Sendika.org: Ayaklanma yürüyüşü öğreniyor: Gezi tekrarlanamaz, aşılır! – Özcan Özen

Gezi tekrarlanamaz. Aynı derede iki kez yıkanılamayacağı ya da tarihin tekerrür edemeyeceği için değil. Gezi Parkı’nı işgal ettikten sonra ne yapılacağını kimsenin henüz bilememesinden dolayı tekrarlanamaz.

Kitlenin sahip olduğu mücadele ruhu ile şu an yüklenilse Gezi Parkı’nın tekrar özgürlüğüne kavuşturulacağından kimsenin şüphesi yok. Bu bir kez başarıldı ve nasıl yapılacağını herkes biliyor. Bu yordam bilince çıkarıldı ve bilgi haline getirildi. 31 Mayıs-1 Haziran günlerine dönmek istemeyecek yok; ne var ki 7 Haziran ve sonrasına dönmek isteyecek de yok. Çünkü bundan sonrasında medyanın ve devletin karalamalarını savuşturmak üzere “iyi görünmek” adına sürekli geri adımlar atıldı, yumuşak başlı olduğumuzu gösterecek tavizler verildi; uzlaşma yanlıları dinlenir oldu çünkü yeni hedef ve adımın ne olması gerektiğini kimse bilmiyordu. Nihayetinde hedef koyamayan hedef küçültene tabi oldu ve ardından Gezi polis zoruyla boşaltıldı, hep beraber hedefsiz kalındı.

Önce eylem vardı şimdi söz

Bugün İstanbul ve ülkenin 40’a yakın parkında yapılan forumlar/meclisler atılacak adım ve hedeflerin belirlenmesi için yapılmaktadır. Tohumları Gezi Parkı’nda 8-10 Haziran tarihlerinde atılan ve gerçekleştirilen forumlar da tam da bu arayışın ürünüydüler. Geç kalınmıştı ama kaçınılmazdı; şartlar olgunlaşmıştı ama ikame edildi. Hareket her türden siyasi partiyi aşıp geçmişti ama toydu, acemiydi; devleti afallattı ama büyüklere saygılıydı ve sonuçta Taksim Dayanışması’na tabi kaldı. Onu bekledi, kararlarını denetledi, pazarlıklarını seyretti, kifayetsizliğiyle tanıştı ve yana yakıla fikir üretti ama bunu paylaşamadan, tartışamadan Gezi’den çıkarıldı.

Şimdi sözü tüketme zamanı, siyasallaşmanın söze dökülme ve yeniden üretilme zamanı. Hareketin Gezi Parkı menzilinde kalan çıkış ve atılımını siyasi hedefe, taleplerini siyasi harekete dönüştürmesi için zaman ve söze gerek var. Zaten hareket “üç beş ağaç” ya da “Gezi AVM olmasın” aşamasını hızla geçti ve tüm ülkeye yayılan toplumsal bir ayaklanmaya dönüştü. Ama bu dönüşümün siyasetini ve örgütlenmesini oluşturamadı. Gezi Parkı içinde çadırlarda oturmanın sıkıntısı da buydu. Gezi’ye girmek için gösterilen direnişin çıkarken gösterilmemesi hareketin gücünü tüketmesi, devletin baskısı ya da kara propagandası değil siyasi olarak da parkta kalınarak ağaçlar ardındaki ufku görememiş olmamızdır.

Forumlarda “konuşulup durulması” dolayısıyla hareketin geri çekileceği, eylemsiz kalacağı endişesi yersiz. Hareket, eylemeyi unutmuş ya da yılmış değil; tencere tava çalmanın ya da milyonluk miting yapmanın, eylemi, hedef ve kapsamını artık geride bıraktıkları bir aşamaya hapsetmek ya da yerinde saymak anlamına geleceğini kavramış durumda.

Buluşmanın ötesidir ihtiyaç

9 Haziran’da Taksim’de yapılan miting de böyle anlamsız gelmişti. Yüz binler zaten Taksim’e geliyor ve parkı tavaf ediyordu, sürekli buluşulan yerde buluşmanın İngilizcesi’ni (meeting) gerçekleştirmek sadece forumları ikame etmiş ve geciktirmişti. Çünkü miting sonrasında da sorular değişmemişti.

