Evrensel: Direniş ve fotoğrafçılar

Gezi direnişlerini  bir çok açıdan değerlendirebiliriz. Bir de fotoğrafçılar açısından bakarsak yine çok zengin bir çeşitlilik görürüz. Kimlerdi fotoğraf/video çekenler?

İlk grupta gazetecileri sayabiliriz. Her yerde üst üste, alt alta bir kare uğruna mücadele eden kimi zaman polislerin ardında kimi zaman direnişçilerin ardında kimi zaman basın açıklamalarında. Medyada kullanılsın kullanılmasın (nasılsa bir yerlerde kullanılır) yaşananların kayıt altına alınması.

İkinci grupta fotoğrafçıları sayabiliriz. Belgesel çalışma yapanlar, hatıra olsun diye herhangi bir kayıt cihazıyla fotoğraf, video çekenler. Kah direnişçi olarak kah gözlemci olarak ya da evlerine dönünce eşine dostuna gösterecekleri görüntüler için fotoğraf çekenler.

Üçüncü grupta resmi görevlileri sayabiliriz. Gazeteci kılığında, direnişçi kılığında ya da sıradan vatandaş havasında her şeyin en baştada direnişçilerin suç(!) işlerkenki hallerini yakalamaya çalışarak görevlerini icra edenler. Ellerinde 200-300 mm objektifleri yelekleri ve havalarıyla sanırsın ki savaş muhabirleri.

Sonuç olarak Gezi direnişi boyunca eli fotoğraf makinası tutan herkes yaşananları kaydetti. Yalan, dezenformasyona uygun, manipulasyona uğramış görüntüler de ortaya çıktı hakiki yaşananları anlatan fotoğraflar da. Başbakanın ağzından düşürmediği “Camiye ayakkabı ile girdiler, içki içtiler” yalanının da delili olarak fotoğraflar kullanıldı. Olaylar sırasında olmayan bira şişesi ertesi gün cami içindeki yerini aldı. Yeniden kurgulanarak videoları fotoğrafları çekilerek devletin ajansı tarafından servis edildi. Başbakan de kanıt diye bunları kullanıp durdu. Ya da atılan gaz bombasını eline alıp geri atanların fotoğrafları molotof kokteyl atanlar olarak lanse edildi. Neyse fotoğraf bu amaca göre şekle giriyor. Mesele niyet…Yalanı da, gerçeği de fotoğraf aracılığı ile göstermeye çalışıyoruz.

Direnişler boyunca gazeteciler de baskıya maruz kaldı, yaralananlar oldu.. İşlerini yapmaları engellendi. Bazen de ısrarla gazetecilerin dikkatlerinin çekilmesine gayret gösterildi. Hele “Sarı basın kartı” meselesi en  komik olan yan oluyordu ki hâlâ sürüyor. Gezi parkına girmeniz için “sarı basın kartına” sahip olmanız gerekiyor. Bu keyfi uygulamaya gülmekten başka bir şey yapamıyoruz. Peki yabancı gazetecilere de uyguluyorlar mı? Bilmiyorum.

Fotoğraf çekerken birileri sizi mutlaka gözlüyordur. Neyin fotoğrafını çektiğiniz onlar için önemli. Polisin şiddet içeren görüntüsünü açıkca çekerseniz, önce  ‘Çekme ulan’ uyarısını alırsınız. Sonra çekemezsin diyerek üstünüze yürürler, o sırada gazeteciyim filan dersiniz ‘Kartını göster’ derler, gösterirsin. ‘Bu sarı basın kartı’ değil “Hadi gözaltına” derler. Ya da kartı alıp yırtarlar, yada karta el koyarlar ‘Yürü’ derler. Tartışmaya girmenin manası yoktur. Bu tür durumları hissederseniz oradan kaçmak en doğrusudur.

Bir keresinde sivil polis ‘Kartını göster’ dedi buyrun dedim, Evrensel’in kartını gösterdim. Polis önüne baktı arkasına baktı ‘Bu geçersiz’ dedi. Allah allah nasıl yani dedim? Yine o bildik ‘Sarı değil’ deyince ben de ‘Evet bej’ dedim. Neyse araya diğerleri girince atlattık.

Bir seferinde Taksim İstiklal girişinde fotoğrafı çekerken arkamı döndüğümde polisler ‘Niye çekiyorsun?’ sorusu eşliğinde  kollarıma girdi.  Hoppala ‘Sana ne’ dedim. “Çekemezsin” dediler. Ben de neye dayanarak diye sordum.  Ama onların acelesi vardı muhabbet etmek istemiyorlardı. Gazeteciyim deyip basın kartını gösterince baktı, kolumu hâlâ tutuyorken yanındakine Evrensel’miş dedi. Bir an tereddütten sonra ‘Bırak ya başımıza iş olur’ dediler. O sırada etrafta ne kadar fotoğrafçı varsa,  çoğu gözaltına alındı. Bu uygulama zaman zaman çok sıkı uygulandı. Zaman zaman da tersi davranarak herkes serbestçe fotoğraf çekiyormuş imajı verdiler.

Bitirirken; fotoğraf çekme hakkı, her türlü kamusal alanda sorgusuz sualsiz ve gazeteci olmayı gerektirmeyen bir haktır. Sorumluluk fotoğrafı çeken ile çekilen kişi arasındadır. Kimsenin ‘Fotoğraf çekemezsin’ deme hakkı yoktur. Kişilik haklarına saygının aşıldığı durumlarda yasalar hakkını arama yolunu göstermiştir. Ama demokratik olmayan bir ülkede yaşıyorsanız bir insanın değil, bir inşaatın, bir parkın bile fotoğrafının  çekilmesinin engellenmesi (Gezi parkının sarı basın kartı olmayanlara yasaklanması gibi) rutin uygulamalardandır.

Özcan Yaman
4 Temmuz 2013
Kaynak; evrensel.net