Sol defter: Aşk Bitti; Her Yer Türkiye…Taksim’den Sao Paulo’ya, halklar sokakta! – Seyfi Adalı

Taksim Gezi Parkın’da “üç ağaç”, Sao Paulo’da 20 cent… halk ayaklanmasına yol açtı. Gazetecilerin manşetleri bu seviyede olsa da hem biz hem iktidarlar biliyor ki, çok daha derinlere inen sebepler var.

Siyasal İslamcı Tayyip Erdoğan ya da solcu lider (Lula’nın cumhurbaşkanlığını referandumla devrettiği) eski ‘kadın gerilla’ Dilma Rousseff da halkın yüzbinler halinde sokağa dökülmesine yol açıyor. Fark şu ki, Rousseff eylemlerden “gurur duydum” demiş ve 20 centlik otobüs bilet zammını geri çekmiştir. Yine de eylemler devam etmektedir ki, eylemcilerin sloganı “Aşk Bitti; Her Yer Türkiye” oldu. Bu da çağımızda ‘enternasyonalizmin’ ne kadar güncel olduğunun kanıtıdır.
Sadece bu iki ülkede değil, Avrupa’da da halk sokakta. Son altı ay içinde Yunanistan, İspanya, İtalya ve Fransa’da kemer sıkma kararlarına, işten çıkartmalara karşı isyanlar yaşanmaktadır.
Öyle ki, Taksim Gezi Parkı eylemlerini “canlı yayın” ile görmeyen ancak aynı tarihlerde Londra’da gerçekleşen G8 Zirvesinin protestolarını canlı yayınlayan Anadolu Ajansı, Gezi Parkı İsyanını değersizleştirmek veya “heryerde oluyor” manasına getirmek istedi. Ya da Cumhurbaşkanının pek sevdiği gibi “Amerika’da, İngiltere’de olanlara benziyor” diyerek, iktidarı yerden yere vuran bir hareketin imajıyla Türkiye’yi Amerika ve İngiltere düzeyine çıkartmış oldu!
Halkların, aşağıdakilerin, emekçilerin, işçilerin ve tabii ki kadınların ve gençlerin memnuniyetsizlikleri Dünya seviyesinde açığa çıkıyor.

Bu açığa çıkış ilk kez olmuyor.
***
19′uncu yüzyılda kapitalizmin uluslararası bir sistem haline geldiği ortaya çıkınca, Marks ve Engels, halkların ve işçi sınıfının kurtuluşunun Dünya seviyesinde mümkün olabileceğini, ulusal sınırlar içinde bir çözümün mümkün olmadığını siyasi ve maddi sebepleriyle ortaya koymuştu. Birinci ve İkinci Enternasyonel’in örgütlenmesi bu ihtiyacı ifade etti. 1848 Devrimleri Fransa’da başlamış, tüm Avrupayı sarmıştı. 1871 Paris Komünü yine öyle…

1917 Rus Devriminin hemen ertesinde Lenin’in Üçüncü Enternasyonali (1919) kurması da aynı saiklerle oldu. Rus Devriminin başarısı, ilk adımda Alman Devriminin ama illa da Dünya Devriminin sayesinde yaşayabilirdi. Nitekim, 1919 ile 1923 yılları arasında Avrupa’da devrimci ortamlar doğdu.
Dünya Devrimi gerçekleşmedi ve devrimci kalkışmalar ve Rus Devrimi, Bolşevik tipte bir partinin olmayışı ve Rus devlet bürokrasisinin çıkarlarını temsil eden ‘ulusal sosyalizm’ perspektifiyle çürüdü.

Troçki, Eylül 1938′de Dördüncü Enternasyonal’in kuruluş adımlarını atarken hem İkinci Dünya Savaşı ve faşizmin yükselişini hem de Rus bürokrasisinin işçi sınıfının elinden çaldığı devrimin geri alınmasını uluslararası düzeyde mümkün görüyordu. Bu girişim de Troçki’nin Rus bürokrasisinin ajanlarınca öldürülmesiyle (1940) kesintiye uğradı.
***
Aradan geçen yıllar içinde Rusya’da veya Çin’de komünizm adına ortaya konan veya Avrupa’da sosyal demokrasinin ifade ettiği siyasetler, emperyalist-kapitalizmin izlediği insanlık dışı politikaları, savaşları, açlığı ve yoksulluğu, faşizmi önleyemedi.

Kapitalist-emperyalizm tarafından bütün kötülüklerin kaynağı olarak gösterilen ‘Rus komünizmi’, 1989-1990 Doğu Avrupa rejimlerinin ve Sovyetler Birliği’nin çözülüşüyle birlikte tehdit olmaktan çıktı ama Dünya daha iyi bir seviyeye gelmedi. Irak savaşı ve işgali bunun ilk sonucuydu.
1990-2000′li yılların başında bu yeni Dünya Düzenine kitlesel tepki Latin Amerika ülkelerinden geldi. Brezilya’da işçi lideri Lula’nın devlet başkanı olması ilk işaret olmuştu (1979). Daha sonra Chavez, Morales gibi halkçı liderlerle devam eden hareketler hızla ortaya çıktı; siyasal iktidarları ele geçirdi; bazı halkçı çözümler sunmaya çalıştı.

Bu çözümlerin kifayetsiz olduğu Brezilya’daki isyanda görülüyor. Halk “başka birşey” istiyor. Bunu henüz somutlamış değil ve memnuniyetsizliği artıyor.
***
2010′da ise, Arap Halk İsyanları da Ortadoğu’da aşağıdakilerin memnuniyetsizliğini ortaya koydu. Hareketin başlangıcıyla sürecin emperyalist müdahalelerle yönünün çevrilmeye çalışılması arasındaki gerilimler sürerken, hareket öz siyasal sonuçlarına ulaşamadan, Mısır başta olmak üzere örgütlü bulunan ordu ve diğer burjuva fraksiyonların devreye girmesiyle ilk aşamasını sonuçlandırdı.
***
Türkiye’deki hareket 4′üncü haftasının içinde ve kendine siyasal yollar aramakta. Bulmuş değil. Ancak şu çok açık ki, nasıl Gezi Parkı meselesi Taksim ile çözülemezse ve tüm Türkiye’nin harekete geçmesiyle birlikte siyasal bir kuvvete dönüştüyse, hareketin bütüün ortaya koyacağı hedefler de Türkiye ile sınırlı kalınarak çözülemez, Ortadoğu ve Dünya seviyesinde bir perspektife ihtiyaç var.

Hareketin içinde ve önünde yer alan kadınlar, gençler, emekçiler kendilerine yön çizerken, dünya deneyimlerini gözardı ederlerse, benzer hataları tekrarlamaktan öteye gidemezler. Uluslararası deneyimlerin ışığında Türkiye’deki hareketi anlayabiliriz ve yine bu deneyimimizin siyasal hedeflerine ulaşabilmesinin Dünya seviyesinde mümkün olacağını -yine deneyimlerden- bilmeliyiz.
Demokratik taleplerin gerçek anlamda hayat bulması için, aşağıdakilerin hareketine ve Dünya deneyimlerinden çıkartılan derslerden oluşan perspektife ihtiyaç var!

Seyfi Adalı
20 Haziran 2013
Kaynak; soldefter.com