Birgün: İsyandan sosyalizme – Ahmet Tonak

Bazen bir köşe yazısının tamamını tek bir konuya hasretmenin zorluklarını yaşıyorum. Sonradan dönüp baktığınızda, adeta köşeyi doldurma ihtiyacı yüzünden yazı uzatılmış gibi geliyor. Bu konuyu yıllar önce İrlanda asıllı radikal gazeteci ve aynı zamanda New Left Review’nun editörlerinden Alexander Cockburn ile konuşmuştum. O sıralar, New York’un ünlü Village Voice dergisinde ‘Press Clips’ (‘basından seçmeler’) diye bir köşesi vardı ve bu köşede duruma göre, 2 veya 3 farklı konunun basında ele alınışına değinir, polemik dozu yüksek eleştiriler getirirdi. Cockburn yazısını bölerek, bahsettiğim zorlamayı kendince çözmüştü. Sonra, ABD’nin en eski haftalık siyasi dergisi olan Nation’a geçti ve daha seyrek de olsa aynı biçimi sürdürdü. Hatta, orada ele aldığı konuları beraberce biraz daha geliştirerek bir ara Milliyet için de yazdık. Alex’in, ayrıca, internet standartlarına göre ziyaretçilerinin ve öfkelendirdiklerinin sayısı bir hayli yüksek Counterpunch adlı bir de web sitesi var. Hararetle tavsiye ederim: www.counterpunch.org.
Yukarıdaki paragrafı tam 4 yıl önce (18 Temmuz 2009) Birgün’de yazmışım. Ne tuhaf, tam 1 yıl önce de Alex öldü (21 Temmuz 2012). Ölmeden birkaç hafta önce bitirdiği hatıraları ise (A Colossal Wreck-Muazzam Enkaz) resmen Eylül’de yayınlanacak (Counterpunch’dan şimdiden edinmek mümkün). Bu girişten sonra, en azından bu yazının tek bir konuya hasredilmemesi icap ediyor! Gündemimde iki başlık var: Anayasa değişikliği ve sosyalizm meselesi.

ANAYASA
Anayasa’nın 48 maddesi üzerinde 4 partinin anlaştığı rivayeti medyada baş tacı edildi. Bu tip durumlarda huylanır, “şeytan ayrıntıda gizlidir” ölçütü ile yaygın kabulü kurcalamakta yarar görürüm. Benim için, partilerin rengini belirlemede turnosol kağıdı işlevi gören alanlardan birini seçerek bu kez de aynı şeyi yapmayı denedim. Gelin, üzerinde anlaşıldığı söylenen Anayasa’nın 33. maddesinin 2. fıkrasına bakalım. Bu fıkra, “hiç kimse temel sağlık hizmetlerinden yoksun bırakılamaz” der. Radikal’in haberine göre, BDP bu hizmetlerin “sağlanmasında ücretsizlik unsurunu vazgeçilmez bir öge” olarak belirtirken, CHP de bu önerinin “kabul edilebilir” olduğunu belirtiyormuş (tinyurl.com/kw4q4su).

AKP’nin bu “unsuru” kabul etmeyeceğine, BDP ve CHP’nin görüşlerinde de gel-gitler olacağına kalıbımı basarım. Nedenlerini biliyoruz, ama tekrarlamakta yarar var: AKP sağlık hizmetlerinin tamamen özelleştirilmesinden yana, devlet hastanelerini de yandaşlara peşkeş çekmenin her türlü tezgahı içinde. BDP’nin Anayasa değişiklikleri arasında “vazgeçilmez” bulduğu bu “öge” diğer vazgeçilmezler (ana dilde eğitim, vatandaşlık tanımı, vs) sözkonusu olduğunda, bana vazgeçebileceği değişikliklerden biri olarak gözüküyor. Umarım yanılıyorumdur. CHP ise klasik ikircikli tavrını bu tip ‘destek’lerinde de sürdürebilir. Kaldı ki, yukarıdaki senaryo, üzerinde ‘anlaşılan’ 48 maddenin Meclis’te görüşüleceği varsayımına dayanıyor. Bu varsayımın değişik nedenlerle ne denli kırılgan olduğu hepimizin malumu. Bekleyelim, görelim.

SOSYALİZM
Metin Çulhaoğlu’ndan aktarıyorum: “Bu ülkede ne olursa olsun galiba sosyalizmin sırası hiç gelmeyecek… Sömürü, işsizlik, yoksulluk, adaletsizlik, talan, çevrenin tahribi… Var oğlu var. Sonra kitlesel tepki, halk hareketi, başka bir Türkiye özlemi de var. Ne ararsan var. Ama bütün bunlar varken bir tek şey olmayacak: Sosyalizm.

Neden?

Henüz sırası değil…” (tinyurl.com/mxs8fhm).

Haziran isyanı boyunca “sosyalizm” kelimesinin pek ortalıkta gözükmediği tespitine katılmamak elde değil. Ama, bu tespitten, isyanın geniş kesimlerin “sosyalizm” algısını değiştirmediğine varmak doğru olmayabilir. Tahminim o ki, isyan en azından direnişçilerin bir kısmını “sosyalizm”e daha açık hale getirdi. Bu da, kapitalist düzenin, burjuva siyasetinin pislik ve baskısı ile doğrudan yüzleşmenin beklenen sonucu. Maalesef, kişisel gözlemlerin dışında bu sezgimi kanıtlayacak temsili ampirik bilgiye sahip değiliz.

Fakat, bu tür bir bilgi ABD için mevcut. PEW’in “sosyalizm” algısına ilişkin Occupy Wall Street öncesinde (Nisan 2010) ve sonrasında (Aralık 2011) yapmış olduğu araştırmaların sonuçları hayli ilginç: nüfusun genelinin “sosyalizm” hakkındaki görüşleri 20 ay içinde anlamlı bir biçimde değişmemekle birlikte 18-29 yaş grubu için durum farklı. Bu grupta, sosyalizm hakkında pozitif görüşlere sahip olanların oranı % 43’ten % 49’a yükselmiş. Aynı durum, 30,000-75,000 dolarlık yıllık gelir grubu (ki ABD bağlamında bu ağırlıklı olarak işçi aileleri demektir) için de söz konusu-artış % 24’den % 27’ye.

İsyanın faydaları deyip bırakalım.

Ahmet Tonak
14 Temmuz 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; birgun.net