Radikal: Öteki Y Kuşağı ‘Ne Gezi ne Kazlıçeşme’

Gezi Parkı eylemlerine başından bu yana destek veren ve bu yüzden İslami kesimden de tepki çeken yazar Murat Menteş, bugün ‘Öteki Y kuşağı’nın sesine kulak verdi. Gezi eylemcilerinin protesto tarzları ve sloganlarındaki zekaya defalarca övgüler dizen Menteş’e üç başörtülü öğrenciden itiraz geldi: Bizden hiç bahsetmiyorsunuz

Menteş’in görüştüğü Merve Sağanak, Nazife Enginar ve Büşra Özen, “Gezi’ye katılmayan öteki Y Kuşağı’nın duygularını aktardı:

MERVE SAĞANAK: ‘NE GEZİ PARKI, NE KAZLIÇEŞME’
Ağzımda gümüş kaşıkla doğmadım. Gezi eylemlerine de, Başbakan’ın mitinglerine de katılmadım. ‘Özgürlük!’ diye haykıranlar, bizim de özgürlüğümüzü savunmak şöyle dursun, bizi dışlıyor ve tür muarız olarak görüyorlar. Onlar da ‘Biz’ derken tüm Türkiye ’yi kastetmiyorlar. ‘Toplum kutuplaştı’ diyorsunuz. Ne zaman bütünleşmişti ki?

MAHALLE BASKISI KARŞILIKLI
Gezi Gençliğinin ‘Yaşam tarzımıza, mahremiyetimize, onurumuza dokunulmasın’ dediğini yazdınız. Bunlar tam da bizim isteklerimiz! Derste soru sorarken, ‘Başörtülüyüm diye terslenir miyim?’ tedirginliği yaşayan bizler de aynı şeyi istiyoruz! Kimliğimizden ötürü kişiliğimizin hiçe sayılmasını istemiyoruz. Tek istediğimiz diğerleri ile eşit muamele görmek.Bu ülkede mahalle baskısından şikayet eden herkes, ironik bir biçimde, ötekine mahalle baskısı uyguluyor.

ÜSTÜNKÖRÜ IQ TESTİ
Gelelim zekâ meselesine: Türkiye gibi fırsat eşitsizlikleriyle dolu bir ülkede ‘orantısız zeka’ iddiasının, küstahça bir yönü var. Sloganların, hatta sövgülerin; bir IQ testinin doğru cevapları gibi listelenmesini pek zekice bulmuyoruz. Kemalist kibrin, resmî kurumlardan Gezi Parkı’ndaki direnişe sızmadığını kim iddia edebilir?

BAŞÖRTÜLÜLER, DEKORATİF AKSESUARLAR DEĞİLDİR!
Gezi eylemcileri; özgünlüklerini ve zekalarını; 28 Şubat standartları ve Cumhuriyet Mitinglerinin üslubuyla aralarındaki farkın kesinliğini vurgulamada göstermelilerdi.
Başörtülülerin tartaklanması veya hakarete maruz kalması ‘münferit’ olaylar olarak nitelendi. Olabilir. Fakat bizim gibi ‘Y Kuşağı’ mensubu dindar gençlerle diyalog kurma girişiminde bulunmaları icap ederdi. Aksine, bize dirsek çevirdiler. Antikapitalist Müslümanlar’ın katılımını yeterli buldular. Bu, birçok sahnede başörtülülerin dekoratif aksesuarlar olarak kullanılmasından ne kadar öte bir şeydi, açıkçası bilemiyorum.

YALANLARI RETWEETLEMEK
Bizler hep sustuk. Çünkü yalanlar bizleri birbirimizden uzaklaştırıyor. Susmak, şu veya bu kesimin yalanlarını retweetlemekten daha münasipti. Barış içinde birlikte yaşamak şimdi çok daha zor… Bu arada, ‘başörtülü yazarlar’ da tüm başörtülüleri temsil etmez. Bunu neden kimse anlamıyor? Başörtülü olmak, herhangi bir toplumsal olayda satranç taşı gibi alınıp bir yere konmak anlamına geliyor. Çok saçma! Tanımlanmaktan, yargılanmaktan, kullanılmaktan, dışlanmaktan bıktım!!! Tek arzum, akademisyen olmak. Ve lütfen kimse bana engel olmasın.