Tıpkı bugün de, forumlarda önerildiği gibi büyük bir miting yapmanın, soruları değiştiremeyeceği gibi. Hareketin gelecekteki adım, hedef, siyaset ve örgütlenmesinin ne olacağı sorusu miting sonrasında da öncesinde bırakıldığı yerde bizleri bekliyor olacaktır. O yer parklardır, forumlardır.

Gezi Parkı orada. Üstelik bu kez devletin barikatı demirden değil ince plastik şeritten ibaret. Milyonluk miting örgütleyebilmek Parkı yeniden almaktır. Ama bu kadarını biliyoruz. Müthiş bir 100 metre koştuk ve neredeyse ipi göğüslüyorduk ama devlet, ister hile ister çelmeyle deyin, burun farkıyla önde bitirdi. Ama kendini kazanmış hissedemiyor, biz de yenilmiş. Biz tekrar 100 metre koşalım istiyoruz ama devlet o riske girmeyeceğini ve maraton koşacağını çoktan ilân etti. Tayyip Erdoğan 15 ve 16 Haziran’da örgütlediği mitinglerle 8 ay sonra yapılacak yerel seçimler kampanyasını başlattığını açıkladı. Aslında bu adımla hareketin önündeki hedefi de belirlemiş oldu.

Meydandan “meskûn mahal”e

Forumlar mahallelerde yapılıyor. Bu bir tesadüf değil. Gezi Parkı’nı savunma eyleminin harekete dönüştüğü yer mahalleler olmuştur. Şehrin ve ülkenin dört bir yanında tence tava sesleriyle başlayan hareketlilik derhal Gezi Parkı direnişinin sloganlarını sahiplenmiş ve daha ilk günden, 31 Mayıs gece yarısından itibaren sokağa inmiş, birleşip caddelere akmış, ilçe meydanlarında toplanmış ve nihayet gerek Köprü’den yürüyerek gerekse vapurlardan taşarak Taksim’e taşınmıştır. Zaten meşruiyeti sağlayan da budur. Hareket öğle arası yapılan NTV, Garanti Bankası, HaberTürk protestolarının örgütlenmesi dışında henüz işyerlerine taşınmamıştır –işyerinde değil işyeri aracılığıyla bir eylemliliktir ama yine de hareketin işyerine taşınmışlığı vurgulanmalıdır. Hareketin işyerlerine taşınması da yine mahalleler üzerinden olacaktır ve işyerlerindeki her huzursuzlukta (işten atılma, fazla mesai, ücret zammı düşüklüğü vb.) işçi kimliğinin hareket ile buluşması da kaçınılmaz olacaktır. Artık ister mahalle ister işyeri temelinde olsun artık yerel olan her muhalefetin ve en küçük bir direnişin dahi akabileceği bir ırmak var ve elbette bir deryaya dönüşmesi beklenendir.

Mahallenin muhtarı ol!

Mahallelerde ve mahalleler sayesinde meşruiyetine ve gücüne kavuşan hareket yerel seçimlerde öncelikle muhtarlık, ilçe belediye meclisi ve il genel meclisi üyeliklerini hedeflemelidir. Muhtarlıklar mahallelerin devletle temasın sağlandığı; vatandaşın halka, sivilin kamuya dönüştüğü ilk yerlerdir. Temsili demokraside yerleri ve önemleri giderek azaltılsa da doğrudan demokrasinin arkeolojik kalıntılarıdır; dolayısıyla bugünkü hareketin mevcut devlet aygıtı içinde en kolay uyum göstereceği ve bu aygıtı anlamsızlaştıracağı yerlerdir. Belediye meclis üyelikleri, meclis kararlarının alındıktan sonra değil daha tasarı halindeyken öğrenilmesini ve halkın önceden bilgilendirilmesini sağlayacaktır: “Otobüs duraklarının yerinin dahi” anketle halka sorulmasının değil, halkın meclisin ne görüşeceğini belirlemesinin demokrasi olduğunun gösterilmesi ve hayata geçirilmesi için önemli bir kapı aralanacaktır.

