SDP’nin düzenlediği Gezi Çalıştayı’nın 3.’sü bugün Ankara’da , Metin Özuğurlu, Mustafa Kemal Coşkun, Bercis Mani Şipal, Halil İbrahim Vargün ve Mehmet Özer’in katılımıyla gerçekleştirildi.
Sosyalist Demokrasi Partisi’nin daha önce İstanbul’da iki kez düzenlediği Gezi Çalıştayı’nın üçüncüsü Ankara’da gerçekleştirildi.”Özgürlük sokaktadır! Sokak özgürleştirir!” başlığı ile düzenlenen Çalıştay’da Gezi öncesi ve sonrası süreç ve önümüzdeki dönemde yapılması gerekenler kapsamındaki konular ele alındı.
Çalıştay saat 19:00 ‘da Cengiz Gültekin’in açılış konuşmasıyla başladı. Gültekin, geçtiğimiz günlerde 5 ilde, ESP’ye yönelik yapılan operasyonları vurgulayarak sözü konu ile ilgili bilgi vermek üzere İHD Şube Başkanı Avukat Halil İbrahim Vargün’e verdi.
Vargün, “ Son 3 gündür ESP’li arkadaşlar gözaltındaydı. Dün Mersin’de alınmasıyla Yoldaş Aydın da buna eklendi. “ dedi. ESP’nin 2012 ‘den beri parti binasına yerleştirilmiş bir “böcek” ile dinlendiğini belirten Vargün Gezi olayları ile ilgili şu ifadeleri kullandı: “Devlet bu kadar kitlesel bir harekete hazırlıklı değildi. Böylece eline yüzüne bulaştırdı. İnsanlar otobüslerle gözaltına alındı. Birçok kayıt dışı gözaltı da yapıldı. İnsanları alıyorlar, dövüyorlar sonra bırakıyorlar. Gözaltı olduğu bile belirlenemiyor. Tutuklanan insanlar örgüt üyesi olmakla yargılanıyor hangi örgütte oldukları dahi söylenmiyor. Bunu en iyi şu an tutuklu bulunan Erdal arkadaşımızın savcıya söylediği “ örgütü siz mi belirliyorsunuz, biz mi seçelim?” sözü açıklıyor. “
Gezi olaylarında yapılan tutuklamalarda, tutukluluk süresinin diğer davalara göre daha kısa sürdüğünü belirten Vargün, “Diğer davalarda tutukluluk süresi 8-9 ayı buluyordu. Ancak gördük ki insanlar 1-2 ayda bırakıldılar. Bu da halkın zafedir!” dedi.
Özuğurlu: İnsanlar kendine yabancı bir kuvveti kovmak için sokaktaydı.
Emek Çalışmaları Uzmanı ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi akademisyenlerinden Metin Özuğurlu, Gezi Direniş ’inde halkın “ kendine yabancı bir kuvveti kovmak” için sokağa çıktığını vurguladı: “ Türkiye’de AKP’nin 2 konumu var; Siyasi olarak 61. Hükümeti kurmuş olan partidir. Fakat fiilen “kendi medeniyeti ile barışık bir Türkiye” yani İslam Medeniyeti ile barışık bir Türkiye diyen siyasi bir kadrodur. Fiilen siyasi rejimini kuran de fakto varlığı. Gezi olayı ise insanların müthiş bir öfke ile sokağa çıkması oldu. İnsanlar kendine yabancı bir kuvveti kovmak için sokaktaydı ve doğrudan doğruya bir partiye şunu söylediler: “Biz senin yeni rejim kuruculuğunu tanımıyoruz!” Bu bir siyasal rejime yönelik toplu bir hareket olarak görüldü. “
Coşkun: AVM yapmak demek, kentsel rant demek.
Metin Özuğurlu’nun konuşmasından sonra söz alan Sosyolog Doç. Dr. Mustafa Kemal Coşkun şu ifadeleri kullandı: “ Bu insanlar şunu biliyordu, AVM yapmak demek kentsel rant demektir. Sınıflar tüketim alışkanlıklarıyla değerlendirilir, yanlıştır. Sınıf üretim araçları karşısındaki konumla ilgilidir. İyi eğitimli, dil bilen, ücretli çalışan, bilgisayar kullanabilen insanlar orta sınıf olarak tanımlanıyor. Oysaki, eylemlerde işsizler, gece kondu insanları da vardı. Yine de bunun (Haziran İsyanı) bir sınıfsal hareket olmadığını düşündürdüğü söyleniyor.”