CAMİ DE, İÇKİ DE SİYASİ SEMBOL!
‘Demokrasi = sandık’ indirgemeciliği ile darbeciliğe meyil verme anormalliği birbirini besliyor. Başörtüsünden sonra cami, hatta ağaç bile siyasi sembol haline geldi! Buna karşıyım. ‘Camide içki içilmiş…’ Dikkat edin, ikisi de siyasi sembol! Bu yüzden sert tartışıldı. Peygamberimiz, mescidi kirleten Bedevi’ye nazik davranmıştı halbuki.

NAZİFE ENGİNAR: GEZİ HİKAYESİNDE BİZE ROL YOK
Biz de 1990′larda doğduk. Eylemci Y Kuşağı alkışlanırken, bizim sakin tutumumuzun bir anlamı olabileceği neden kimsenin aklına gelmiyor? Eylemciler, Gezi sürecinde yapıp ettikleri her şeyi video, fotoğraf, yazı şeklinde kaydedip arşivliyorlar. Bence, bir hikayeleri olsun istiyorlar. Ve bizi bu maceraya, bu hikayeye davet etmiyorlar. Üstelik ‘dilsiz şeytan’ ilan ediyorlar! Oysa biz apolitik değiliz. Bence asıl apolitiklik, sonuçları yeterince düşünmeden ve nerede duracağını bilmeden meydanlara çıkmaktır. Taksim Platformu da Gezi’deki sivil haklar mücadelesini murdar etti.

‘GENÇLİK’ DENİNCE AKLA BİZ GELMİYORUZ
Üniversitedeki tiyatro faaliyetleri benim de çok ilgimi çekiyor. Ve maalesef sanat çalışmalarının manyetik alanına giremiyoruz. Okuldan dışlanıyoruz. Medyadan, ülkeden dışlanıyoruz. ‘Gençlik’ denince kimsenin aklına gelmiyoruz. Sizin bile!

FAKİRLER, AHMET KAYA DİNLER!
‘Makarna-kömür’ yardımı alanlara yapılan geri zekalı muamelesi haysiyetsizce. Yoksullar aptal değildir! Geziciler, farkında olmadan yoksulları dışlıyorlar. Meydanda piyano resitali, yoksulu iter. Fakirler, Ahmet Kaya dinler.

‘ZEKİYİM’ DEMEKLE ZEKİ OLUNMAZ
Zekanın şov malzemesi haline getirilmesinden hoşlanmıyorum. ‘Zekiyim, zekisin, zeki…’ gibisinden cümleler kurmak, zekanın kanıtı olamaz. ‘TOMA’lara göğüs geren / İşte benim Zeki Müren’ dersin en fazla.

‘BAŞÖRTÜLÜ’ OLARAK ANILMAK İSTEMİYORUM!
‘Haksızlığa Son Verin: Erteleme Değil, Çözüm İstiyoruz!’ başlıklı, başörtülü milletvekili talep edilen bildiriye eyvallah diyorum. Güzel bir jest. Başörtülülerden yani bizden bahsedilirken kurulan cümleler bizim değil. Gezi eylemine katılmak dahil, yaptığım hiçbir işte ‘başörtülü’ olarak anılmak istemiyorum! Anlıyor musunuz?

BÜŞRA ÖZEN: GEZİ’YE GİTMEDİK DİYE…
Gezi eylemlerine katılamadım. Fakat pasif biri değilim. Reyhanlı, Uludere olaylarında;Ortadoğu meselelerinde kampanya ve eylemlerde yer aldım. Gezi’ye gitmedik diye ‘İktidar konforuyla rahat ve mutlu’ yaşamıyoruz.

EYLEME KARŞI MİTİNG? BU BİR DİYALOG DEĞİL
Türkiye’de krizler hep kötü yönetilir. İlk müdahalelerle başlayan polis şiddetini kesinlikle meşru görmüyorum. Eylemcilere, en başta güzel bir üslupla yaklaşılsaydı, ortaya son derece olumlu bir tablo çıkabilirdi. Başbakanın eylemlere mitingle mukabele etmesi, bana makul görünmedi. Bu tavrın, bir diyalog anlamı taşımadığını düşünüyorum.

ÇAMLICA’DA CAMİ YERİNE AĞACI TERCİH EDERİM
AK Parti ’nin kentsel politikalarını da benimsemiyorum. Gökdelenler ve betonlaşma, İslam şehriİstanbul ’un dokusuna ve ruhuna zarar veriyor. Çamlıca’da cami yerine ağacı tercih ederim. Ağaç da cami kadar İslamî.

