Yurt: Sokak işkencesinde “Tayyip’i seviyorum” demedi

Başak, 9 Eylül Üniversitesi 3. sınıf öğrencisi. İzmir Gündoğdu Meydanı’na elinde tıbbi malzeme çantasıyla gidiyor. Amacı direnişçilere müdahale olursa, yardım etmek… Ama kendisi yardıma muhtaç kalıyor. Başak, bir grup polis tarafından kemikleri kırılana kadar dövülüyor.

sokak_iskencesinde_tayyipi_seviyorum_demedi_h37851

Başak ile buluşuyoruz. İzmir Tabip Odası’nın acil servise dönmüş konferans salonunda, sargı bezleri, hidrofil pamuklar, bandajlar, flasterler, tentürdiyotlar, antiseptik solüsyonlar arasında Başak konuşuyor, 2 Haziran saldırısını travmasını atlatamadığı her halinden belli.

Başak’ın sol kolu dirseğine kadar alçıda. Gözlerinin altında morluklar.
Belli ki yaşadığı travmayı fiziksel olarak da atlatamamış. Ama sesi… Sesinde en küçük bir titreme, en ufak bir korku belirtisi yok. “Sonuna kadar hakkımı arayacağım” derken kararlı. “Hiç kimsenin yaptığı yanına kalmayacak” derken inatçı. “Her türlü hukuki girişimde bulunacağım” derken bilinçli.

YARALANANLARA YARDIM İÇİN GİTTİ

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde 3. sınıf öğrencisi Başak. 2 Haziran gecesi arkadaşlarıyla birlikte Gündoğdu meydanına giderken, çantasına tıbbi yardım malzemelerini dolduruyor. Ola ki gösteriler sırasında birisi yaralanır, ola ki biber gazından etkilenir bir yurttaş; yardımcı olurum, yarasını sararım, bir faydam dokunur diye düşünüyor besbelli. Tamamen insani bir refleksle, tepeden tırnağa duyarlı bir vicdanla Gündoğdu’ya gidiyor, çok belli.

Nerden bilsin o gece başına gelecekleri? Dakikalarca coplanacağını, bayılana kadar dövüleceğini, kemiklerinin kırılacağını nerden bilsin Başak? Gece simsiyah bir şal gibi örtüyor 2 Haziran’ın üstünü, alandan “Hükümet istifa” sesleri yükseliyor, “Tayyip istifa” sloganları atılıyor.

Başak ve arkadaşları Gündoğdu’daki Cumhuriyet Ağacı Heykeli’nin hemen altında çimlerin üstündeler.

Gaz bombası yağmaya başlıyor birden bire. Ortalık savaş alanına dönüyor. Göz gözü görmüyor. Gecenin siyahına biber gazının sisi karışıyor, soluk almak olanaksız, göz açmak ne mümkün!

ÜNİFORMALI POLİS VE ELİ SOPALILAR

Sokak aralarına kaçışanlar: Gazdan, coptan, tazyikli sudan kurtulmak isteyen on binler… TOMA’lar halkın üstüne yürüyor, düşman ordusunun üstüne yürür gibi. Başak’ın üstüne çullanıyor 7-8 üniformalı, yanlarında sivil giyimli eli sopalılar.

‘TAYYİP’İ SEVİYORUM’ DE!

Birbiri ardına iniyor Başak’ın sırtına, omzuna, kollarına cop darbeleri. “Bırakın” diyor Başak. “Vurmayın.” Vicdandan, insanlıktan, acıma duygusundan zerre nasiplenmemiş coplu, sopalı, gazlı sürü saldırıyor ha saldırıyor. Derken bayılıyor Başak. Bayılsa ne olur, bayılmasa ne! Dinler mi gözlerini kan, nefret, intikam bürümüşler! Çimlerin üstüne baygın yatan Başak’a vurmaya devam ediyorlar. Bir ara ayılır gibi oluyor Başak. Tutup Başak’ın boynunu, zorla kaldırıyor kafasını ve emrediyor:

“Tayyip Erdoğan’ı çok seviyorum” de!
“Türk polisini çok seviyorum” de!
Demiyor Başak. Dedirtemiyorlar.

Yeniden başlıyor dayak; coplar havada kalkıp iniyor Başak’ın üstüne. Denize atlayarak kurtulmak istiyor. Ama izin vermiyor polisler, çekip alıyorlar Başak’ı ve vurmaya devam ediyorlar. O sırada Başak’ın kulağına çalınan cümleler çok manidar: “İşte AK Parti gençlik kollarının gücü” diyor polislerin yanındaki siviller birbirleriyle konuşurken. Kısa bir süre daha yerde yatıyor Başak. Her tarafı kan revan içinde, kemikleri kırılmış Başak’ın yanında bir polis beliriyor, kaskının içinden sadece gözleri görünen. Akıl veriyor Başak’a: Ya burada nefes almadan ölü taklidi yap ya da defol git! Başak, topallaya sendeleye, aksaya aksaya uzaklaşmaya başlıyor Gündoğdu Meydanı’ndan. Alsancak’ta bir apartmanın giriş kapısının açık olduğunu fark ediyor. Dalıyor içeri. Üst katlara tırmanmaya başlıyor. Can havliyle bir kapıyı çalıyor.

Başak’ın şansı o saatten sonra yaver gidiyor: Kapıyı açan İzmir Barosu avukatlarından Funda Hanım. Sonradan Başak’ın avukatlığını üstelenecek olan Funda Hanım. O dakikadan itibaren bir grup polis, aşağıdan zile basarak, üçüncü kat balkonuna doğru ıslık çalıp sövgüler düzerek yarım saate yakın ev sahibi Funda Hanım’ı ve davetsiz misafiri Başak’ı taciz etmeyi sürdürüyor.

‘BACAĞINDA 25 DARP VAR’ RAPORU

Saatler gecenin 03.30’unu gösterirken hastaneye ulaşabiliyor Funda. Hastanede üç saat sürecek yeni bir macera başlıyor. Filmleri çekiliyor, kırıklar tespit ediliyor. Başak’ın midesinde bir sıvının biriktiği anlaşılıyor. Kolu alçıya alınıyor Başak’ın. Bacağındaki kırık biraz daha önemsiz ama yürümekte zorlanıyor. Çünkü bacaklarında 25 darp izi olduğu raporlarla sabit.

Başak’ın kolunda polisi el izi, o izin üzerinde onlarca cop izi. İz iz üstünde. Raporlarını gösteriyor Başak. Ve son sözünü söylüyor: Korkmuyorum. Hakkımı sonuna kadar savunacağım ve bu polislerin cezalarını çekmesi için her türlü hukuki işleme başvuracağım.

Gözünü, kolunu, bacağını kaybeden insanlara tek tavsiyesi şu Başak’ın: “Lütfen hakkınızı arayın. Direnmekten asla vazgeçmeyin. Çünkü bu saatten sonra direnmekten vazgeçilirse, çekilen bunca acılar, yenilen bunca dayak, bunca mücadele hepsi boşa gidecek.”

Ahmet Çınar
7 Temmuz 2013
Haberin kaynağı içim tıklayınız: yurtgazetesi.com.tr