Şipal: İstanbul’da 96 AVM varken tüm Türkiye’de yalnızca 72 sığınma evi var
Sosyalist Feminist Kolektif’ten Bercis Mani Şipal, Haziran Direnişi’nin medyada “ bu direniş kadınların direnişi oldu” şeklinde gösterildiğini belirterek,” Çünkü kadınların direnişe katılmak için daha çok nedeni var.” dedi. “ AKP’nin kadınları aşağılayan, ötekileştiren tavırları bunlara sebeptir. Kadınların linç edilmesinin seyredilmesi, sığınma evlerinin açılmaması.. İstanbul’da 96 AVM varken, tüm Türkiye’de yalnızca 72 sığınma evi var! Başbakanın başı sıkıştığında sürekli kadın bedeni üzerinden politika yürütmesi, kadınların eve hapsedilmesi gibi nedenlerle kadınlar isyana katıldı. Bu feministlerin değil, artık tüm kadınların isyanıdır. “
“ Sokak eyleminin sahiplenilmesi adına Gezi Direnişi kadınlar için umuttur”
Gezi direnişinde, kadınların direniş süresince cinsiyetçi söylemlerle de mücadele etmek zorunda kaldığını vurgulayan Şipal, kadınların direnişi nasıl deneyimlediklerini şöyle anlattı, “AKP politikalarıyla mücadele ederken sözümüzü nasıl söyleyebiliriz? Direnişin cinsiyetçi yanlarıyla mücadele ettik aynı zamanda. Direnişi erkeklerden daha farklı deneyimledik. Kadınları ve LGBT bireyleri ötekileştiren söylemlere çok fazla rastladık bu sürede. 2 kat daha fazla direnmek zorunda kaldık.
Araştırmalara göre, alanlardaki insanların %50.8 ‘i kadın, ancak gezi olayları ile ilgili Bülent Arınç ile görüşmeye giden 6 kişinin 6’sı da erkek. ‘Politik sözü söyleyen her zaman erkek oluyor.’
Cinsiyetçi söylemlere alternatif olarak Ankara ve İstanbul’da “Kültür Atölyeleri” kuruldu. Burada cinsiyetçi söylemlerin farkındalığının sağlanması üzerine çalışmalar yapılıyor.
Sokak eyleminin sahiplenilmesi adına gezi olayları kadınlar için umuttur. ‘Özel alan politiktir’ diyorduk, özel alan politiktir diyen kadınlar pratikte de kendilerini gösterdiler.”
Mehmet Özer: Fotoğraf, devletin şiddetini teşhir ettiği için önemlidir.
Şair ve fotoğrafçı Mehmet Özer, direniş ve sanat ile ilgili yaptığı konuşmada, direniş karelerine bakmanın, Gezi olaylarında sanatı görmek için yeterli olacağını vurgularken sanat ve direnişin iç içe olduğunu şöyle anlattı: “ Gezi’de sanat vardı. Piyanolar sokağa çıktı, insanlar TOMA’larn karşısında gitar çalıp şarkı söylüyordu, biber gazlarına karşı dans eden insanlar vardı.” dedi. Sosyal medyada Haziran Direniş’i fotoğralarına yönelik konuşan Özer, “ Fotoğraf önemlidir. Devletin şiddetini teşhir eder. Biz Haziran Direnişi’nde insanların görsel olanla etkileşimini gördük.” dedi.
21.30’a kadar devam eden çalıştayda, Gezi Direnişi’nde kadınları anlatan ve direnişten karelerin olduğu bir sinevizyon gösterimi de yapıldı. Gösterimin son karesinde tutuklu Gezi Direnişçisi ve SDP MYK Üyesi Ulaş Bayraktaroğlu’nun fotoğrafı vardı. Salonun alkışlarıyla çalıştay sona erdi.
2 Ağustos 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; gelecekgazetesi.org
