Radikal: Arjantin’de bir protestonun gündelik hikayesi- Suphi Toprak

En son böyle uzun bir yol hikayesini yıllar önceki otobüs yolculuklarında yaşamıştım. Bir gün süren uçak yolculuğundan sonra Buenos Aires’e vardığımda bahar havasında bir kış günü ile karşılaştım. Buenos Aires’in gündelik yaşamı içinde bir kaç gün kaybolma imkanım olmuştu, tango barlarında tango kurslarına gitmiş, et ve şarap üzerine kurulmuş yemek kültürüne düşkünlüğümü ortaya çıkarmıştım. Yeni bir kültürün içinde öğrenebilecek ne varsa öğrenmek için sokaklarını gezmiş, Plaza de Mayo meydanında annelerin mücadele çadırını da ziyaret etmiştim.

arjantin

Arjantin’de ön seçimler yeni bitmiş, 3 partinin oluşturduğu Sol Blok (FIT) 4. güç olarak 1 milyona yakın oy almıştı bu seçimde. PTS (Sosyalist İşçi Partisi) çoğunluğu fabrika işçilerinden, çöpçülerden, tekstil işçilerinden ve metro işçilerinden oluşan bir aday listesi hazırlamıştı. Şehrin duvarlarını, işçilerin resimleri ve sloganları doldurmuştu. Metroyu işçilerin ve kullanıcıların kontrolüne veriniz! Yeni açılan Hat B’nin işçiler ve yolcular için güvenlikli olmamasından dolayı greve gitmişlerdi işçiler. Sabahları metro işçileri için metro duraklarında bildiri dağıtan genç öğretmen kadınlarla da tanıştım. Fabrikalardan gelen genç işçilerin seçimleri beraberce tartıştıkları toplantılarda buldum kendimi. İspanyolcanın ritmik tartışmalarında, ülkedeki politik atmosfer beni de etkilemişti.

İşçiler tarafından yönetilen ve şehrin lüks otellerinden biri olan Bauen Oteli’nde işçilerin birçok ön yargıyı kırdıklarına şahit oldum. Gene patronsuz Burgman tekstil işçilerinden kadın yoldaşlarla da görüştüm. Ama sanırım, patronsuz fabrika denince, bu konuda öncü konumda olan, Zanon işçileri ile birebir tanışmanın ve konuşmanın getirmiş olduğu önemli tecrübeler edindim. Daha sonraki günlerde, dünyadaki siyasi durum, Arjantin, Şili, Meksika, Bolivya, Brezilya, Mısır, Suriye, Türkiye, Fransa, İspanya, Almanya üzerine yoğunlaşmış konferans günlerine adım attım. Türkiye’nin yükselen kitle hareketleri içindeki ayrı önemine vurgular çoğalmaya başlamıştı. Brezilya, Şili ve Meksika’daki yükselen gençlik ve işçi hareketlerinden gelen devrimciler de Türkiye’deki gençlik hareketine vurgu yapan analizler yaptılar, Suriye ve Mısır üzerinden Türkiye modeli tartışmaları yaşandı. Troçkist Fraksiyon-Dördüncü Enternasyonal’in (FT-Cİ) konferansına gelen öneri, bir sonraki Pazar günü enternasyonal bir miting düzenlemekti. Yani bir kaç gün sonrasına bir miting kararı alındıktan sonra tüm şehir hızla afişlerle donatıldı. Konferansın yapıldığı salonda olan bizlerin göremediği çok yoğun bir hazırlık dönemine girilmişti.

Konferans sonrası, Arjantinli yoldaşlarla ülkenin siyasi ve kültürel yapısını anlamak için uzun sohbetlerimiz oldu. Arjantin’de kalabalık bir Ermeni diasporası yaşıyor. 1915 Ermeni Jenosidi’ni tanıyan ilk ülke Arjantin’miş. Bunun yanı sıra sokaklarda Yahudilere rastlamak da mümkündü. Katliamlardan kaçanların adresi olmuş belli ki Arjantin. Özellikle Bolivya’dan gelen göçmen işçilere ve belirgin bir Çinli nüfusa da sokaklarda rastlanıyordu. Bolivya’dan gelmiş işçilerle göçmenlerin sorunları üzerine sohbet edebilme şansım oldu, ayrı kıtalarda göçmenlik konusunda buluşuyorduk. Avrupa’da ve Türkiye’de çeşitli yerlerde bulunmuş ve yaşam biçimlerini görmüş olmama rağmen, Arjantinli devrimcilerin kadın ve erkek ilişkilerindeki takındıkları tavır ve kadının bu ilişkilerde yerleştiği merkezi konum, heteronormal ve monogamik ilişkilerin çok daha dışına çıkan yaşantıları beni olumlu etkilemişti. Gereksiz bir çok tartışmanın böyle bir ortamda gündeme bile gelmesine imkan yoktu. Kürtajın yasak olması ise böyle bir ülkedeki bir çelişki olarak aklıma takılıyordu.

