Ötekilerin Postası: Haksız sultanı taşıyan hiçbir taht sağlam değildir! – Burhan Sönmez

Duyduk ki, ağaçları kesmeye niyet etmişsin. Etme.

Duyduk ki, kestiğin ağaçların yerine AVM yapacakmışsın. Yapma.

Yıllardır, aldığın oyları gerekçe gösterip, her önüne geleni aşağılıyorsun. Tekel grevcilerine bağırıyor, havayolu çalışanlarını azarlıyor, gazetecileri boyunduruk altına alıyorsun. Sana itiraz eden insan görünce aklına Toma, başı dik heykel görünce aklına dozer geliyor.

Duyduk ki, hayatımızı binalarla kuşatıp, ekonomiyi ranta bağlamaya yemin etmişsin. Etme.

Gezi Parkı’nın arka tarafındaki ağaçları kesmenin haksızlık olduğunu biliyordun, bu yüzden suçluluk duygusuyla, gece yarısı bütün İstanbul uykudayken kesmeye niyet ettin. Ama bu kentte geceleri uyanık kalanlar var hâlâ.

Halkların en uzun koşusu bazen en kısa mesafede gerçekleşir, Gezi Parkı’nın bir ucundan diğer ucuna. Parkın ağaç sökülen yanından diğer yanına yani Taksim Meydanı tarafına olan mesafe birkaç yüz metredir. 1 Mayıs’ta yasakladığın o meydana giden bu kısa mesafeyi şimdi çatışa çatışa koşmayı başardı bu halk ve yüzbinlerce kişiyle meydana ulaştı.

Halkın hafızası iyidir ve tarih içinde daima iyi koşuculara sahip olduğunu bilinçaltında bilir. Bugün sokağa inen onyedi, onsekiz yaşındaki gençler Deniz’lerin hatırasını taşıyarak, coşkuyla öne çıkıyorlar.

Duyduk ki, sen o çocuklara çapulcu demişsin. Deme.

İnsanlar kendi geleceklerini kendileri belirlemek ister. Bu hakkı kimse ihlal edemez. Senin emrettiğin gibi yaşamak istemiyor gençler. Önce imam-hatip okuyup, sonra üç çocuk yapıp, ölene kadar da seninle saf tutmak zorunda değiller.

Devletin kaynakları senin değil de Taksim’deki çocukların elinde olsa bu devleti daha iyi yönetirler, üstelik ağaçları ve senin çanak çömlek dediğin tarihi de korurlar.

Günlerdir yaşlılar ve gençler, kadınlar ve erkekler ilk kez siyasi bir ortak örgütlenmeden yoksun olarak eylem yapıyorlar. İçlerinde her düşünceden insan var, farklılar, ama ortak yanları senin aşağılamalarından bıkmış olmaları. Bu bir çığlık ve bu çığlığın sahibi de halkın kendisidir.

Roboski’yi bombalıyor, sonra kurbanların ailelerine para yolluyorsun, toptancı halinden mal almış gibi. Arena stadında taraftarlar seni yuhalayınca, burayı ben yaptım diye bağırıyorsun, parayı cebinden ödemiş gibi. Halkın seçtiği vekiller senden habersiz parmağını bile oynatmasın istiyorsun, hepsini kendine kul etmiş gibi.

Aleviliği tanımlamaya kimin hakkı var? Onlar, cemevleri inanç merkezimizdir diyorsa, buna saygı duymalısın. Yavuz Sultan Selim’in adını köprüye vererek, insanlara saygı duymadığını, onlara emretmeyi tercih ettiğini bir kez daha gösteriyorsun.

Duyduk ki, istersem ben de onların karşısına bir milyon kişi çıkarırım demişsin. Bunu sağlamak için, Taksim’e cami yapacağını da hatırlatmışsın. Böyle güç toplamak kolay görünüyor olmalı. Bu halkı Alevi-Sünni, dindar-ateist diye bölüyor, paradan ve kendi inancından başka hiçbir şeye değer vermiyorsun.

Balkonda kâğıda bakarak konuşuyor, aşağı inince hiddetini açığa vuruyorsun. Zizek diye bir filozofumuz var, diyor ki: “Totalitarizm, insani değerleri sözle sürekli yüceltmek, ama pratikte bunları sürekli çiğnemektir.” Sen de sözle yüceltiyor, ama pratikte insani değerleri hep çiğniyorsun. Sonra da insanların buna sessiz kalmasını istiyorsun.

Bugün ak tenli ergen gençlerle, esmer tenli varoş gençleri bir araya geliyorsa, bunun tek nedeni, baskı ve otoritenin son bulması arzusudur. İnsanlar çaresiz değildir. Halk, dize gelen medyacılara, patronlara veya bürokratlara benzemez. “Önemli” insanlar suskun el pençe divan dururken, sıradan insanlar isyan edebilir. Çünkü biri paradan, diğeri kendi varlığından güç alır.

Süperman filminde o üstün adamın normal zamanlarda kimlik değiştirerek sıradan biri gibi yaşadığını görürüz. Clark Kent adında bir gazetecidir, sakar, beceriksiz, yani güçsüz bir insandır. Bir olay olduğunda ise gömleğini sıyırdığı anda altından süperman kıyafeti çıkar. Anlamı şudur: Sıradan ve garip insanlar zavallı değildir, onların içinde yaratıcı bir potansiyel vardır. Biraz Nietzsche biraz da Kant’ın felsefesidir bu. Bugün insanlarımız da sözlerini söylüyor, kendi içlerindeki potansiyeli açığa çıkarıyorlar. Bir direnişçinin dediği gibi, herkes gündüz Clark Kent gece Süperman gibi yaşamaya başladı. Sense filmlerdeki diktatörler gibi insanlara sürekli bağırıp, onların Büyük Birader’e boyun eğmesini istiyorsun.

Biliyor musun, en çok oyu sen aldın ama en çok ah’ı da sen aldın.

Duyduk ki, halkın özgürlük isteğini küçümseyip, yine kafana eseni yapacakmışsın. Yapma.

burhansonmez@hotmail.com

6 Haziran 2013
Kaynak; Ötekilerin Postası

    This post is also available in: İngilizce