‘AK PARTİCİYİZ’ DEMİYORUZ, ÇÜNKÜ…
Kazlıçeşme’ye de gitmedim. Nedeni, Başbakan’ın tavrını çok sert bulmamdı. AK Parti, askerî vesayete son verdi. Ülkeyi daha demokratikleştirdi. Fakat halka yabancılaşarak, insanları ‘teba’ olarak gördüğü izlenimi doğuruyor. Bu nedenle ‘AK Particiyiz’ diyemiyoruz. Diyebilmek isterdim şahsen.

GEZİ’YE FAŞİZM VİRÜSÜ BULAŞMASIN
Bizden önceki kuşağa özgü siyasi ayrımcılığı sürdürmemeliyiz. Bu nedenle Gezi’deki eylemlerin sivil bir oluşuma dönüşmesini isterim. Meselelerin ortak zeminde paylaşılacağı bir platform kurulursa, memnuniyetle katılırım. Umarım faşizm virüsünden kendilerini koruyabilirler.

BAŞÖRTÜLÜLERE HÜKÜMETTEN SUS PAYI
Başörtüsüne özgürlük için gerekli yasal düzenleme hâlâ yapılmadı. Hükümetin ayıbı. Pratikteki görece ferahlık, bizi AK Parti’ye mecbur kılıyor. Bu da 10 yıllık hükümetin, bir haksızlıktan istifade etmesi anlamına geliyor artık. Bir ‘sus payı’ verilerek ‘kullanılabilir’ pozisyonda tutuluyoruz.

KLAVYEYE DEĞİL, ARKADAŞININ OMZUNA DOKUN
Fakültede, Gezi eylemlerine katılan arkadaşlarımızla ilişkilerimiz devam etti. Fakat sanal ortamda, Taksim’e gitmeyenlere yönelik bazı sözler çok kırıcıydı. Öncelikli eylemin, tuşlara değil, yanındakinin omzuna dokunmak olduğunu düşünüyorum. Felaketler toplumları yakınlaştırır, birleştirir. Ama politik felaketler hep kutuplaştırıyor.

AĞAÇLAR KESİLMESİN, İNSANLAR DA
Bugüne dek, en az Gezideki gençler kadar eylem ve yürüyüşe katıldım. Kesilen ağaçlara duyarlı arkadaşlarımızın, kesilen insanlara da duyarlı olması gerekir. Suriyeli mültecilere yardım kampanyasında çalıştım ve okuldaki ‘Gezici’ arkadaşlar pek oralı olmadılar.

BAŞÖRTÜSÜ, KİŞİLİĞİ ÖRTMESİN
Bana bakan kimse, öncelikle beni değil, başımdaki örtüyü görüyor. Başörtüsünün baskın bir kimlik olarak algılanması; kişiliğimizi ve bireysel birikimimizi inkara varıyor. Bu banal algıdan doğan anormallikler kökleşiyor. Kadınların % 65′i başörtülü olduğu halde, ‘Gezi zekası’ bile bu kanserojen ayrımcılığı aşma tavrı gösteremedi. Başımı açmayacağım. Türkiye benim zekamı, bilgimi ve emeğimi istemiyor, reddediyorsa; bu utanç verici aptallık beni de utandırır. Ve başımın çaresine bakarım.

Bu yazıyı, yazıya yapılan yorumlardan derlediğimiz bir seçkiyle vermeyi uygun bulduk.

YORUMLAR

X Kuşağından selam! - caligari
Y kuşağı’nin “öteki yüzü”nün yaptığı açıklamalar her nedense özü itibariyle eleştirdiğini düşündüğü şeylere denk düşüyor.. kusura bakmayın ama kimse size alana çıkın diye yalvarmaz! Ya da sizi teşvik etmeye çalışmaz. Özgürlük sokaktadır. Bir ihtiyaç meselesidir. Hissedildiği anda tepkimeye uğrar ve potansiyel öfke, bilinç aracılığıyla kinetik hale geçer. Süreç içinde de bilinçlenme devam eder. Tam aydınlanmayı beklerseniz 78 yaşında ilk eyleminize çıkacak düzeye gelmiş olursunuz… Yoldaş Lenin’in çok sevdiğim bir sözü vardır der ki; En iyi Teori pratiktir! Ayrıcaaaa, Tavrınız da bana Fransanın cezayiri işgal ettiği (1 milyondan fazla insann öldüğü) savaşta, evlerine kapanıp çeşitli zerzevatlarla uğraşan liberal Fransız çakması “entel”leri hatırlattı! Ancak gerçek entelektüel’in nabzı halkın zülme uğrayan tarafında atar!