Ancak bunun için her bir öznenin en yakın çevresinden başlayarak hareketi mahalleliye anlatması ve devletin kara propagandasını karşılaması ve etkisizleştirmesi gerekmektedir. Böylelikle harekete katılım arttırılacak ve seçim başarısı sağlanacaktır. Dolayısıyla hareketin öznesi olmuş herkes bulunduğu apartmandan başlayarak komşularını ziyaret etmeli ve onlarla sohbet edebileceği ortamlar yaratmalıdır. Hareketi, Gezi Parkı’nı, forumları anlatmalı ve bunlara katılan birey olarak onlara kendini tanıtmalıdır. Genelde Ocak ayında yapılan apartman yönetimlerine talip olunmalıdır –bu komşularla iletişimi kolaylaştıracak ve geliştirecektir. Mahalledeki esnaf desteklenmeli, ilişkiler oluşturulmalıdır.

Teknolojik yenilikler, internet, sosyal medya sayesinde yapılabilecekler ve yapılanlar bu yüz yüze ilişkiye devasa katkı sağlayacaktır ama onun yerine geçmeyecektir. Mevcut ya da kurulacak sanal ağların ve internet medyasının yaygın kullanımı, bu araçlara bizim çokça başvurmamızla değil kullanıcı sayısının arttırılmasıyla, halkın bunlardan haberdar edilmesiyle mümkündür.

Forum eylemdir

Forumlarda sıklıkla konuşma yerine eylem (faaliyet) ve eylemin biçimi olarak atölyeler, masalar ya da komisyonlar gibi birimler önerilmektedir. Ancak bu birimler aslında bir eylemlilik değil sözün konuşulacağı mekânı değiştirme önerisinden fazlası değildir. Çünkü forumlarda konuşulanlar önce derlenmekte sonra birimlere ayrıştırılmakta ve bu birimlerde fikirlerin tartışması, bin çiçek açması umulmaktadır.

Örneğin “yaratıcı eylem atölyesi” ya da “sosyal medya-iletişim” masası önerilmektedir. Oysa bu birimlerin çalışması, üretimleri sonrasında geri dönebilecekleri forumların varlığının korunmasına bağlıdır. Dolayısıyla bu birimler forumların/meclislerin ihtiyacı olan aklın, fikirlerin üretim yeri olarak değil forum/meclis aklının yani siyasetinin uygulanmasının araçları olarak düşünülmeli ve işlevleri buna göre tanımlanmalıdır.

Örneğin çocuk oyun atölyeleri “uzak” komşuların tanınmasına, ev kadınlarıyla diyalogun oluşturulmasına, samimiyet ve aşinalığın inşasına yarayacaktır. Hukuk masası “arzuhalcilik” ya da “danışmanlık” yaparak insanları ikame eden bir konuma düşmemeli, temel hak ve özgürlüklerin bilinci ve eğitimini sağlayarak insanları cesaretlendirecek ve girişimci kılacak hukuk bilgisiyle donatmalıdır. Kısacası forum altı ya da türevi birimler mahallelinin kalanıyla ev/komşu ziyaretleri dışında teması yaratacak ve katılımlarını sağlayıp süreklileştirecek organlar olmalıdır. Bunların örneğin muhtarlık seçiminde oynayacağı rol seçim sonrası bu birimlerin kalıcılaşması için gerekli desteğin bu kez muhtarlıklardan onlara doğru gelmesini sağlayacaktır.

Forumların/meclislerin 2014 yerel seçimleri için yapacağı faaliyet ve elde edeceği başarı 2015 genel seçimleri için eşsiz bir deneyim olacağı da unutulmamalıdır.

Herkese yaratıcılığı verecek olan bu hareketin kendisidir, Gezi Parkı eyleminin tek kazanımı mücadelenin sürekliliğinin bilince çıkarılması ve bu süreklilik için forumların gerekliliğinin nihayetinde keşfedilmiş olmasıdır.

