Fıratnews: Gezi Parkı direnişi Stockholm’de tartışıldı

Mayıs ayının sonlarında Gezi Parkı’nda başlayan ve Türkiye’nin diğer yerleşim birimlerine yayılan direniş, Stockholm’de İşçi Eğitim Merkezi’nde düzenlenen bir panelde tartışıldı.

Olof Palme Merkezi tarafından düzenlenen ve Gazeteci Maria Georgieva’nın yönettiği, Sol Parti Milletvekili Milletvekili ve “Ne Fahişe Ne Boyun Eğen” adlı derneğin Başkanı Amineh Kakabaveh, Siyaset Bilimci ve Serbest Gazeteci Ekim Çağlar, Olof Palme Merkezi Türkiye Sorumlusu Helin Şahin’in konuşmacı olarak katıldıkları panelde, konuşmacılar ağaçların kesilmesine karşı Gezi Parkı’nda başlayan eylemin AKP İktidarının baskıcı politikasına karşı yurt sathında bir direnişe dönüştüğü konusunda görüş birliğine vardı.

Olaylar sırasında İstanbul’da bulunan ve gelişmeleri yakından izleyen Ekim Çağlar, gezi direnişi sırasında polisin göstericilere karşı aşırı şiddet uygulamasının çok tartışıldığına dikkat çektikten sonra Türkiye’de bunun yeni bir şey olmadığını, polisin 1 Mayıs’ta İşçi Bayramı’nı Taksim’de kutlamaya hazırlanan işçi ve emekçilere acımasızca saldırdığına dikkat çekti.

1977 yılında Taksim’de kontro-gerilla tarafından 34 emekçi öldürüldüğü için meydanın işçi ve emekçiler için önem taşıdığını, bu nedenle de işçilerin bu yıl da 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak istediğini söyledi.

Kendisinin de Taksim’e gitmek için Beşiktaş’ta toplananların safına katıldığını ve aradan 5 dakika geçmeden polisin gaz bombalarıyla kitleye saldırdığını söyledi. İşçi bayramını kutlamak için toplanan emekçiler ve Gezi’de toplanan gençlere aynı dozda şiddetin uygulandığını söyleyen Çağlar, 1 Mayıs’ta iki göstericinin komaya girdiğini ancak İsveç medyasında bu konuda tek bir haber bile çıkmadığını belirtti.

AKP’NİN REFORMLARININ YANSIMASI SOKAKLARDA GÖRÜLMÜYOR

AKP iktidarının demokratik reformlar yaptığını söylediğini ancak sokaklarda bunun yansımasını görmediklerini, en haklı taleplerle bile sokaklara çıkanlara acımasızca saldırıldığını somut örnekler vererek anlattı.

Türkiye’de Başbakan Erdoğan’ın kadınların kaç çocuk ve nasıl doğuracaklarından, alkollü içkilerin satışı ve içilmesine kadar herkesin yaşam biçimine müdahale ettiğini, AKP’li olanlara bir dizi olanaklar tanınırken, Hükümete muhalif olanlara engeller çıkarıldığını dile getirdi.

Basın ve ifade özgürlüğünün baskı altında olduğunu ve pek çok gazetecinin cezaevlerinde tutulduğunu ve pek çok kişinin Türkiye’de gelecekleri olmadıkları kanısında olduğunu söyleyen Çağlar, tüm bu faktörlerin Gezi Direnişinin ortaya çıkmasında rol oynadığı değerlendirmesinde bulundu.

“GEZİ RUHU” SAYESİNDE DİRENİŞ YAYGINLAŞTI

Gezi Parkı’nın fotbolculardan sanatçılara, İslamcılardan ateistlere, Kemalistlerden Kürtlere kadar toplumun her kesim ve katmanlarından AKP’li olmayanları bir araya getiren bir platforma dönüştüğünü, eylem sırasında esasını insanların farklılıklarını kabul ederek bir birlerine saygı göstermesi olan “Gezi Ruhu”nun ortaya çıktığını söyledi.

Bu Ruhun yaratılmasının bir sonucu olarak direnişin yaygınlaştığını ve geniş kitlelerin desteğini alabildiğine dikkat çeken Çağlar, Gezi direnişiyle polisin baskıcı niteliğinin açığa çıktığını, barikatlarda yer alan ve çoğunluğu apolitik olarak görülen gençlerin direnişe önderlik etmelerinin Türkiye’de bir kırılma noktası olduğu değerlendirmesinde bulundu. Gençlerin ve kitlelerin Polisin halkın güvenliğini sağlayan bir güç değil halkın güvenliğine karşı bir risk olduğunu gördüklerini ifade etti.

YASALAR ÖRGÜTLENME VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ÖNÜNDE ENGEL

Helin Şahin, Palme Merkezi’nin Türkiye’deki çalışmalarını özetledikten sonra, Türkiye’de pek çok yasanın insanların özgürce örgütlenmeleri ve düşüncelerini ifade etmelerinin önünde engel olduğunu, Hükümete eleştirel yaklaşan örgütlerin baskı ve saldırılarla karşı karşıya kaldıklarına, insan hakları için mücadele eden dernek yöneticileri aleyhinde, KCK davalarında olduğu gibi Terörle Mücadele Yasalarına dayanılarak dava açıldığına değindi.

Gezi Parkı direnişine katılan gençlerin büyük bir kesiminin örgütsüz olduğuna ve pek çok gencin ilk kez böylesi sosyal bir hareket içinde yer aldığını belirten Şahin, eğemen basının olayları halkın dikkatinden kaçırmak ve gizlemek için özel bir çaba gösterdiğini dile getirdi.

KADIN VE ERKEKLER OMUZ OMUZA MÜCADELE EDİYOR

Amineh Kakabaveh, AKP İktidarının eleştirilere tahammüsüz olduğunu, demokrasi ve insan hakları için,Kürt Halkının hakları için mücadele edenleri terörist suçlamasıyla cezaevlerine attığını belirtti ve buna örnek olarak da Ragıp Zarakolu ve Buşra Erşanlı’nın tutuklanmasını gösterdi.

Gezi Parkı eylemleri halkın devlete karşı başkaldırısı, hükümetin kişilerin, kadınların hak ve özgürlüklerine yönelik saldırılara karşı bir tepki olarak değerlendiren Kakabaveh, kadınlara bakış açısı açısından İran eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad ile Tayyip Erdoğan arasında benzerlikler bulunduğunu söyledi.

Hükümetin kadınları siyasi yaşamın dışında tutmaya çalışmasına rağmen Türkiye’de kadınların erkeklerle omuz omuza 1 Mayıs’larda, meydanlarda yürüdüklerini ve mücadele ettiklerini, Gezi parkı eylemlerinde de kadınların aktif bir biçimde yer aldıklarını ifade etti.

Murat Kuseyri
27 Ağustos 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız;firatnews.com