***

Zeka tek başına bir hiçtir. - Taylan Aygar
Kimin ne kadar zeki olduğundan öte sen sahip olduğun zekayı olumlu olarak hayatına yansıltabiliyor musun, duvarlara kocaman yazabiliyor musun, kafana cop yemek pahasına valinin suratına söyleyebiliyor musun daha önemli? ‘Y’ kuşağından Gezi’de gördüğümüz zekadan önemlisi içtenliği ve samimiyetiydi, tabuları yıkması, kalıpları kırmasıydı (keza Hitler de çok zeki bir adamdı. Belki TBMM’de de çok zeki insanlar var ama hemen hepsi sahtekar, o zeka kimsenin işine yaramaz). 2. olarak; Parkta kimsenin alnında anti-kapitalist müslüman yazmıyordu, park oraya gelen herkesi kabul etti, yani boş analizler bunlar, veri toplamadan analiz yapılamaz, oraya hiç gelmediğiniz maalesef çok açık. Kemalistlerin irtica paranoyaklığı ile muhafazakarların kemalist paranoyaklığı aynı dala konmuştur ve artık ikisinin içi de boştur.. Ha başka bir açıdan da artık muhafazakar kesimin de AKP’den fazla bişey beklemediği satır aralarında açıkça görülüyor.

***

Dopchik
sevili müslüman y kuşağı kadınları size söylemek istediklerim birçoğunu siz itiraf etmişsiniz zaten ama öncelikle belirtmek isterim ki orantısız zeka öncelikle başbakan ve başbakanın yaşında köhneliğinde anlayışsızlığında olan adamlara ve olaylar sırasında aklı selim açıklama yapmayı beceremeyen empatiden yoksun başbakan danışmanlarını kapsamıştır.. sonrasında ?Taksim Platformu da Gezi’deki sivil haklar mücadelesini murdar etti.?, ?Meselelerin ortak zeminde paylaşılacağı bir platform kurulursa, memnuniyetle katılırım.? demişsiniz ya forumlar kurduk madem eyleme gelmiyorsunuz forumlara neden gelmiyorsunuz?? ?Başörtüsüne özgürlük için gerekli yasal düzenleme hâlâ yapılmadı. Hükümetin ayıbı. Pratikteki görece ferahlık, bizi AK Parti’ye mecbur kılıyor. Bu da 10 yıllık hükümetin, bir haksızlıktan istifade etmesi anlamına geliyor artık. Bir ‘sus payı’ verilerek ‘kullanılabilir’ pozisyonda tutuluyoruz.? burda akp hükümeti sizleri sömürüyor görüyorsunuz da neden ayaklanmıyorsunuz? ben söyliim iktidar sizin olduğundan yıpratmak istemiyorsunuz! Kendi hakkınızı savunmak için ayaklanmıyorsunuz biz hakkımız için ayaklanınca demediği bırakmıyorsunuz.. gelin forumlara derdinizi söyleyin olmadı sizin hakkınızı da biz savunalım nasılsa Türkiye tarihinde biz hep dayak yedik sizse sinsi sinsi ilerlediniz biz vuruştuk siz kapıştınız sizin yerinize de yeriz dayağı alırız hakkınızı!! size maşa varken ateşi tutmaya ne hacet!!

***

ilginç düşünceler - genel
benim bildiğim kimse davetiyeyle gitmedi taksim’e. neden arkadaş kendini başörtülü olduğu için ötekileştirmiş ki? o eyleme destek veren her sınıftan, her fikirden insan vardı. onları birleştiren sebepler vardı. bu sebepleri benimsiyorsan gidersin, benimsemiyorsan gitmezsin. ayrıca neden zeka konusunda alınganlık ediyor arkadaş onu da anlamadım. gezi’deki zeka eyleme destek veren üst sınıfların zekasının ürünüdür, alt sınıfların bunda payı yoktur diye de bir açıklama duymadık. ayrıca başörtülülerle alt sınıfları niye özdeşleştiriyor arkadaş, onu da anlamadım. benim bir ömür boyu çalışsam kazanamayacağım paralara alınmış jiplerde ne markalar giyen başörtülüler gördük. ayrıca başından başörtüsü çekilen insanlar olduğu gibi başı açık olup küfredilerek kafasına yumurta fırlatılan, mini etek giydi diye fiziksel tacize uğrayan kadınlar da var. dünyaya sadece kendi pencerenden bakıp, insanların seni keşfetmesini beklemek yerine, gidip fikirlerinle insanlarla konuşup tartışabilirsin. insan bir kere merak edip gidip bakmaz mı orada ne oluyor? davet beklemek nasıl bir mantıktır? ben niye davet beklemedim. başörtüsünü artık kullanmayın lütfen, kemalizmi de artık kullanmayın. biz herkesin kendi inançları/inançsızlıkları doğrultusunda onuruyla yaşayabileceği özgür bir ortam istiyoruz, kemalist ya da tayyibist herhangi otoriter, halka tepeden bakam bir yönetim anlayışı istemiyoruz. etiketlerle ötekileştirmeden, fikirlerle, argümanlarla rasyonel tartışma lütfen…