Eyleyecek sözümüz var

“Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!” derken bu süreklilik için ne yapılması gerektiğinin konuşulmasına ihtiyaç vardır ve forumlar bu ihtiyaca cevaptır. Gezi Parkı için üç hafta eylem yapıldı ama konuşulmadı. Şimdi söz zamanı. Söz bitmeyecektir; çünkü eyleyen her zaman eyleminin sonucuna dönüp bakacak, değerlendirecek ama tekrar eyleyecektir. Ethem Sarısülük davasında mahkemenin zanlı polisi serbest bıraktığı günün akşamında forumlardan eylem kararı çıkmış ve uygulanmıştır. Bu tavır sözün, eylemi sönümlendireceği ya da hareketi bitireceği endişesine kapılmamak gerektiğini göstermiştir.

Kitleyi sürekli hareket halinde tutmak isteniyorsa, forumlar bunun için doğal yapılardır. Gezi Parkı işgaliyle taleplerin karşılanmaması ve somut bir kazanım elde edilememesi üzerine hareket daha ileri bir aşamaya taşındı ve mahallelerde forumlar oluşturuldu. Gezi Parkı’nın işgali yetersiz kalınca diğer parklar, bu kez gerçekten, “işgal” edildi. İşte bu yüzden Gezi Parkı tekrar işgal edilmiyor. Kitle/hareket sonuç alamayacağı eylemi tekrar ederek yılgınlığın oluşmasına fırsat vermemektedir. Yarın Gezi’de olunsa bile artık diğer parklardan, forumlardan vazgeçilmeyecektir. Dolayısıyla bugün forumlar Eylem’in ta kendisidir ve diğer eylemleri ikame etmemektedir.

Eylemleri, forumların alternatifi ya da “doğrusu” olarak değerlendirme yanılgısına savrulmamalıdır. change.org sitesinde imza kampanyaları açıp edilgin bir katılımla yetinmek yerine etkin katılımı sağlayacak eylemler yapılmalıdır. Örneğin başbakanın sözleriyle nefret söylemi ürettiği, halkın bir kısmını kışkırttığı ya da hakaret ettiği gerekçesiyle bireysel suç duyurusunda bulunacaksak bunu savcılıklar önünde, ellerimizde dilekçelerle on binler olarak kuyruğa girerek yapmalıyız. Bu eylemden alınacak sonuç dava açılması değil eylemin kendisi olacaktır. “Duran Adam” eyleminde olduğu gibi bu tür eylemler başarılı, güdülenici, moral verici olabilir ama yine de doğrudan bir kazanım sağlamayacaktır ve elbette hiçbir şey somut bir kazanım kadar güven verici değildir. Eylemliliği, forumların ve hareketin siyasetinin yerine koymamak gerekirken, eylemlerin de sözün gür sesle haykırılması olduğu unutulmamalıdır.

Telaşlı ama sabırlı

Gezi Parkı direnişi mücadeleye, mücadele harekete dönüşmüştür. Şimdi gelişmekte ve siyasi bir hareket olma aşamasındadır. Giderek yaygınlaşan forumlar gelişme ve sürekliliğin ifadesidir, geri çekilme yoktur. Bir haftadır yapılan forumlar/meclisler hareketin ataleti olarak görülmemeli, aksine daha da yaygınlaşması için çalışılmalıdır. Bir ilçedeki mahallelerin en az yarısında forum/meclis yapılmalıdır. Oysa mahallesinde forum olduğundan haberi olmayan ya da yeni öğrenen çok insan var. Çok konuşulduğundan yakınılmamalı aksine daha ne kadar çok konuşmayan olduğu görülmelidir. Bir forumun nasıl yapılacağı gibi basit teknik bir süreç bile yeni yeni belirleniyor ve oluşum sürekli sınanıyor. Eşgüdüm oluşmadı, her şey konuşulmadı ve konuşulanlar üzerinde hem fikir olunmadı. Hareket devam ediyor ama güç toplaması da gerek; konuşuyor ama böylelikle yeni bir ivme kazanacak

Henüz ayaklanıldı ve yürünmeden koşuldu. O yüzden bazen herkese durmuşuz gibi geliyor.

Özcan Özen
27 Haziran 2013

Kaynak; sendika.org