Türkiye’deki Haziran ayaklanması ve Arap ülkelerindeki Türk modeli tartışmaları sürecinde, benim de birkaç gün sonra yapılacak Enternasyonal Miting’de Türkiye üzerine bir konuşma yapmam önerilmişti. Belki de Arjantin’de ve hatta Latin Amerika kıtasında bu kadar büyük bir kitlenin önünde yapılacak ilk Türkçe konuşma olacaktı bu. Atlanta Stadyumunda olacak bu enternasyonal miting aynı zamanda internet üzerinden PTS TV tarafından canlı olarak da yayınlanacaktı. İspanyolca, Türkçe ve Almanca yapılan ön çevirilerden sonra, yazı Türkçe ve İspanyolca olarak hazırlanmıştı. Miting başlamadan önce gençler salonun önünde toplananarak marşlar söylemeye başlamıştı. Danslar ve marşlar, açılmış devasa pankartlar, içerideki heyecanı kapı önüne kadar taşımıştı. İçeri girdiğimde salonun büyük bir bölümü doluydu. Yaklaşık 2500-3000 kişi salondaki yerlerini almıştı. Sanırım sayı kadar, salondaki kitlenin devrimci coşkusuydu beni kendine çeken. Türkiye’de milyonların ayaklanmasının, yaralanların, öldürülenlerin, tutuklananların olduğu bir mücadeleyi bir başka kıtada anlatmanın yükü sırtıma yüklenmişti. Alman yoldaşın konuşmasından sonra kürsüye davet edildim. Taksim mücadelesinin ateşiyle selamladığım kitleler ayağa kalkarak “işçi sınıfı birdir ve ulusal sınır tanımaz” diye sloganlarla bu ateşi karşıladılar. Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Irfan Tuna, Ali İsmail Korkmaz’ı ve Arjantin’de sendika bürokrasisi tarafından öldürülen genç devrimci Mariano Ferreyra’yı da anınca salondaki kitle tekrar hareketlendi. Konuşmamda iki defa ‘Her Yer Taksim, Her Yer Direniş’ sloganları atarak Türk Hükümetine, Erdoğan’a ve Türkiye’deki sömürgeci sınıflara seslenip sesimizi duymalarını istediğim anda salondaki kitle de bu sloganı atmaya başlıyordu. Daha sonraki günlerde, Arjantin’deki çeşitli duvarlara bu sloganlar yazılacaktı, sosyal medyada da bu slogan gündeme gelmiş ve yayılmaya başlamıştı. Dergilerde bu konuda daha keskin yazılar çıkmaya başlamıştı artık. Öğrenci grupları ve Arjantinli entelektüeller, Troçkist devrimcilerin ülkenin siyasi gündemine taşıdıkları Haziran ayaklanması gündemine dair fikir üretmeye başlamıştı. Taksim Ateşi düşmüştü bir kere Arjantin’in uçsuz bucaksız ovalarına ve uzun sokaklarındaki siyasi tartışmalara….

Tam da böyle bir siyasi hava içinde, Türkiye heyeti olimpiyatlar için tam teşekküllü devlet erkanıyla Arjantin’e geliyordu. Bu siyasi ortama bir de Troçkist TPR (Tendencia Piquetera Revolucionaria) örgütünün sokak eylemleri, Ermeni diasporasının sokakları donatan afişleri ve otel lobilerine kadar sızan Türkiye eleştirileri de ekleniyordu. Bu sürecin sonunda İstanbul olimpiyatlara evsahipliği yapma hakkını radyasyon sızıntısının olduğu bir şehir olan Tokyo’ya kaptırıyordu. Bu yenilginin ardından mağluplar cephesinden Arjantin’deki protestolara göndermeler yapılacak ve kınalı mesajlar verilecekti. Taksim mücadelesinde öldürülen insanların kanlarının, Arjantin’de karşılarına çıkacabileceğini çok da tahmin edememişlerdi belli ki. Mücadelenin enternasyonalleşmesi sonucunda, Arjantin’de Türkiye’nin direnişçileri kazanırken baskıcı, insanları öldürmekten çekinmeyen hükümet kaybetmişti ve tüm hıncı da bundandı. Bu hikaye Arjantin’de de yükselen Taksim mücadelesi ateşinin kısa bir anlatımıdır, belli ki bu ateş daha bir çok ülkeyi saracaktır.

Enternasyonal Eylem’deki konuşma.5. Dakikadan sonra Türkçe konuşma başlıyor.

Suphi Toprak
21 Eylül 2013
Kaynak;radikal.com.tr