayak uyduran Kemalizm’in, Atatürkçülük smokinini çıkarıp attığı, boynuna poşu doladığı, gençleştiği ve “sivilleştiği” günlerden geçiyoruz. Bir vakitler hakim oldukları devlet katından, mahkeme kürsüsünden ve üniversite amfisinden sokağa, Taksim’e, Gezi Parkı’na itildiler. Yeni 5 TL’lerde olduğu gibi bıyıkları dudak üzerinden kesilmiş Atatürk’ü devlete bırakıp yanlarına ‘Mustafa Kemal’i aldılar. Şimdi onlar ‘Atatürkçü devlet’e karşı barikat kurmakla meşguller.

Komplo teorilerine pek düşkün sağın çok sevdiği deyimle, “Evet biz bu filmi daha önce gördük.” Hem de iki kez gördük. İlki 12 Mart’tan sonraydı. 27 Mayıs’tan itibaren devlette söz sahibi olan Kemalist elit, 12 Mart’tan sonra tüm kamusal alanlardan tasfiye edilmişti. Mümtaz Sosyal’ın ifadesiyle “her şafakta uyanan” Kemalistler, umut bağladıkları darbenin “Atatürkçü” sillesini yemiş, Ziverbey’de işkenceden geçirilmiş ve askeri cezaevlerine tıkılmıştı. Bu an, Kemalizmin tarihteki ilk sivilleşmesiydi. Devrin Atatürkçüsü, yakası yıldızlı paşalar, Kemalisti ise koltuğunun altına Cumhuriyet gazetesi sıkıştırmış genç öğretmenlerdi. “Doğu Meselesi” adını verdikleri Kürt sorununu tartışıyor, ‘sınıfla’rla tanışıyor, TÖB-DER kongrelerinde Kürtçe eğitim kararları alıyorlardı. Ecevit, bu sokağı arkasına almıştı.

ATATÜRK’E KARŞI MUSTAFA KEMAL
Kemalizm’in ikinci zoraki ‘sivilleşmesi’, 12 Eylül’le başladı. ‘Atatürkçü’ cunta, komünistlerin yoldaşı ve suç ortağı olarak gördüğü ‘Kemalistler’i de cezalandırmaktan çekinmedi. Onlar Aydınlar Dilekçesi girişiminden İHD’yi kurmaya varıncaya dek, bulundukları her platformda Atatürkçü otoriteye başkaldırdılar. Bu dönemin Kemalisti avukattı, yazardı, gazeteciydi. Doğu’da “b.k yedirilen” köylünün omuz başında vardılar. İşkence mağduruna ve içeri düşene uzatılmış eldiler. SHP, işte bu rüzgarla 90’lara uzandı.

Türkiye’de, çağdaş bir sosyaldemokrat harekete evrilme dinamikleri de içeren Kemalist sivilleşme, 28 Şubat’ta despotluğa dönüştü. Kemalist imge yeniden “paşa” oldu. Dindarların kamudan tasfiyesi, halk iradesi üzerinde askeri vesayetin inşaası, bildirilerle hayatı tanzim etme gayreti, Kürt sorununda “inkar ve imha” politikası ve ‘balo elitizmi’nin sonu, hezimet oldu. Adeta bir parti gibi hareket eden 28 Şubat, hayat karşısında yenildi ve AKP , Kasım 2002’de iktidara geldi. Bunun karşısında “paşalar” iktidarı yıpratma ve gerekirse alaşağı edebilmenin yollarını aradı. Ne var ki rüzgar, ters yönden esiyordu. Haziran 2007’den itibaren dalga dalga gelen Ergenekon, Balyoz ve türevi operasyonlar Kemalistleri kamudan tasfiye etti. Son kale olarak gördükleri, TSK ve HSYK’daki hakimiyet son bulurken, akademideki etkinlikleri de kırıldı. Ve üçüncü kez sokağa itildiler.

CUMHURİYET BARİKATI 
Artık Kemalizm, Gezi Parkı’nda olduğu gibi, sırtına, Atatürk silüetli Türk bayrağı geçirmiş o gençle temsil ediliyor. O genç, 29 Ekim’i stadyumlarda kutlayan ‘Atatürkçülük smokini’ni AKP’ye terk ederek, kaldırımlarda Türk bayraklarıyla “Cumhuriyet” barikatı kuruyor. Sınava girmenin anlamsızlaştığı ve liyakatin değersizleştiği bir kadrolaşma karşısında devlette tutunabileceklerine dair tüm inançlarını yitirdi. Bu yüzden sivil olan her alanda birikiyor, biriktiği her alanı kazanıyor. Bir mahkeme kürsüsünü kaybedip bir baroda çoğunluğu sağlıyor. O gencin tercih ettiği gazeteler tiraj artırıyor. Okuduğu kitaplar “en çok satanlar” listesini oluşturuyor. Çok okuyor, çok tartışıyorlar.

Gezi Parkı, sivilleşmiş Kemalizmin rehabilitasyon merkezidir. O genç Taksim’de kışla inşaasına karşı birlikte direndiği BDP’li gençlerin “Sayın Öcalan” diye başlayan söylevini kulak kabartarak dinliyor. Miraç Kandili’nde, “Müslüman devrimcilerle” dua ediyor. Gay ve lezbiyenlerle ortak yaşam alanına erzak taşıyor, feministlerle omuz omuza küfürlü sloganları siliyor. Solun “birleştirici” şemsiyesi altında otoriteye kafa tutuyor.

O genç artık memur değil, sivildir. Bilgi Üniversitesi’nin yaptığı anketteki yüzde 82’yi bulan “özgürlükçü” ve yüzde 64’e ulaşan ‘laik’ genç işte odur. Artık hayatın her alanındadır. “Özgürlüğüme karışma” diye bağırıyor. Ellerindeki Türk bayrağı ‘daha çok özgürlük’ için dalgalanıyor. “Convers”in yeni sahibi odur.

Genç de odur, sivil de, rahatsız olan da…

İsmail Saymaz
8 Haziran 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; radikal.com.tr