Radikal: İsyan zamanı – Gaye Boralıoğlu

Kalemimi bırakıyorum, söz gaz bulutunun altında, dışarı çıkıyorum usulca, isyana!

gezi-6Haziran

Bundan üç dört sene önce genç bir kadın, 12 Eylül ve sonrası ile ilgili olarak yapacağı bir belgesel için benden röportaj istemişti. Darbe döneminde kadın olmak üzerine konuşmuş, işkencelerden, cezaevi yaşamından, o yılların ruhundan söz etmiştik. Söyleşi biterken bana, hayatta bundan sonra ne olsun istersiniz diye sormuştu. Ben de “İsyan görmek istiyorum,” demiştim. Geçen gün bana mesaj göndermiş, birkaç gündür kafasında bu cümlenin yankılandığından söz etmiş. Evet, bugün, o gün işte. İsyanı görüyorum. Üstelik tahayyül ettiğimden çok daha güçlü, tamamen haklı, ezber bozan, yepyeni bir dile sahip tarihi bir isyan! Artık ölsem de gam yemem.

Ne var ki an itibariyle bulunduğum yerden duyduğum sesler bana aynı zamanda ölümcül bir ıstırap veriyor. Akıl tutulması içindeki iktidar tamamen savunmasız durumdaki on binlerce insanın üzerine gaz bombaları yağdırıyor, basınçlı su püskürtüyor. Yüzlerce yaralı olduğu, insanların tutuklandığı haberleri geliyor. Polis Taksim sahnesinde vicdansız bir şiddet oyunu sahneye koyuyor.

Vali’nin, Emniyet Müdürü’nün, Başbakan’ın konuşmalarını dinliyorum. Konuştukça yalana dolanıyorlar. O büyük çoğunluğun iktidarı olmanın, en küçük bir muhalefetle bile karşılaşmadan bu topraklarda gönüllerince at oynatabilmenin haklı gururu çoktan yerini oyuncağı elinden alınmış şımarık çocuğun çılgın öfkesine bırakmış. O kendinden emin havaları çoktan kaybolmuş, bu isyanı bastırsalar bile ruhlarında daima içlerini kemirecek bir korkunun kalacağının farkındalar.

Gaz bombalarından çıkan dumanın kokusunu duyuyorum şimdi. Daha dün akşam Gezi Parkı’nda yüzbinlerce gülen yüz vardı. Farklı kültürlerden, farklı politik görüşleri olan, farklı inançlara sahip kadınlar ve erkekler. İsyan ederken eğlenmeyi, naif bir ruhla politika üretmeyi, orantısız güce, orantısız zekâ ile cevap verebilmeyi başarabilmiş şahane insanlar. Vicdanlarıyla eyleyen, etten zincir oluşturarak direnen, bedenlerinden başka silahları olmayan gençler…

Gaz boğazımı yakıyor artık, kalkıp bir su içiyorum, gözlerim yanıyor. Başbakan konuşmasında, “Eylemcilerin gözlerinden öperim” diyor. Onun öfkesini anlayabiliyorum aslında. Çünkü karşısında zeki, duyarlı, yaratıcı insanlar var, ne ki kendisinin politika üretmekten başka hiçbir meziyeti olamadı; oysa isterdi, biliyorum. Ömrünün en parlak dönemlerini geride bıraktığının farkında, adım adım ölüme yani sona doğru yaklaştığını görüyor, oysa karşısında hayatının baharını yaşayan gencecik insanlar var. Türlü katakulli ile susturduğu ve iktidarın borazanı yaptığı medya, herkesin elindeki telefonlardan ulaşabildiği Twitter ve Facebook’un gölgesinde biçare kalmış. Mizah dergilerine taş çıkartacak kadar güçlü bir ironik dil karşısında hiçbir zaman kimseyi güldürememiş olduğunu hatırlıyor. Kaybedecek olanın makûs talihine doğru telaşlı adımlarla ilerlerken arkasında her geçen gün daha az insan kaldığını hissediyor.

Artık gözlerimden yaşlar dökülüyor. Sözcükleri görmekte zorlanıyorum. Bir otelin zemin katı revir haline getirilmiş, gönüllü doktorlar yaralıları tedavi etmeye çalışıyor. Polis, tekerlekli sandalyedeki birisine basınçlı su sıkıyor. Binlerce insan direnişçileri desteklemek için Taksim’e ulaşmaya çalışıyor. 21. yüzyılın zalimleri listesine Başbakan’ın adı yazılıyor. Bu topyekûn isyan tarihe geçiyor.

Kalemimi bırakıyorum, söz gaz bulutunun altında, dışarı çıkıyorum usulca, isyana!

Bu yazı 11 Haziran Salı günü saat 22.15’te tamamlandı.

Gaye Boralıoğlu
12 Haziran 2013
Kaynak; radikal.com.tr