BirGün: Tılıç’tan Can Dündar’a davet ‘Bu köşedeki son yazım’

candundar

Korkunun ecele faydası yok. Gezi protestoları gösterdi ki, 12 Eylül’den bu yana üzerine ölü toprağı serpilmişçesine suskun olan Türkiye toplumu da anladı artık. Üzerindeki tozu çırpar gibi çırpıp attı korkuyu, sokağa çıktı.

O cesaret doğmamış çocuklara bile sirayet etti şimdi, karınlarında bebeleriyle hamileler de protestoda. Bir kendini bilmeze kendi vergileriyle yayın yapan TRT’deki saçmalamaları nedeniyle özür diletmek için.

Toplumun pek çok kesimi korkuyu kovdu da, cesaretsiz asla yapılamayacak bizim mesleğin erbabı, ecel çoktan kapıyı çaldığı halde, hala cesur çıkışlar yapamıyor.

Son yıllarda yüzlerce gazeteci işini kaybetti. TGS verilerine göre, Gezi protestoları sırasında yaptıkları habercilik nedeniyle işten atılan gazeteci sayısı 22, 37’si de bu süreçte istifaya zorlanmış.

Hapistekileri, yargılananları saymıyorum bile… Haydi, muhalifliğiyle bilinenleri de saymayalım.

Ecel iktidar yanlısı medyada uzun süre iktidara destek vermiş olanların bile desteği ilk gevşettikleri noktada kapısını çalıyor.

Gezi’de iktidarın istediği gibi gezinmeyen Yeni Şafak yazarı Murat Menteş, “Gazete yazarlığını bırakıyorum” diye yazdı dün. Bıraktı.

Yavuz Baydar işte… Sabah’ın Gezi’de gezinme biçimine okurdan gelen tepkilere bir ombudsman olarak dayanamayıp tavır aldığı için kapıya konuldu.

Can Dündar, “BirGün’de yazsın” diye cıvıldaşmaların ayyuka çıktığı arkadaş, o zaten kaşınıp duruyor yıllardır. Cezaevinde açlık grevcinin, Gezi’de eylemcinin, Mısır’da her iki meydana da çıkanların sesi oluyor.Başbakan’ın “yetmez”leri “evet”e çevirirken ağlayarak andığı, Gezi protestoları sırasında “indirin” buyurduğuAKM’ye posteri asılan aşk olası çocukların belgeselini falan yapıyor.

İşte onun da, zorunlu uzun ücretli iznin sonunda işine son verilebilirmiş. Ecel daha nasıl göstersin kendini gazeteci milletine!

Yayın Yönetmeni Derya Sazak, Hasan Cemal’den sonra C. Dündar’ın da kellesini vermektense birlikte gitmeyi tercih edebilir şimdi. Eceli posta koyup, korkuyu kovabilir!

Lakin, korkunun gazeteci milletinin hala yakasını bırakmadığı ortada. Öyle olmasa, geçen Çarşamba Gezi Parkı’nın tam karşısında düzenlenen II. Uluslararası Gazetecilere Özgürlük Kongresi’ne katılım yabancı katılımından düşük olmazdı.

Kongre katılımcılarından Norveçli yazar ve Uluslararası PEN Başkan Yardımcısı Eugene Schoulgin’in konuşmasında anlattığı bir öykü, buralarda gazetecileri korkutan yapının Norveç’e kadar uzandığını ama orada gazeteci refleksinin farklı olduğunu gösterdi.

Norveç’in haftalık haber dergisi Ny Tid (Yeni Zaman) mali zorluğa düşer. Türkiyeli Bahar Grubu para koyup hissedar olunca biraz düze çıkar. Gelin görün ki, Gezi haberleri onları da vurur. Türkiyeli patron “Size böyle haberler yapın diye mi para verdik?” resti çeker. Yayın Yönetmeni Dag Herbjörsrud, özgürce haber yapamama korkusuyla yaşamaktansa eceli çağırır ve “Eğer tavrınız buysa, iflasını ilan edip Ny Tid’i kapatırım!” karşılığını verir.

Başlıkta “Bu köşedeki son yazım…” dedim ya, “olabilirdi” gerçekten. Gazete kapanacağı için falan değil ha; maşallah bu ara pek popüleriz ve tiraj da yaz sıcağına rağmen artmakta.

Ancak, “Can Dündar BirGün’e” tezahüratları twitterdan taşıp bana kadar uzanınca, arayıp buyur ettim. “Maaş alıp da yazamamak zor geliyordur, gel bize, maaş almadan yazmanın keyfini yaşa” dedim. “Olur, ama üçüncü sayfanın sağ köşesini isterim” demez mi?

Ya, orası benim yerim! Dalgaya düşüp “Tamam” desem, köşe gidebilir, bu da buradaki son yazım olabilirdi!

L. Doğan Tılıç
27 Temmuz 2013
Kaynak; birgun.net