***

Y kuşağına saygılar, ama neden ÖTEKİ ? - birins
Sn. Nazife Enginar a; Gezi hareketinin başladığı sıralarda bir Miraç kandili günü , genç yaşlı her kesimden insanın birbirlerine kandil simidi ikram etmek için nasıl yarıştıklarına tanık oldum. Orada, farklı kesimlerden insanların, dini değerleri ve dini kimlikleri öne çıkan insanları (türbanlıları demekten kaçınarak söylüyorum) nasıl kabullendiklerini ortaya koyan, gezi ruhu denen şey vardı. Orada bulunmadığınızı tahmin ederek yazıyorum, görseydiniz şaşıracaktınız, oradaki herkesin şaşırdığı gibi. İsyana varan tepki İktidara ve başındaki kişiye karşıdır, AKP seçmeniyle bir alıp veremediği yoktur. .. Eğer iktidarın gaddarca baskı yöntemleri sona ere bilirse o herkesi içine kabul eden gezi ruhu tekrar ortaya çıkacaktır, ve insanları farklı değerleriyle kabul ederek birlikte yaşamanın mümkün olduğu görülecektir.. Bence Y kuşağının ötekisi falan yok, Erdoğan kusura bakmasın. Hepimiz bu toprakların evlatlarıyız hepimiz kardeşiz.. Taksim hepimizin.

***

kuşak içi çatışma - çağçağ
Yazıyı baştan sona okumak lazım tabi fakat ilk paragraftan itibaren hiç katılmadığı ve dahil olmadığı bir oluşumu “niyet okumalarıyla” değerlendirmek pekte “y kuşağı” denen nesle pek yakışmamış. Kendini diyalog kurulması gereken büyük bir “kitle” olarak görmektense, “eylemci öznenin kendisi” olmaya çalışan insanları anlamaya hatta tanımaya çalışmak daha dürüstçe bir tavır olmaz mıydı, “Antikapitalist Müslümanlar” bir hareket olmaya başlamışken üstelik. Arkadaşlar belli ki bazılarınız itiraz etmek için davet bekliyorlar, kusura bakmayın isyanın davetiyesi olmaz. Kendini tanımladığın yada seni tanımlayan her şey ideolojiktir, Cami de Türban da ağaçta, beğenelim yada beğenmeyelim… Geziciler olarak “ötekileştirdiğiniz” ve pekte fikir sahibi olmadığınızı düşündüğüm, bu insanlarla ilgili bilgi sahibi olmak istiyorsanız bir zahmet Beyoğlu’nun sokakta yatan çocuklarına soruverin onları, işportacılık yapan, kentsel dönüşümde evi başına yıkılmış Kürd kardeşlere sorun, sorun bakalım gerçekte neymiş bu Taksim dayanışması denen şey… Son olarak %51 olmak veya %65 olarak bir tavır göstermek meşruluk göstergesi değildir, toplumun %1′i de olabilirsin, asıl olan kendini nasıl ifade etmek istediğin değil midir, biz bunun farkındayız. İdeolojik veya dinsel bir kavram olarak türbanı tartışmak, hiç kimsenin haddi değildir olamazda, fakat bunun politik bir sömürü ve istismar aleti olmasına da karşı durmak gerekir ki buna karşı çıkacak insanlarda öncelikle sizlersiniz. Arkadaşlar sizden hiç bahsetmemelerinin sebebi sesinizin çıkmaması olabilir mi.

***

sırası gelir - uluorta
bu tür tartışmaları, çaktırmadan, böyle alttan ılık ılık filan, gündeme alma çabalarını çok yanlış buluyorum. öncelik, SİVİL TOPLUMA YÖNELİK HUKUKSUZLUKLARIN HESABININ SORULMASIndadır. her şeyin sırası gelecek. hele ki seçim barajı bir kalksın, ifade özgürlüğü bir gelsin, neredeyse tüm siyasi iradeler zaten gayet güzel temsil edilecektir. velhasıl, hareketi anlayan tüm eleştirel arkadaşları da öncelikle hukuksuzlukların takibine davet ediyorum.

9 Temmuz 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; radikal.com.tr