Radikal: Çarşı’ya yalan, ‘karşı’ya yalan – Ezgi Başaran

Hiçbir dönemde bu kadar pespayelik, onursuzluk, eziklik, ihbarcılık gazetecilikle yan yana gelmemişti.

Hasan Cemal geçen hafta sonu yeni medya düzeniyle ilgili yazısında şöyle diyordu: “İktidar tarafından kullanılan manivelalarla, Erdoğan’ın seçimleri öncesinde öyle bir medya düzeni dizayn ediliyor ki ana akımda teksesli bir tekelcilik büyüdükçe büyüyor, güçlendikçe güçleniyor.” O böyle deyince, bazı işine yarayacaksa ismini dahi inkâr edebilecek tıynetteki kimseler şöyle dedi: “Medyada bu hep vardı, statükoya yakın tekelcilik filan. Yeni bir şey değil ki…” Ha yeni değil, peki. “O da kötüydü, bu da kötü” diyelim öyleyse hep beraber. Yok, onu diyemiyorlar şiştikçe şişen kara listeye girme endişesiyle. İyi de… Eskiden orduya yakın medya vardı, şimdi hükümete yakın medya var mantığını bir savunma gibi öne sürünce, yeni bir vesayete girildiğini ama bu vesayeti beğendiğinizi kabul etmiş olmuyor musunuz? Ayrıca söz konusu basın ise… Hiçbir dönemde bu kadar pespayelik, onursuzluk, eziklik, ihbarcılık gazetecilikle yan yana gelmemişti. Ve yalancılık… Bayağı bildiğin dümdüz yalan. Bile isteye, müdanasızca yalan haber yapmak, katiyen düzeltmemek. Vay be. Size son bir haftanın bilançosunu çıkarayım mesela.
* * *
Birinci haber: “Halkevlerinin Alevi tezgâhı ortaya çıktı”… Habere göre Mamak’ta Alevilerin kapılarına ‘Alevilere Ölüm’ yazan kişiler bulunmuştu. Bu kişiler ‘Gezi eylemlerine katılmış’ Halkevleri’ne mensup 3 gençti ve yakalandıktan sonra yazıları yazdıklarını kabul etmişlerdi. Haberi aynen böyle yapmışlar, üstüne bir de köşeler döşenmişlerdi. “Birileri Alevilerle Sünnileri birbirine düşürüp bir bataklığın içine çekmek istiyor” filan diye. Halbuki ne o gazetelerin söylediği gibi bir MOBESE vardı ne de apartmanın kamerası giriş çıkışı görebilecek yerdeydi. Gençlerin sabaha karşı basılan evlerinden tek bir delil çıkmamıştı, söylenildiği gibi parmak izi de yoktu. Ve tabii, gençlerin emniyette “O yazıları biz yazdık” dediği bir ifade de hayal ürünüydü. Aksine, bu iddiaya sonuna kadar karşı çıkmışlardı. Aynı gazete ve sitelerde haberin bu kısmı yok.

Malum yayınlardan ikinci haber: “Başörtülüye Hakaret!” Ankara’ya giden bir trende Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ve yanındaki 2 kişi başörtülü bir kadına “Sizin gibiler…”, “Gerizekâlı” diyerek hakaret etmişti. Kadın da koltuk numaralarını 13A-13B-13C şeklinde verdiği kişilerden şikâyetçi olmuş, dolayısıyla soruşturma açılmış, ‘söz konusu koltuklarda oturan kişilerin Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile Barolar Birliği Yönetim Kurulu üyeleri Sabri Çepik ve Kürşat Karacabey oldukları belirlenmişti’. Haber bu. Sonradan anlaşıldı ki, evet Feyzioğlu, Çepik ve Karacabey birlikte seyahat edecekti, biletler de önceden bu şekilde alındı ama son anda Sabri Çepik’in işi çıkmış, trene binememişti. So? Trende olmayan kişi hakaretçi ilan edilmiş, Feyzioğlu “Olay katiyen böyle olmadı, ben telefonla konuşurken bu hanım gelip bana müdahale etti” demişti ama haberin bu kısmı o gazete ve sitelerde yok.

Üçüncü haber: “Çarşı yanlış yaptı”… Habere göre Beşiktaş Başkanı Fikret Orman taraftar grubu Çarşı’yı Gezi direnişindeki duruşu nedeniyle eleştirmişti. “Ben başkan olarak bu eylemlerin içinde olmalarını doğru bulmuyorum” demişti. Haber bu. Ve külliyen yalan olduğu ertesi gün kulüp tarafından yapılan açıklamayla anlaşıldı: “Çarşı grubunun eleştirildiği sözler Orman’a ait değildir. Böylesine bir yalanın uydurulması ve yayımlanması son derece manidardır.” Öyleyse… Gezi’den sonra bir kıl kadar incelmiş olan gazetecilik değer ve ilkelerini de kökten aldıran bu devrin ‘yeni medyası’nın faaliyetleri şu şekilde özetlenebilir: Çarşı’ya yalan, ‘karşı’ya yalan.

NOT: Star gazetesi yazarı Elif Çakır geçen hafta Cemal Uşşak’ın sözlerine yer verdiğim yazımı yanlış okumuş. Uşşak beni ‘canhıraş’ aramadı, ben onu arayıp Twitter’da yazdıklarını sordum. TUSKON ile ilgili sözler de Uşşak’a değil, İhsan Yılmaz’a ait. 16 Temmuz tarihli yazımda bunlar açıkça yazmaktadır, hatırlatırım.

Ezgi Başaran
25 Temmuz 2013
Kaynak; radikal.com.tr