Sendika.org: Yurtdışındaki akademisyenler: “Direnişinizi ülke dışında da yankılatacağız”

Yurtdışındaki akademisyenler, “Bizler üreten, çalışan Türkiye’yi yurtdışında temsil eden bilim insanları olarak Türkiyeli kardeşlerimizin ve dostlarımızın barışçıl gösterilerini destekliyoruz, polis şiddetini kınıyoruz” diyerek bir demokrasiye çağrı bildirgesi yayımladı

15. gününe giren ve Gezi Parkı’ndan tüm Türkiye’ye yayılan sokak isyanlarına bir destek de yurtdışında yaşayan Türkiyeli bilim insanlarından geldi. Demokrasiye çağrı bildirgesi olarak bir açıklama yapan bilim insanları, Tayyip Erdoğan’ın Gezi Parkı direnişçilerini aşağılayan ve marjinal gösteren söylemlerini ve polis terörünü kınadıklarını ifade ettiler. Akademisyler düzenledikleri imza kampanyası ile de herkesi direnişe destek vermeye çağırdı.

Yurtdışındaki akademisyenlerin Geziyle Direnen Akademisyenler (Academics for Gezi) imzasıyla yayımladığı bildirgenin tam metni şöyle:

27 Mayıs’ta başlayan Gezi Parkı Direnişi, geldiğimiz noktada Gezi Parkı’nı korumaktan öteye geçmiş ve bir insan hakları, ifade özgürlüğü ve katılımcı demokrasi mücadelesine dönüşmüştür. Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde yüz binlerin sokaklara akmasıyla devam eden bu mücadelede polisin tazyikli su, biber gazı, plastik mermi ve cop kullanmak suretiyle kendi vatandaşına uyguladığı, resmi açıklamayla 3 kişinin ölümüne, en az 5.000 kişinin yaralanmasına ve daha bir çoklarının gazdan olumsuz etkilenmesine yol açan aşırı şiddetin hiçbir gerekçesi veya açıklaması olamaz. Twitter ve diğer sosyal medyada yer alanlar dahil, kişilerin görüşlerini dile getirmekten dolayı gözaltına alınmaları ve fişlenmeleri kabul edilemez. Barışçıl biçimde düşüncesini dile getirmek demokratik bir ülkede her vatandaşın anayasal hakkıdır. Hatırlatmak isteriz ki bu hak Türkiye Cumhuriyeti anayasasında da yer almaktadır.

Bunlara ek olarak, Gezi Parkı Direnişi’nin yarattığı çoğulcu diyalog ortamında daha da belirginleşen, ülkemizde son yıllarda giderek artan insan hak ve özgürlükleri ihlallerini ve bu ihlallere eşlik eden korku ve dayatma kültürünü endişeyle takip ediyoruz. Kadın haklarına ve bedenine, LGBTT haklarına, yaşam tarzlarına, azınlık haklarına ve doğaya yapılan sert müdaheleler ve baskılar demokrasi ilkeleri ile örtüşmemektedir. Düşünce özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün, vicdan özgürlüğünün ve ayrımcılık yapmamak kaydıyla görüş farklılıklarının her demokratik toplumun temeli olduğunu bir kez daha yüksek sesle haykırıyoruz. Türkiye hükümeti, altında imzası bulunan uluslararası anlaşmalar ve evrensel insan hakları çerçevesinde bu haklara saygı göstermek zorundadır.

Ayrıca yaşananlar karşısında Turkiye’deki ana akım medyanın sessizliğini, tutarsızlığını ve tarafgirliğini de şiddetle kınıyoruz. Biz yurtdışında sosyal medya ve yabancı haber kanalları üzerinden olaylar hakkında ayrıntılı bilgi alabilirken, ülkemiz insanlarına Türkiye ana akım medyasının yaşananları sansürleyerek veya önemsizleştirerek aktarması bizlerde infial yaratmaktadır. Türkiye halkının, yüzbinlerce kişinin katıldığı bu olayları her yönüyle görmeye ve anlamaya ve bu tür yayınları yapabilecek bağımsız bir medyaya hakkı vardır.

Biz yurtdışında yaşayan Türkiyeli akademisyenler ve bilim insanları olarak, başbakan Tayyip Erdoğan’ın Gezi Parkı Direnişi bağlamında sürdürülen protestoları küçümseyen ve marjinalleştiren söylemini reddediyor, bunun demokratik bir halk hareketi olduğunun altını çiziyoruz. Gezi Parkı direnişçilerinin istekleri ile paralel olarak, Gezi Parkı’nın park olarak kalmasını, halen yaşanan baskı ve polis zulmünün hemen sona ermesini, gözaltındakilerin tıbbî ihtiyaçlarının karşılanmasını ve anayasal savunma haklarının güvence altına alınmasını, ayrıca hiçbir şiddete karışmadığı halde sırf barışcıl gösteri hakkını kullandığı için gözaltına alınanların derhal serbest bırakılmasını, orantısız güç kullanan ve şiddete göz yuman sorumlulardan hesap sorulmasını ve katılımcı demokrasi kültürünün hızla hayata geçirilmesini talep ediyoruz.

İlaveten: Bu metni kaleme aldığımız şu dakikalarda Türkiye’den iç karartıcı haberler gelmeye maalesef devam etmektedir. Bu sabah (11 Haziran) polis bir kez daha kaba güç kullanarak Taksim Gezi Parkı’na müdahele etmiştir, halen sürmekte olan olaylarda bazıları ciddi olmak üzere yüzlerce gencimiz yaralanmıştır. Bu durumdan derin üzüntü duyuyor, hükümeti derhal Gezi Parkı’na ve Türkiye’nin farklı noktalarındaki barışcıl gösterilere yapılan polis müdahelesini durdurmaya davet ediyoruz. Yine bugün Çağlayan Adliyesi’nde adaletin güvenceleri olan avukatlarımıza polis tarafından reva görülen, hukuk dışı sert muamelenin kesinlikle kabul edilemez olduğunu, bu tip görüntülerin demokratik bir hukuk devleti olma iddiasındaki ülkemize yakışmadığını ve derhal son bulması gerektiğini tüm dünyaya ilan ediyoruz.

Bu vesileyle son iki haftadır şiddete maruz kalan tüm vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz. Ölenlerin yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Direnişinizi Türkiye dışında da yankılatmaya, ilk günkü inancımız ve kararlılığımızla yanınızda durmaya devam edeceğiz.

12 Haziran 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; sendika.org

    This post is also available in: İngilizce